18 Ağustos 2016 Perşembe

MANTAR AYAKLAR..

            ABD emperyalistinin arabulucu yumuşakçalarından adı Biden olanı, Erdoğan’ı yine kafaya almak üzere ülkemize geliyormuş. Bir başka ifadeyle de “ne istedin de vermedik” demiş olma niyeti yaratarak, batacağı görünen geminin yakın pruvasına, bir tahliye sandalı uzatabilmek adına muhtemelen de.

            İyi de Erdoğan şayet tufaya gelip bu defa da dümeni sancak alabanda yapıverirse, neler olabileceğini de düşünüyor mudur acaba? Af dilemekle de kurtulamayacağı bir makas ağzına yattığını, yani hem ABD gadrine uğrarken hem de Rusya’dan dömivole yiyeceğini tahmin edebiliyor mudur acaba. Sonra sakata yatmakla veya özür dilemekle de kalesini koruyamayacak ve ligin sonu gelmeden, takım halinde alt kümeye düştükleri Federasyonca da tescil ediliverecektir. Ve işte o zaman da çalsın sazlar.

            Yap, işlet, devret sonra da milletin malını terk et noktayı nazarını, günlük siyasetleri haline getirenlerin hazin bilançosu, bu defa yine devreye girecek ve kendi tükeniş borularını üfleyecektir. Bu da la minör cenaze marşımı olur artık bilemeyiz. Çünkü sonuçta ne devlet ne de millet kalmıştır artık ayakta. Sana ise kucak açacak bir arşın mezarcık vatan toprağın bile kalmamıştır sonuçta.

Ve 15 Temmuz şokuna rağmen, ne yazıktır ki biraderlerin gidişi hala o gidiştir. Bir zamanlar delik pabuçlu bir hane i nabit iken sonunda, boğazından taşan mal varlığın içinde biterken, Huda’nın sormadan aldıklarından oluverirsin bir anda. Ki o mal varlığın da acep hangi yaban ellerin envanterinde kalmıştır. İşte bu da apayrı yeni bir sorun olmuştur artık.


Beştepe de Feyzioğlu’nun kaba bir edepsiz olmadığı anlaşılırken, taş taş üstünde bırakmayan OHAL’den bile PKK ile ilgili herhangi bir KHK çıkmaması; sanki aynı uçurtmayı paylaşamayan iki çocuğun birbirini karşılıklı tokatlaması gibi bir etki yarattı üstümüzde. Kaş yaparken göz çıkarmayla müsavi, sarımsaklı işkembe çorbası içerken dondurmaya kaşık sallayan karışık bir kafanın tutarsızlıkları nedeniyle, her yanımızdan gündem fışkırıyor artık.

Askeri akademiden mezun olurken OHAL gadrine uğrayarak, gelecekleri karartılan ve mezuniyetlerinden olan aslan yürekli yavrularımızın acılı hüsranları, milli bir bühtan yarasıdır. Üstüne milli askeri parametrelerle ayarlanarak olgunluk diplomasını alacakları askeri lise sınıflarında, henüz kişilikleri oluşurken, onlara özgüven tavanı yaptıracak Kemalist ögelerle teçhiz edilmelerinin psikolojik mesuliyeti ve önemi anlaşılmalıdır. Çünkü bu vatanı koruyacak olan Subay namzetleri onlardır ve bunu da ancak Kemalist sağlam fundamente dayalı özgüvenleriyle yapabileceklerdir. Ve buna olan ihtiyaçları da inanın, hepinizinkinden fazladır.

Bu önemin ve olmazsa olmaz KEMALİST RUHUN, milli ruhu çarmıha gerilmiş ve bağımsız milli müktesebat sorumluluğu bilincinin içi boşaltılmış İmam Hatiplerle, aynı seviyede tutulması; nasıl mandacı perspektifiyle onun adına bir mecburiyetse, bu durumun, milli sorumluluklarının bilincinde olması gereken Hükümet erki tarafından atlanması da, vatana ihanetten de öte şizoid evrede bir bunamayla özdeştir sadece.

Aynı bağlamda, bir Bakanın ‘bilmiyorum’ demesiyle ‘bilemiyorum’ demesi arasındaki minimal fark bile suçlu yaratır aslında. Ve siz bilmiyorum diyen bir Bakana taşeron Bakan derseniz de suçlu olmazsınız aslında. Halk TV de dün akşamki ‘Gündem Özel’ programında, cemaat yapılanmasını yıllarca deşifre eden; ama parmakları havada uyuyanlar tarafından söyledikleri ninni gibi algılanan Atilla Kart’ı dinlerken aldım bu ilhamı. Her okurum bu programı görememiş olacağından ve okuruma olan saygım nedeniyle de, paylaşmam gerektiğini düşündüm.


            Çok verdin yeter artık, biraz da al Allah’ım, fazlalığı olandan da, Hz Muhammed gibi garibana dağıt azını da”, diliyoruz canı gönülden… Bak hele, kim öpüyor ki Fetoyu artık. 15 Temmuz durağında indi o çoktan, içinde hep birlikte olduğunuz tramvaydan. Şimdi ise OHAL’iniz var, yaşasın OHAL. Hoş o da giderek bizim hale dönüşüyor nasılsa. Başkabakan Amerikalıya “haydi ….rin” çekerken ve “Türküm, Doğruyum” türküsünü si bemol seslendiriyorken, yurdun garibinin tenceresinin dibinin tutuştuğundan bile habersizdi. Muhtemel de para basan gemiciklerinin hayaliyle, Pasifiklerde rüya gezileri planlıyordu mutlaka.

            Birileri ise özür diliyor, bumbar ile sucuğun farkını bile artık unutmuş olan başka birilerinden. Emekli bayrama yine meteliksiz girerken, bunlar kekikli ayrana buz karıştırıyor. Komşu evde boş mideyle yatağa giren yetim, öbür sokakta işsizlik utancıyla sokağa çıkamayan, parasızlıktan kız arkadaşıyla bile buluşamayan Üniversite mezunu genç, yan mahallede Şehidine ağıt yakan acılı anne, acıyla yutkunan baba, eş ve durmadan ağlayan çocuklar vs. vb.

Oysa yurdum insanının da gündemi sadece bunlar ne yazık ki. Harp, marp umurunda bile değil, çünkü kaybedecek bir şeyi kalmadı zaten. Ne bıraktınız ki ona. Neyini alacaksınız daha. Yani sizlerin kuyruk derdi, bizlerinkini hiç kesmiyor biraderler bilesiniz. Biraz yüzünüz kızarsın, fazla da sallamayın bari hiç olmazsa boşluğa da, çıkmasın kavağa.

            Türkiye Cumhuriyetinin yaşam iksiri demek olan TSK’nın başındaki sözde Komutan; mantar ayakları üstünde eğreti duran ve diğer yandan da gün sayan iktidarın önünde daha fazla eğilme. Dik dur biraz, şerefli TSK’nın onurlu bir üyesi olmaya özen göster, şayet öyle bile değilsen. Göster ki, sana da adam desinler hiç olmazsa son durakta. Yoksa özürle de affedilemezler safında yer alacaksın, haberin olsun. Ne oldu? Arka Sokakları bile bastıran son Darbe dizisinden sonra dahi hala ayamadın mı? Eğer biraz kıpırtı varsa veya kaldıysa sende, ilk önce de orduna sahip çıkarsın.

            Ha bir de, İngilizler Türkleri avlamaya hazırlanıyormuş diyorlar. Feto’nun darbeci kurşun askerleri gibi korkudan altımıza kaçırdık(!) hani. Bir zamanlar kumaş satarlardı bize, yoksa şimdi de Brexit patiskası mı satmaya kalkacaklar. Ulan İngiliz’in kıçında don kaldı mı da bu işlere kalkar? İstiklal harbinde, bırakın yetersiz kalan Arsenallerini, Chuchill’leri, Curzon’ları vs. vardı hiç olmazsa fazladan. Ne ki onlar da yetmedi Türk civanmerdine. Yoksa az geldi de gerisini mi istiyorlar bizden. Ne diyelim hayırlı olsun onlar için. Sahiden de çok istekliyseler, istediklerini nasılsa alırlar yine misliyle, hiç kuşkuları olmasın…

            Sana gelirsek; önce oturup Rus’la anlaşacaksın, sonra da Kuzey Irağa inip PYD+PKK+IŞİD+ABD dâhil karşına kim çıkarsa temizleyeceksin. Türkmenleri aktive ederek kendi otonomileri bağlamında çok daha güçlü ve tam güvenilir bir sınır komşun haline getireceksin. Sonra da Elhamdülillah diyeceksin. Devamında Rusya ile de birleşip Suriye deki rejim sıkıntısını da bitireceksin, halkı tarafından gerçekten illaki isteniyorsa Esad’ın da elini sıkacak, kardeşim diyeceksin. Şayet bu konuda tam güvenilir olabilirsen Rusya da sana elini uzatacaktır. Çünkü alınacak sonuç onun ve Avrasya’nın daha çok işine yarayacaktır inan.

            Şayet bu dediklerimi yapamaz veya da yapmazsan bil ki ABD bu yukarıda saydıklarımı kullanarak senin ülkene aynısını yapacaktır, Erdoğanspor bilesin. Yoksa daha çoook bombalar patlayacak milletinin kafasında ve sen daha adını bile söyleyemediğin ya da zevahir nedeniyle söylemeye çalıştığın o milletten tam takım halinde daha çook beddualar yiyeceksin işte bunu da bilesin. Sonran da nasıl olur onu da ben bilemem artık…
           
                                                                               Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder