24 Ağustos 2016 Çarşamba

YÜKSELEN AKIL..


            Seküler, bizatihen de senin ve ailenin yaşam nedeni olan, iaşe ve ibatenizi sağlayan gerçek dünyanda, şayet ruhani tarafın, daha ağır basıyorsa; ama ayakların da yere basmıyor olduğundan, aklını başına acilen toplamalısın artık mümin kardeşim. Çünkü fetbaz emperyalist vampire, kardeşin sandığın içindeki din tüccarlarını kullanarak senin kanını emmek üzere, açık bir hedef olmuşsun demektir. Ve bu durumda, daha da ileri seviyede Fetullah ve diğer fırka liderleri olan Vatikan İmamları tarafından da iğfal edilerek sapkınlaşıp, önce kimliğinden sonra da vatanından soyutlanmak tehlikesine karşı da korunmasız kalmışsın demektir.

Başında 15 yıldır varlığını sürdüren Hükümetin ise,  mandacın tarafından işte sırf bu nedenle kurulmuştur. Safında olan yandaşlar ordusundan seç seçebildiğini şimdi, mesela adam Bismillah dediği ağzıyla senin yani milletin a… na da koyuyor, diğerleri istiflerini sıfırlamak ya da sağ elleriyle oluşturdukları paralelleri, sol elleriyle asimile etme peşindeler. Sen ise,  böylesi karışık cins ve türlerden oluşan bir cemaatle aynı safta namaza duruyor ve de Allah’ından utanmadan bir de şefaat dileniyorsun.

Acep nasıl bir Müslümansın sen be birader. ‘Sana boşuna mı akıl ihsan ettik‘ diyen Allah’ı veya aynı şeyleri bizzat aktarmış olan Hz. Muhammed’i, sanki işitiyor gibiyim. Hiç Kuran da okumadın mı sen. Ya da Arapça anlamıyorsun diye, birileri seni fena şişirdi herhalde. Atatürk’ün de el kitabı olan Türkçe Kuran’ı, anlayarak oku o halde. Anlayınca nadim olup belki de bilmeden işlediğin günahlarından da affa uğrarsın. Her ne kadar bilgisizlik, suçun affına neden olmasa da…


Gün gelir saat çalar, kurt ulur, çölde kervan Anadolu da asker yürür. İşte bizim asker de yola çıkıyor artık yavaş yavaş. Şafak atarken karşı dağlarda, hayvanatı beşer bir anda pür dikkat kesildiler. Artık itine de, bitine de, Haydar’ına da tamam garı çekmek vakti geldi de geçiyor bile neredeyse. Yürü yiğidim, kim tutar ki seni!

Hudutta yığın yapacaksın,  öncülerini içeri salacaksın. PYD nam emperyalist işgalcileri de, ABD&AB menşeli oldukları için esasen ikirciklidirler. Yani kumaşları aynıdır. Ve bu tabansızlar, şimdi kıçları da gerildiğinden, Esad’ın da kucağına oturacaklarını beyan edince ne olacaktır. Alenen bizim müktesebatımızı tehdit ediyor konuma gelmiş, IŞİD, PYD, PKK ittifakına, ‘tamam, dediğiniz gibi olsun’ mu diyecektir veya demesi mi istenmektedir Türk varlığını temsil eden Türk Ordusunun.

Evet, hal bu noktaya gelince ne olacaktır. Esad’dan takviye almak, Rus’tan da almak demekse, bu da bizim onlarla yine Papaz mı olacağımızı gösterir veya öyle olması mı istenmektedir. ‘wait and see’ o zaman Coni Volkır. Ve sana da kısaca denir ki; ‘bırak bütün bu numaraları da adam gibi kendin çık karşımıza o zaman. Biz zaten karşındayız.’ Delikanlıyı arada bulasın. Buna başka da bir alternatif bulamıyorum doğrusu. Yani kısaca ‘ya işine gelir ya da işine gelir’ Coni milleti. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti hudutlarının tamamen kontrolünü eline almak zorundadır ve bunda da gecikmiştir aslında.

Aslında TSK’nın dimdik ayakta olduğunu ve ‘ben buradayım’ dediğini ortaya koyan Cerablus yıldırım harekâtı, TSK’mızın Ordu Millet yapısının 15 Temmuz gibi böyle ufak tefek it kaklarla asla yolundan saptırılamaz ve gücünde de en ufak bir kayıp oluşturulamaz olduğunu, yedi düvele bir kere daha göstermiştir. Buradan da, ayrışımsız ve somut olarak tekrar noktalanır ki; TSK’nın kurulu düzeneği ile ve bilhassa da jeopolitik küresel koordinatlarımız nedeniyle, Gata’sından, YAŞ’ına, Askeri Liselerine, kısaca temelinden çatısına kadar hiçbir organı ile zinhar oynanmamalı ve bunlarla ilgili bütün yanlış KHK kararları da acilen yok hükmünde sayılmalıdır.

Biz Türk Ordu Milleti olarak, ya Allah, Bismillah deyip de ayağa kalmışsak, işi bitirmeden veya kendimiz bitmeden de asla oturmayız, daha doğrusu da oturamayız. Çünkü bu gen yapımıza aykırı olur, ona göre. Ki adın, kimliğin, külliyatın ne olursa olsun o saatten sonra da vız gelir bize artık, bilesin.


Bir rivayete göre de Erdoğan gerekirse veya başka da bir olasılık kalmaz ise; yüreğini kaplayan ve onda tarifsiz bir karabasan haline gelmiş olan kendi varlık korkusu - yani bir gün karatahta önünde açık hesaba çıkarılacağı korkusu - yüzünden, yeni bir devlet kurmaya da kalkabilir deniyor. İyi de nerede kuracaktır bu devletini, Kaf dağlarının arkasında, ardıç kuşlarının melediği, bülbülün havada öttüğü, hamsinin gökten tavaya düştüğü topraklarda kuracaksa mesele yok. Arkasına alacağı millete de bu revadır ve yakışır hani. Bir tane de yetmez hatta bir düzüne kursun.

Ne ki, bu devlet Türk evladının vatanı, Atatürk mirası Türkiye Cumhuriyetinin misak ı millisi olan Anadolu toprağının üstünde kurulacaksa, hiç tavsiye edilmez. Zira, sonra müstevlinin kendi cenaze marşı da erken çalınmak zorunda kalınır. Valla böyle öngörüyor bende ki yükselen akıl. Sendeki ne der bu işe onu bilemem tabiatıyla da aziz kardeşim…
           
                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder