Yenikapı
ruhu dedikleri, OHAL uzayıp KHK’lar arttıkça tuz ruhuna dönüşmeye başladı
artık. Herhalde olsun istenen de huydu. CIA, FETO ortak senaryolu ve AKP
sinerjili darbe yaftalı ince ayarla bu hali de bize giydirdiler sonuçta ya! Görülüyor
ki biraz daha bu tuz ruhunu yutarsak, yakında mevtayı da bulacağız demektir hep
birlikte. Ne ki mevcutlar arasında muhalefet partisi de kalmayan veya iktidarın
kış lastiğine dönüşen; ama yine de, mayasını bir miktar bozduklarından tat
vermeyen CHP den başka da bir muhalefet kalmadı bu noktada, ülkemde sesini
çıkarabilen.
Her şeye rağmen mecliste olmalarını
arzu ettiğimiz Vatan Partisi ise AKP sazının nakaratına fazlaca kendisini
kaptırıp, darbe masalıyla da uyuşarak peşrev çalmakta şimdilerde, hele de bölücü
teröristlerin bile adam soktukları o meclise, bu ülkenin Kemalist
Milliyetçilerinin adım atamaması, yazık olmaktan öte affedilebilir de değildir.
Evet, Amerika’yla papazkaçtı masasında, Erdoğan tarzı sahiden göstermelik bir
savaş veriyoruz!!!
Bıraksınlar da kendilerini aldatmayı, artık lider mi değiştirirler,
yürüyüş ritmini mi hızlandırırlar, parti içinde genel revizyona bir yerden hem
de acilen başlamaları gerekiyor. Yoksa gidişat başta kendileri ve sonra da milletimiz
adına hayli vahimdir. Gerçekte öyle bir döneme girdik ki, herkes başkasının
yırtığını aramayı bırakıp, biran önce de kendi deliğini kapatmak zorundadır
artık. İşte tam da bu ruha ihtiyacı vardır artık aziz vatanımızın ve her gün yolunda pisipisine ışıkları sönen evlatlarımızın biline.
Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğumuzda
terörün, çıkmaz yolda ki bütün ümitsizliğine, boşuna yüksek maliyet kayıplarına
rağmen, ısrarla devam ettirilmeye çalışılması; ABD liderliğindeki Batı
emperyalizminin, bütün kayıplarına rağmen yine de mevcut kargaşa ve kaostan
azami istifade etme pragmatizmi nedeniyledir. Çünkü bu sırtlanlar için kendi
egolarından başka, başta da canları olmak üzere, insan değerlerinin hiçbir
kıymeti harbiyesi yoktur. Geriye de başka ne kalır ki. Ve yaptıkları,
yapacaklarının da teminatı olup, ‘hani biz karıştıralım da, ya bir de tutarsa’
klasiğidir, yedikleri herze anlayacağınız. Anladıkları ve konuşabildikleri tek
dil de budur aslında bu keferelerin.
Afganistan da başlattıkları oyunun
devamı olarak kabullendikleri Türkiye’mizin, son yıllarda mücadele verdiği
durum, asla fıtratı değil; ama içine çelmelendiği bela çukurudur. İşte tam da
bu özellik dikkatle ve nedenleriyle defalarca analiz edilmeli ve sonunda itirazsız
kabul edilecek bir senteze ulaşılmalıdır. Ve artık ne çıkarsa kısmetimize denerek,
mutlak beraberlikle de alınacak bu ortak karara sarılınmalıdır. Bunu yaparken
de Atatürk Türkiye’mizin bir Afganistan olmadığı ve olamayacağı asla akıldan
çıkarılmamalıdır.
Bugün Ortadoğu deccalı haline
getirdiği IŞİD, PYD, PKK ve irili ufaklı tüm diğer terörist çetelerin, bir
zamanlar Afganistan da yola çıkardığı El Kaide terör yapılanmasıyla aynı
potadan beslenen ABD, artık kendi sonunun da başındadır. Bush’un 11 Eylül İkiz Kuleler hafriyatıyla başlattığı
paradigmal yeni Haçlı olaylar zinciri, şimdi en zayıf halkasından ayrışmak
aşamasındadır. Tıpkı kendi bünyesindeki Cumhuriyetçileri ve Demokratlarının da
yaşadığı ayrışma gibi. Yani Amerikan rüyası onlar içinde çoktan bitmiş; ama
yerini, bundan sonra nasıl var olabilecekleri haklı endişesinin, birbirinden
çok farklı görüşleri almıştır şimdi.
Ölene her zaman rahmet okunamayacağı
gibi – ki kim ne derse desin, mevta önce rahmeti hak etmiş olmalıdır – ABD
içinde okunamayacağı kesindir. Öldüğü; ama asla rahmetlik olduğu söylenemeyecek
olan Unakıtan da, işte böyle uçtu gitti bütün diğer rahmetsiz ‘BABALAR GİBİ’
eşekler cennetine. Darısı artık tüm rahmetsiz gitmeye kararlı olan diğer geride
kalanların başına…
Marmara ray kazıları esnasında
bulunan ve runik Türk tarihini çok yakından ilgilendiren, sanal Batı merkezli
Dünya tarihini ise yerle bir eden sandık sandık, Roma ve Bizans tarihinin
binlerce yıl öncesinin aslı Türk kaynaklarını ihtiva eden bulgu ve
belgelerimizin başına, acaba neler geldi veya getirildi. Bu konudan hiçbir tık
yok. Bu soruyu bir kenara koyup orada unutmadan, derhal üstüne gitmek
gerekiyor. Çünkü birileri bunun da üstüne atlayıp, sahiplenerek ve kendi
tarihimizi yine kendilerine mal ederek, üstüne de utanmadan bize bile satmaya kalkacaklardır yine kuşkusuz. Üstelik tarihi değerleri ödenemeyecek ve aslında
milli hazinemizin malı olan bu servetlerimizden kazanacakları astronomik meblağlar
da cabası olacaktır.
Ne var ki eş anlamda toprak altı servetimiz de olan bu tarihi mirası sorgulama, denetleme ve sonuçlandırma
projesini AKP Hükümetinden beklemenin, yine abesle iştigal olacağını tensip kılmak zorundayız. Bütün kıtasal toprakların dışında, Meksika Körfezinin, kutupların, tüm Okyanusların birbirinden
çok farklı derinliklerinde birbiri peşine bulunan tüm Türk kaynaklı bulguların hesabından
geçtik de; ama en azından misakımız dan bu değerlerin gözümüzün önünde çalınmasına da asla göz
yumamayız.
Yoksa inşaatçı Şirketlerle bunlar da ‘ne bulursan senindir’ mealinde
pazarlık konusu mu yapıldılar ve toprağımızla birlikte tarihimizi de mi sattılar acaba? Çünkü konu AKP mevcudiyeti değil; ama
alayımızın kökeni ve varoluş nedenimiz ve de bireysel kimliğinin sahibi
olduğumuz anlı şanlı yüce Türk Tarihi varlığıdır. Asla da unutmamalıyız ki
ancak bu sayede sonsuza değin var kalabiliriz.
ABD’nin kendi yarattığı Suriye
batağından çıkamayacağı ve muhtemelen kendi sonunu da getirecek olan tutumu,
giderek asıldığı ipi kopma noktasına da getiriyor artık. Benden sonra tufandır
ters algısının, birçok devletin başını yediğinin en şaşmaz ve tek şahidi şüphesiz
ki tarihtir. Şimdi Coni Volkır da bekleyip buna şahit olma noktasına
varmıştır artık. Bir gerçek daha var ki hiçbir Dünya savaşı insan neslinin
sonunu getirmeye muktedir değildir ve olamayacaktır. İnsanoğlu bu dünyada var
olduğundan beri yaklaşık 5 milyon yıldır böylesi badireleri, afetler,
süpernovalar, gök taşları, savaşlar vb. gibi çeşitli biçimsel felaketlerle defalarca
atlatmıştır.
Ve
her defasında da, eskisinden daha fazla sayısal oranlarda ve bilinçle yine
sosyalleşmesini becermiştir. Anlayacağınız insan doğası, yok edilemeyecek kadar
inatçı, arsız ve asalaktır. Meğerki güneşinin kendi süpernovasında oluşan karadeliğine
düşmesin. O halde sözün özüyle, yeni bir dünya savaşından korkmayalım, gelecek
için fedakâr olalım. Bilelim ki bu soysuz yapı yine yok olmadan, arkada
kalanlarımız ve gelecek nesillerimiz (torun cetlerimiz) için hayat çok daha
mükemmel olamayacaktır.
Bugüne kadar insanoğlunun ardında bıraktığı ve Nuh’tan
Muhammed’e kadar geçen ruhani safahatı de ortadadır. Neden yeniden başlanamasın
ki. Yani kendi adıma inceldiği yerden kopsun diyorum, ille de kopacaksa.
Korkmayın bu insanoğluna hiçbir halt olmaz ve içinde bulunduğu yeniden varoluş
olgusu evren döndükçe, hep aşamalı yani spiral helozonik olarak tekrar edip duracaktır anlayacağımız…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder