Görülüyor
ki ABD ile aramızda Suriye Kuzeyinde, PYD gerekçeli bir cepheleşme oluşmaya
başlaması, giderek Referandum öncesi yeni bir dijital savaş oyunları dizisine
dönüşüyor. Bununsa amacı bellidir. ‘HAYIR’ çıkacağı açık olan bir sonucu, yeni
ve zorunlu bir OHAL uzatmasıyla engelleyerek, Türkiye’mizin anahtarını emperyalistin
eline verecek olan Başkanlık senaryosunu, sonuçtan emin olabilecekleri gelecek bir
vizyona ertelemektir.
Bu arada ezelden ebede Türk çocuğu (Etrüsklerin
Kuzeyli boyu İyonya’lı) olduğunu unutup, kendilerine hala Yunanlı diyerek ve Kürdistan
hayali taşıyan bazı Türkmenler gibi ayrı bir ırk olduklarında ısrar eden
gerzeklerin, adalarımızda gösterime sundukları yeni Ege oyunları da, yukarıdaki
büyük oyunun uvertürleri, ekstraları ve sürpriz makroları olarak oyunu, daha da
karışık hale getirerek asıl oyuna prim sağlıyor.
Milletinin yüzde seksenleri acınacak
yoksullukta yaşam mücadelesi veren kalkınmış(!) Trump’lar Amerika’sının Türkiye
yorumları arasında, son yıllarda iyice yıpranan eski dostluğun(!) yeniden
sağlanması ambiyansı, Türkiye’den de bu doğrultuda bazı beklentileri olduğunu
ortaya döküyor. İyi de bu yapılıyorken, Türkiye’nin de kendilerinden neler
beklediği hiç dile getirilmiyor nedense.
Tabiatıyla, burnumuzun dibinde PYD, PKK
vs. terör çetelerini besleyen beyzadelerin beklentileri arasında zirveyi,
radikal İslam’dan önce, bir türlü dillerinden düşüremedikleri ve anlaşılan hala
da kâbusları olmaya devam eden Marksist-Leninist terör(!) – ki bu hala nasıl
bir terör oluyor ve nerede estiriliyorsa – teşkil ediyor. İslami terör ise bu
eski korkunun yeni kapak görüntüsü oluyor sadece. Bakın bu da, coğrafyamızda
nedense yıllardır estiriliyor işte.
Yani anlayacağınız veya bütün
hik-hak arasında anlatılmak istenen esas öykü, Türkiye’mizin ne pahasına olursa
olsun Komünizm öcüsüne karşı emperyalist Lejyoneri pozisyonunu terk etmemesi ve
hep aslan gibi emir komuta altında kalmasıdır. İşte 1950’den beri çakma Marshall
yardımları(!) adı altında başlayan bu durum, bugüne kadar sistematik olarak ve
hiç aksamadan devam edegelmiştir.
Anlaşılan yakın öncesine kadar
yaptıkları manevralar kendilerine güven vermemiş olacak ki son 15 yıldır da Erdoğan
ve AKP çetesini başımıza sarmışlardır. Sonunda bu da tek başına yetmeyince, şimdi
MHP’yi de Bahçeli liderliğinde bu eski manevraya oyuncu yaptılar.
Diğer
yandan başta CHP olmak üzere geri kalan muhalefete de yaban tohumlarını, her
ihtimale karşı ekmeyi ihmal etmediler. Ve hep birlikte düşe kalka, bildiğiniz
gibi de bu günlere geldik dostlar. Şimdi ise bu günlerimizi bile arayacağımız bir
güncele açılan yeni bir kapı araladılar ve o kapıyı işaret ederek de ısrarla ve
tehditle oradan geçmemizi istiyorlar bizden.
Yani son duraktayız artık. 16
Nisan’da ya ‘tamam’ ya da ‘devam’ diyeceğiz. Ne ki yukarıda anlatmaya
çalıştığım gibi bu da yeni bir Bahara kaydırılabilir. Biz buna da HAZIRLIK’lı
olalım da. Ve bugünün Almanlarına Nazi diyenler; şayet Referandum gerçekleşir
ve kazara bir de ‘evet’ çıkarsa, siz o zaman göreceksiniz gerçek Nazileri.
Bu
arada gazete sütunlarında, ‘hayır’ derseniz size silah doğrultacağını ima
etmeye kalkan kelle kaşıntısı, bazı amsalak zevzeklerin namlularını, münasip
yerlerine sokma bileşkesiyle o halde, açılacak kapıdan çıkacak yeni Adolf’lara
bir değil; ama en az 87 milyon kere ‘HAYIR’…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder