ABD emperyalistinin arabulucu
yumuşakçalarından adı Biden olanı, Erdoğan’ı yine kafaya almak üzere ülkemize
geliyormuş. Bir başka ifadeyle de “ne istedin de vermedik” demiş olma niyeti
yaratarak, batacağı görünen geminin yakın pruvasına, bir tahliye sandalı
uzatabilmek adına muhtemelen de.
İyi de Erdoğan şayet tufaya gelip bu
defa da dümeni sancak alabanda yapıverirse, neler olabileceğini de düşünüyor
mudur acaba? Af dilemekle de kurtulamayacağı bir makas ağzına yattığını, yani
hem ABD gadrine uğrarken hem de Rusya’dan dömivole yiyeceğini tahmin edebiliyor
mudur acaba. Sonra sakata yatmakla veya özür dilemekle de kalesini
koruyamayacak ve ligin sonu gelmeden, takım halinde alt kümeye düştükleri Federasyonca
da tescil ediliverecektir. Ve işte o zaman da çalsın
sazlar.
Yap, işlet, devret sonra da milletin
malını terk et noktayı nazarını, günlük siyasetleri haline getirenlerin hazin
bilançosu, bu defa yine devreye girecek ve kendi tükeniş borularını
üfleyecektir. Bu da la minör cenaze marşımı olur artık bilemeyiz. Çünkü sonuçta
ne devlet ne de millet kalmıştır artık ayakta. Sana ise kucak açacak bir arşın
mezarcık vatan toprağın bile kalmamıştır sonuçta.
Ve
15 Temmuz şokuna rağmen, ne yazıktır ki biraderlerin gidişi hala o gidiştir. Bir
zamanlar delik pabuçlu bir hane i nabit iken sonunda, boğazından taşan mal
varlığın içinde biterken, Huda’nın sormadan aldıklarından oluverirsin bir anda.
Ki o mal varlığın da acep hangi yaban ellerin envanterinde kalmıştır. İşte bu
da apayrı yeni bir sorun olmuştur artık.
Beştepe
de Feyzioğlu’nun kaba bir edepsiz olmadığı anlaşılırken, taş taş üstünde
bırakmayan OHAL’den bile PKK ile ilgili herhangi bir KHK çıkmaması; sanki aynı
uçurtmayı paylaşamayan iki çocuğun birbirini karşılıklı tokatlaması gibi bir
etki yarattı üstümüzde. Kaş yaparken göz çıkarmayla müsavi, sarımsaklı işkembe
çorbası içerken dondurmaya kaşık sallayan karışık bir kafanın tutarsızlıkları
nedeniyle, her yanımızdan gündem fışkırıyor artık.
Askeri
akademiden mezun olurken OHAL gadrine uğrayarak, gelecekleri karartılan ve
mezuniyetlerinden olan aslan yürekli yavrularımızın acılı hüsranları, milli bir
bühtan yarasıdır. Üstüne milli askeri parametrelerle ayarlanarak olgunluk
diplomasını alacakları askeri lise sınıflarında, henüz kişilikleri oluşurken,
onlara özgüven tavanı yaptıracak Kemalist ögelerle teçhiz edilmelerinin psikolojik
mesuliyeti ve önemi anlaşılmalıdır. Çünkü bu vatanı koruyacak olan Subay
namzetleri onlardır ve bunu da ancak Kemalist sağlam fundamente dayalı
özgüvenleriyle yapabileceklerdir. Ve buna olan ihtiyaçları da inanın,
hepinizinkinden fazladır.
Bu
önemin ve olmazsa olmaz KEMALİST RUHUN, milli ruhu çarmıha gerilmiş ve bağımsız
milli müktesebat sorumluluğu bilincinin içi boşaltılmış İmam Hatiplerle, aynı
seviyede tutulması; nasıl mandacı perspektifiyle onun adına bir mecburiyetse, bu
durumun, milli sorumluluklarının bilincinde olması gereken Hükümet erki
tarafından atlanması da, vatana ihanetten de öte şizoid evrede bir bunamayla
özdeştir sadece.
Aynı
bağlamda, bir Bakanın ‘bilmiyorum’ demesiyle ‘bilemiyorum’ demesi arasındaki
minimal fark bile suçlu yaratır aslında. Ve siz bilmiyorum diyen bir Bakana taşeron
Bakan derseniz de suçlu olmazsınız aslında. Halk TV de dün akşamki ‘Gündem
Özel’ programında, cemaat yapılanmasını yıllarca deşifre eden; ama parmakları havada
uyuyanlar tarafından söyledikleri ninni gibi algılanan Atilla Kart’ı dinlerken
aldım bu ilhamı. Her okurum bu programı görememiş olacağından ve okuruma olan
saygım nedeniyle de, paylaşmam gerektiğini düşündüm.
Çok
verdin yeter artık, biraz da al Allah’ım, fazlalığı olandan da, Hz Muhammed
gibi garibana dağıt azını da”, diliyoruz canı gönülden… Bak hele, kim öpüyor ki
Fetoyu artık. 15 Temmuz durağında indi o çoktan, içinde hep birlikte olduğunuz
tramvaydan. Şimdi ise OHAL’iniz var, yaşasın OHAL. Hoş o da giderek bizim hale
dönüşüyor nasılsa. Başkabakan Amerikalıya “haydi ….rin” çekerken ve “Türküm,
Doğruyum” türküsünü si bemol seslendiriyorken, yurdun garibinin tenceresinin
dibinin tutuştuğundan bile habersizdi. Muhtemel de para basan gemiciklerinin
hayaliyle, Pasifiklerde rüya gezileri planlıyordu mutlaka.
Birileri ise özür diliyor, bumbar
ile sucuğun farkını bile artık unutmuş olan başka birilerinden. Emekli bayrama
yine meteliksiz girerken, bunlar kekikli ayrana buz karıştırıyor. Komşu evde boş
mideyle yatağa giren yetim, öbür sokakta işsizlik utancıyla sokağa çıkamayan,
parasızlıktan kız arkadaşıyla bile buluşamayan Üniversite mezunu genç, yan
mahallede Şehidine ağıt yakan acılı anne, acıyla yutkunan baba, eş ve durmadan
ağlayan çocuklar vs. vb.
Oysa
yurdum insanının da gündemi sadece bunlar ne yazık ki. Harp, marp umurunda bile
değil, çünkü kaybedecek bir şeyi kalmadı zaten. Ne bıraktınız ki ona. Neyini
alacaksınız daha. Yani sizlerin kuyruk derdi, bizlerinkini hiç kesmiyor
biraderler bilesiniz. Biraz yüzünüz kızarsın, fazla da sallamayın bari hiç
olmazsa boşluğa da, çıkmasın kavağa.
Türkiye Cumhuriyetinin yaşam iksiri
demek olan TSK’nın başındaki sözde Komutan; mantar ayakları üstünde eğreti duran
ve diğer yandan da gün sayan iktidarın önünde daha fazla eğilme. Dik dur biraz,
şerefli TSK’nın onurlu bir üyesi olmaya özen göster, şayet öyle bile değilsen.
Göster ki, sana da adam desinler hiç olmazsa son durakta. Yoksa özürle de
affedilemezler safında yer alacaksın, haberin olsun. Ne oldu? Arka Sokakları
bile bastıran son Darbe dizisinden sonra dahi hala ayamadın mı? Eğer biraz
kıpırtı varsa veya kaldıysa sende, ilk önce de orduna sahip çıkarsın.
Ha bir de, İngilizler Türkleri
avlamaya hazırlanıyormuş diyorlar. Feto’nun darbeci kurşun askerleri gibi korkudan
altımıza kaçırdık(!) hani. Bir zamanlar kumaş satarlardı bize, yoksa şimdi de
Brexit patiskası mı satmaya kalkacaklar. Ulan İngiliz’in kıçında don kaldı mı
da bu işlere kalkar? İstiklal harbinde, bırakın yetersiz kalan Arsenallerini, Chuchill’leri,
Curzon’ları vs. vardı hiç olmazsa fazladan. Ne ki onlar da yetmedi Türk civanmerdine.
Yoksa az geldi de gerisini mi istiyorlar bizden. Ne diyelim hayırlı olsun onlar
için. Sahiden de çok istekliyseler, istediklerini nasılsa alırlar yine
misliyle, hiç kuşkuları olmasın…
Sana gelirsek; önce oturup Rus’la
anlaşacaksın, sonra da Kuzey Irağa inip PYD+PKK+IŞİD+ABD dâhil karşına kim
çıkarsa temizleyeceksin. Türkmenleri aktive ederek kendi otonomileri bağlamında
çok daha güçlü ve tam güvenilir bir sınır komşun haline getireceksin. Sonra da
Elhamdülillah diyeceksin. Devamında Rusya ile de birleşip Suriye deki rejim
sıkıntısını da bitireceksin, halkı tarafından gerçekten illaki isteniyorsa Esad’ın
da elini sıkacak, kardeşim diyeceksin. Şayet bu konuda tam güvenilir olabilirsen
Rusya da sana elini uzatacaktır. Çünkü alınacak sonuç onun ve Avrasya’nın daha
çok işine yarayacaktır inan.
Şayet bu dediklerimi yapamaz veya da
yapmazsan bil ki ABD bu yukarıda saydıklarımı kullanarak senin ülkene aynısını
yapacaktır, Erdoğanspor bilesin. Yoksa daha çoook bombalar patlayacak
milletinin kafasında ve sen daha adını bile söyleyemediğin ya da zevahir
nedeniyle söylemeye çalıştığın o milletten tam takım halinde daha çook
beddualar yiyeceksin işte bunu da bilesin. Sonran da nasıl olur onu da ben
bilemem artık…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder