Adamlar
üç hilalli yeşillerini Türk bayrağı refakatinde alenen, balkonlarına asmaya
başladılar artık. Demek ki işaret bekliyorlarmış, son Yenikapı yürüyüşüyle de
bu işareti alınca, çaktırmadan saf tutmaya başladılar anlaşılan. Bu gerekçeyle şimdi de bize Türk bayrağıyla karışık, şeriat yeşillerini alıştıra alıştıra
yedirmeye başladılar hemen.
Bu sabah astığı iki bayrağıyla,
balkonda poz veriyor gibi kasılan ve bir arkadaşıyla da gülerek konuşmakta olan
adama; “bana bak o bayraklardan birini kaldır, ikisi bir arada durmaz” diyerek
seslenmek zorunda kaldım. Adam neden diye sordu. “O iki bayrak yanyana olmaz da
ondan” diye cevap verdim. Adam iyi ki de fazla üstüne gitmedi. Yoksa aşağıya
yazmak zorunda kaldıklarımı, orada önce de ona yazmak zorunda kalacaktım.
Türk, asla İslam ile birlikte identifike
edilemez. Çünkü İslam dininin kurucusu Muhammed bile peygamberlerin en körpesidir.
Yani kendisi bile haşmetli Türk tarihi gerçeği yanında, 1600 yaşına rağmen daha
dünkü çocuk kalmaktadır. Dolaylı olarak da İslam, Türk’le bir arada anlam
kazanıyor ifadesi de söz konusu olamaz.
Sadece
Müslüman olan Türkler vardır. Türkler 4 Haçlı seferini engellerken, aslında
Arapların da kıçını kurtarmışlar ve İslam’ında yayılmasının ana nedeni olmuşlardır.
Bu da doğrudur. Ne ki Müslüman olan bazı Alman, Fransız, İngiliz,
Amerikalıların vs. olduğu gibi, ayrıca Hristiyan, Ortodoks, Budist vs. halen de
Şamanist olan veya öyle kalan Türklerin de varlığı, Türk kimliğinin özeğinde
asla bir değişim yaratmaz.
O halde alkan renkli Türk
bayrağımızın yanında yeşilli şeriat bayrağı asla yer alamaz. Bu Türk gerçeğini
de hiçlemek demek olur. Aslında asla kabul edilemez bir aşağılamadır da,
tarihte ilk göründükleri andan itibaren özgün, bağımsız, doğuştan laik öz Türk
evlatları için. Oysa yeryüzüne ilk TANRI kavramını da indiren – ki her ne kadar
bunun adı Allah olmasa da – yine de Türk kavmidir.
Öyleyse
Türk’ün tanrısı yanında daha dünkü çocuk kalan Allah’ın, ağababası olan Tengri
dururken nasıl olur da; tarihte ilk defa uhrevi dünya ile seküler olanı, tanrı
fikri ile buluşturan Türk evladını, Arap’la bir tutarsınız. Sözün özü; Türk’le
şeriat birbirine hiç yakışmayan ve birbirini asla da çağrıştırmayan iki
betiktir.
O
halde Türk ve Müslümansanız laik(seküler); ama asla şeriatçı değilsiniz, şayet
şeriatçı iseniz de asla Türk olamazsınız en fazla da Arap’sınız demektir. O
halde şimdi bir daha sorgulayın bakalım Erdoğan’ın neden ben Türküm demediğini
ve Atatürk’e de hep Gazi Mustafa Kemal diye hitap ettiğini. Erdoğancı çakma Kemalistler(!)
buna da bir cevabınız var mı; ama lütfen takiye yapmadan verin de biz de ikna
olalım.
Aslında
Erdoğan ve ekibinin nemalanacağı, Feto kurgusu ve başarısızlık yaftası altına gizlenmiş,
CIA tetikçisi ve Vatikan İslami mizanseninin ustaca bir araya paketlendiği bir
darbeye (ya da neyse) açık bir kimlik arayışında olan bizleri, ahmaklıkla itham
eden siz, sivri akıllılar(!) hala ayamadınız mı? Birlikte içtiğiniz bozuk
ayrandan, hala kendinize gelemediniz mi yoksa. Unutmayın ki biz o ayrandan içmedik.
Hepimize
hamdolsun, bizim yeni Kemalist’in(!) Rusya gezisi beklenildiği gibi yürüdü.
Yani ne bir eksik ne de bir fazla çıkardı ortaya. Ne ki Atatürk döneminde
olduğu gibi Türkiye’miz adına tam bağımsızlık perspektifiyle konuya
bakabilmemiz ise, içindeki Erdoğan gölgesi nedeniyle bir türlü mümkün olamıyor
ne hikmetse.
Hoş
ben Putin’in de aynı görüşte olduğuna inanıyorum doğrusu. Herhalde o da sonucu
bekleyecek. Daha iyi fikir sahibi olabilmek içinse, vakit henüz olgunlaşmadı.
Biraz daha bekleyelim, varsa alışıldık ikircikli bir siyaset, nasılsa hemen kendini
gösterecek ve dananın kuyruğu da kopacaktır yine.
Çünkü
İstiklal döneminde dahi hep var olmuş ve asla uyumayan, emperyalist tarafından da
hep kaşınacak olan sinsi şeriat, son gelişmelerden aldığı cesaretle şimdi Türk
bayrağı da açarak koşturuyor artık. Son Yenikapı Mitingi bize göre de milli;
ama AKP paradesiyle sonuçlanan ve yüce Türk Milletinin birlik ve bölünmezliği
ile sarılmış saf ruhu, Türk bayrağı altında sinsice gizlenen şeriat
bayraklarının vurduğu gölgeye rağmen, AKP tarafından yine ve sinsice istismar
edilmiştir aslında. Timsah gözyaşlarına sakın aldanmayın. Nasıl! Yoksa burada
da yine ayrı mı düştük sizinle, uyurgezer Kemalistler(!).
Yoksa
hala birilerinin ciddiyetlerine, samimiyetlerine inanıyor musunuz? Şimdi yine
Erdoğan düşmanlığıyla önümüzü göremiyor olduğumuzu mu ifade etmeye
çalışacaksınız. Hani ne senle olur ne de sensiz emsali. O zaman burada birlikte
noktayı koyalım şimdi isterseniz. Müşterek tüme varım objemiz Erdoğan
gerçeği olduğuna göre, böylesi favori bir realiteyi irdelemek(analiz
etmek) ne zamandan beri düşmanlık olarak adlandırılır oldu. Yoksa bu
arada, güzel ve matematik dili Türkçemizi değiştirdiniz de bizim bundan
haberimiz mi olmadı…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder