10 Ağustos 2016 Çarşamba

REALİST KİME DENİR..

            Adamlar üç hilalli yeşillerini Türk bayrağı refakatinde alenen, balkonlarına asmaya başladılar artık. Demek ki işaret bekliyorlarmış, son Yenikapı yürüyüşüyle de bu işareti alınca, çaktırmadan saf tutmaya başladılar anlaşılan. Bu gerekçeyle şimdi de bize Türk bayrağıyla karışık, şeriat yeşillerini alıştıra alıştıra yedirmeye başladılar hemen.

            Bu sabah astığı iki bayrağıyla, balkonda poz veriyor gibi kasılan ve bir arkadaşıyla da gülerek konuşmakta olan adama; “bana bak o bayraklardan birini kaldır, ikisi bir arada durmaz” diyerek seslenmek zorunda kaldım. Adam neden diye sordu. “O iki bayrak yanyana olmaz da ondan” diye cevap verdim. Adam iyi ki de fazla üstüne gitmedi. Yoksa aşağıya yazmak zorunda kaldıklarımı, orada önce de ona yazmak zorunda kalacaktım.  


            Türk, asla İslam ile birlikte identifike edilemez. Çünkü İslam dininin kurucusu Muhammed bile peygamberlerin en körpesidir. Yani kendisi bile haşmetli Türk tarihi gerçeği yanında, 1600 yaşına rağmen daha dünkü çocuk kalmaktadır. Dolaylı olarak da İslam, Türk’le bir arada anlam kazanıyor ifadesi de söz konusu olamaz.

Sadece Müslüman olan Türkler vardır. Türkler 4 Haçlı seferini engellerken, aslında Arapların da kıçını kurtarmışlar ve İslam’ında yayılmasının ana nedeni olmuşlardır. Bu da doğrudur. Ne ki Müslüman olan bazı Alman, Fransız, İngiliz, Amerikalıların vs. olduğu gibi, ayrıca Hristiyan, Ortodoks, Budist vs. halen de Şamanist olan veya öyle kalan Türklerin de varlığı, Türk kimliğinin özeğinde asla bir değişim yaratmaz.

            O halde alkan renkli Türk bayrağımızın yanında yeşilli şeriat bayrağı asla yer alamaz. Bu Türk gerçeğini de hiçlemek demek olur. Aslında asla kabul edilemez bir aşağılamadır da, tarihte ilk göründükleri andan itibaren özgün, bağımsız, doğuştan laik öz Türk evlatları için. Oysa yeryüzüne ilk TANRI kavramını da indiren – ki her ne kadar bunun adı Allah olmasa da – yine de Türk kavmidir.

Öyleyse Türk’ün tanrısı yanında daha dünkü çocuk kalan Allah’ın, ağababası olan Tengri dururken nasıl olur da; tarihte ilk defa uhrevi dünya ile seküler olanı, tanrı fikri ile buluşturan Türk evladını, Arap’la bir tutarsınız. Sözün özü; Türk’le şeriat birbirine hiç yakışmayan ve birbirini asla da çağrıştırmayan iki betiktir.

O halde Türk ve Müslümansanız laik(seküler); ama asla şeriatçı değilsiniz, şayet şeriatçı iseniz de asla Türk olamazsınız en fazla da Arap’sınız demektir. O halde şimdi bir daha sorgulayın bakalım Erdoğan’ın neden ben Türküm demediğini ve Atatürk’e de hep Gazi Mustafa Kemal diye hitap ettiğini. Erdoğancı çakma Kemalistler(!) buna da bir cevabınız var mı; ama lütfen takiye yapmadan verin de biz de ikna olalım.

Aslında Erdoğan ve ekibinin nemalanacağı, Feto kurgusu ve başarısızlık yaftası altına gizlenmiş, CIA tetikçisi ve Vatikan İslami mizanseninin ustaca bir araya paketlendiği bir darbeye (ya da neyse) açık bir kimlik arayışında olan bizleri, ahmaklıkla itham eden siz, sivri akıllılar(!) hala ayamadınız mı? Birlikte içtiğiniz bozuk ayrandan, hala kendinize gelemediniz mi yoksa. Unutmayın ki biz o ayrandan içmedik.

Hepimize hamdolsun, bizim yeni Kemalist’in(!) Rusya gezisi beklenildiği gibi yürüdü. Yani ne bir eksik ne de bir fazla çıkardı ortaya. Ne ki Atatürk döneminde olduğu gibi Türkiye’miz adına tam bağımsızlık perspektifiyle konuya bakabilmemiz ise, içindeki Erdoğan gölgesi nedeniyle bir türlü mümkün olamıyor ne hikmetse.

Hoş ben Putin’in de aynı görüşte olduğuna inanıyorum doğrusu. Herhalde o da sonucu bekleyecek. Daha iyi fikir sahibi olabilmek içinse, vakit henüz olgunlaşmadı. Biraz daha bekleyelim, varsa alışıldık ikircikli bir siyaset, nasılsa hemen kendini gösterecek ve dananın kuyruğu da kopacaktır yine.

Çünkü İstiklal döneminde dahi hep var olmuş ve asla uyumayan, emperyalist tarafından da hep kaşınacak olan sinsi şeriat, son gelişmelerden aldığı cesaretle şimdi Türk bayrağı da açarak koşturuyor artık. Son Yenikapı Mitingi bize göre de milli; ama AKP paradesiyle sonuçlanan ve yüce Türk Milletinin birlik ve bölünmezliği ile sarılmış saf ruhu, Türk bayrağı altında sinsice gizlenen şeriat bayraklarının vurduğu gölgeye rağmen, AKP tarafından yine ve sinsice istismar edilmiştir aslında. Timsah gözyaşlarına sakın aldanmayın. Nasıl! Yoksa burada da yine ayrı mı düştük sizinle, uyurgezer Kemalistler(!).

Yoksa hala birilerinin ciddiyetlerine, samimiyetlerine inanıyor musunuz? Şimdi yine Erdoğan düşmanlığıyla önümüzü göremiyor olduğumuzu mu ifade etmeye çalışacaksınız. Hani ne senle olur ne de sensiz emsali. O zaman burada birlikte noktayı koyalım şimdi isterseniz. Müşterek tüme varım objemiz Erdoğan gerçeği olduğuna göre, böylesi favori bir realiteyi irdelemek(analiz etmek) ne zamandan beri düşmanlık olarak adlandırılır oldu. Yoksa bu arada, güzel ve matematik dili Türkçemizi değiştirdiniz de bizim bundan haberimiz mi olmadı…
                                                                                  
Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder