21 Ekim 2016 Cuma

ACİLEN..

            Meclisten ayrılmayı bir türlü içine sindiremeyen ve hastalık derecesine varan bir ihtirasla da kendisini ve partisini freni patlamış bir otobüsle yokuş aşağı götürmeye karar vermiş bir adamın, ruh haleti içindedir bugün Bahçeli ve bu da resmin görünen ön yüzüdür.

Aynı resmin arka yüzünde ise, iktidar partisine ancak yamanarak, yamaklık yaparak mecliste kalabileceklerine inanan ve bir senede yarı yarıya fire vermiş asalak bir kadroyu barındırarak yoluna devam etmeye çalışan MHP’nin hazin görüntüsü vardır. Bu yandaş kadro artık siyasi bir kimlik olmaktan çıkmış Başkanlarına her halükarda yaranmak için ağzından çıkan her zırvaya atlamak üzere aport bekliyor ve her vesilede alkışlı tempo tutuyor.

Bir zamanların en azından koalisyon ortağı olabilen partisinden, artık buruşmuş ve ütülenmeye ihtiyacı olan Başkanı sayesinde, ne yazık ki bugün eser kalmamıştır. Nedir bu haliniz diye aktif yandaşlara sorsanız, Başkanlarının ağzıyla ve marifet yapıyorlarmış edasıyla, ‘iktidar ortağıyız yine’ diyeceklerdir muhtemelen de size.

Ne ki dün iktidarların, sözü, hatırı sorulur saygın bir koalisyon ortağı iken, bugün üstelik de otokrat bir iktidarın ibrik taşıyıcısı durumuna indirgenmiş olduklarının bile farkında değildirler ki Başkanları desteksiz sallamaya devam etmektedir hala. Çaresiz kalan ve bir zamanların liste başı partilerinden olan MHP ise onun arkasında giderek erimekte ve yok olmaktadır maalesef.

Ülkelerinin milli kaynaklarını sömürgeciye pazarlayan ve ilkesizliğini peşinen ispat etmiş bir iktidarın, bokyedibaşılığını yaparak ibrikçilik geleceğini güven altına alabileceğini düşünen bir zihniyetin, ülkü, ilke ve milliyetçilik prensipleri, neresine sıkıştırıldı acaba diye sorguluyor şimdi seçmenleri.

Ve sorun milli olduğu için de, onlara diğer tarafsızlar da iştirak ediyor. Aynı seçmenler ne yapacaklarının, kime inanacaklarının çaresizlik ikilemi içinde umutsuz bir görüntü içindeler de ne yazık ki artık. Çünkü çok iyi biliyorlar ki bu yolun sonu sadece baraj altına götürecektir. Bu da siyaset tarihinden silinmek demek olur.  

MHP de bunlar olurken, arkalarını dayadıkları AKP iktidarı ise yurt genelinde bıraktığı noktadan, 15 Temmuz da ne hikmetse Hızır(!) gibi yetişen yeni bir ferahlama ile malı bangır bangır yine götürmeye devam ediyor, hem de OHAL desteğiyle. Bu durumda da MHP seçmenine, kendilerinin de bu talandan pay alıp almadıkları sorusunu, bilhassa da Başkanlarına tevcih etmekten başka da bir şey kalmıyor kuşkusuz.

Çünkü hiç gereği yokken son Başkanlık açılımını da yaldızlı ambalajla Erdoğan kankasına takdim eden Bahçeli, partisinde milliyetçi ülkücülüğü de kadük ettiğini bizatihen kendi eliyle imzalamıştır. Bundan sonra bakalım neyin arkasına sığınacak artık. Adama yine de haksızlık etmeyelim. Malum kritik yaşlardadır. Yoksa Alzheimer başlangıcında mıdır?  Her ihtimale karşı, adam akıllı bir tıbbi kontrolden geçirilmesi, her şeyden önce de memleket için hayırlı olacaktır.

MHP’nin yılların üstünde ki klasik ülkücü güzergâhını, hem de hiç oluru yokken terk etmesi, üstüne parti kurmaylarını da tasfiye ederek tekil bir düzeyde Yeniçeri Politikasına sarması ve sona ermekte olan siyaset hayatına hiç olmadığı kadar sarılması, biz de bu kuşkuyu uyandırıyor. Öyle ki yakında Erdoğan’a danışman olup saraya taşınırsa da artık kimse şaşırmayacaktır, bilinsin. İşte MHP’nin neden, en azından Başkanlarının sağlık nedeniyle de, acilen bir iç revizyona ihtiyacı olduğu bu resimle de daha iyi anlaşılır olmuştur herhâlde.

Çünkü tam da akıl çağında, yani partisinde asıl şimdi birliği ve dirliği sağlaması gerekirken, Bahçeli’nin ani bir refleksle Erdoğan’a özenmeye kalkması, ruh sağlığında ki deformasyonun açık bir göstergesidir. Psikolog değilim; ama tecrübe ve araştırmalarımla da iyi biliyorum ki Alzheimer denen namert hastalık ani bir karakter değişimiyle başlıyor her zaman.

Hasta yakınlarına, hastalık nasıl başladı diye sorduğunuzda; ‘annemiz artık anamız değildi’ veya ‘babamızı artık tanıyamıyorduk’ türünde cevaplar vereceklerdir size mutlaka. Bahçeli babamın oğlu değildir ve taraftarı da değilim; ama Allah yine de kimsenin sağlığını bozmasın isterim.

Ne var ki konumu itibarıyla milliyetçi olarak tanıdığımız bir muhalefet partisini temsil ettiği için de aslında hepimizi temsil etmektedir. Ve müstevlilerle saray fiskosları yapıp tek başına kararlar almaya da asla hakkı yoktur. Biz işin bu tarafına bakarız. Bilmem yeteri kadar açık oldu mu???

                                   
                                                                      Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder