30 Temmuz 2015 Perşembe

MERYEM AŞKINA..

            İnsanoğlu dediğimiz Şeytan/Tanrının içinde gizlediği doymak bilmez ve dışarı çıkmak için fırsat kollayan, şartları zorlayan, her yöne iğrenç ihtirası, ancak anayasalarla güvence altına alınmış yargı sistemiyle, kontrol altında tutulabilir. İşte bu dengeyi senkronize eden sistem, bir şekilde inkıtaa uğrar veya uğratılırsa, insanoğlu önce tiran olur, sonra da tahammül hudutlarını zorlayan bir konuma gelebilir. Bunu anlayabilmek için de yerli piyasanın ve siyasanın tutulmuş köşe başlarına bakılması yeterli olacaktır. Şimdi al birini çarp diğerine, sonra da yap bilançonu.

            Arınç adlı hazret, TBMM de şartların zorladığı açılış konuşmasında, belki de utandığından, güneş yanığı yüzünü kameralardan kaçırmak üzere başı eğik elindeki bildirgeleri okurken, aklınca milletinden gizleniyordu. Öğle ya analar kanlı gözyaşlarını hala dökmeye devam ederken, kendisi kim bilir nerelerde fütursuzca tatil yapmaktaydı. Tatilin erken bitirilmesi de anlaşılan keyfini kaçırmıştı. Bilmem artık, verdiği izlenim buydu biraderin. Aferin size aynen böyle de devam edin beyler, bakalım nereye kadar sözüm ona temsil ettiğiniz milletten kaçacaksınız…

            Bir diğer paşazade de, Rize de vali miymiş neymiş, İl Özel İdaresi kaynağından, sanki yörenin başka dertleri yokmuş gibi, lüks makam aracını çerezleyivermiş altına. Ee yukarıda, şartlar uyduğunda her bulduğu delikten fırlayan ihtirastan boşuna mı bahsettik. Demek ki, devlet kaybolduğunda, derebeyler de artıyormuş. Çünkü içlerinde ki Şeytan hemen fırlıyor ortaya anlaşılan. Ve bu da yalnız bize mahsus değil herhalde.


Geçenlerde tesadüfen tanıdığım ve bahse konu yöreleri çok iyi tanıyan Trabzonlu bir müteahhit, ‘Yeşil Yol Projesi’ adlı sözde turizm yaftasının altında yatan başka bir soygunu da fısıldayıverdi kulağıma. Söylediğine göre o projedeki amaç; yörenin yaylalarında, ormanlarında gizli höyükler, anıtlar, piramitler, tamgalar, yazma taşlar vb. gibi hayli zengin ve tarih öncesine dayanan değerli varlıklarımızın, bilinmeyen adreslere transfer edilmesine dayanıyormuş. Yoksa yoktan var edilen birilerinin gemicikleri, acaba bu transferleri de mi sağlıyor dersiniz.

Çünkü özellikle de Karadeniz ve Kuzeyindeki saklı tarih, Türklerden çalıntı Avrupa uygarlığının da tartışılamaz ön Türk kimliğini ifşa ediyor. Aynı bağlamda Marmararay projesinde yapılan kazılarda, boğazın altından çıkarılan olağanüstü tarihi bulguların, yani milli servetimizin, hangi adreslerde toplandığını biliyor muyuz? Ki söylendiğine göre, 4000 sandıktan fazla tarihi bulgu çıkarılmıştı o kazılardan da. Ve o bulgular, İstanbul’un Fatihten çok daha öncelerde de Türkler tarafından birkaç defa zapt edildiğini belgeliyorlardı kuşkusuz. Tarihi var kuvvet yok etme çalışmaları neden yapılır, yoksa sözde bize çağ atlatacak(!) olan bütün yatırımlar, aslında Türk’ü silme projesinin kapsam alanına mı dâhildir.


            Son haberlerde ki, Terör Araştırma Komisyonu kurulması teklifinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesi acaba neyin ifadesidir. CHP’nin bu bağlamdaki akla ve mantığa dayalı önergesi, aslında ahlak ve faziletinde göstergesi olduğuna; mantığın da özünde ahlak olduğuna göre, bizim uçuk biraderler bu kararı acaba nelerine göre aldılar dersiniz. Ayrıca bu karar aynı paralelde, şer koalisyonu içinde olduklarının da bir göstergesi değil midir?

            Diğer taraftan genelde, her bölgemizde sinsice devam eden rant paylaşımları, kapımızın önünde çalan savaş tamtamları arasında oldubittiye getiriliyor ve artık hıçkırmakta olan ülkemiz ise, ha babam soyulmaya devam ediyor. Sinir uçları iltihap tutmuş vatandaşın yaralarına, sanki birilerinin parmak basarcasına peş peşe tetiklediği provokasyon teşebbüsleri de, ülkeyi gergef gibi geriyor. Ve artık vatandaş sokakta tuttuğunu öpecek(!) hale geliyor. Sokakta asayişin berkemal olduğuna bakınca da, bu durum daha iyi anlaşılıyor. Sonu hayırlı olsun diyelim biz yine de. Çünkü iyi niyetliyiz. Ama ne yaparsak yapalım, ne kadar iyi niyetli olursak olalım, işin sonunun birileri için hiç de iyi olmayacağını söylemek, bizi falcı yapmayacaktır kuşkusuz.

            Mesela hala bir yeni seçimde çıkış yolu arayan saraylı, şimdi de kurtuluşu yine bizim Kemalist milli cephe de gördü ki, avangart bağımsız bir yaklaşımla bizim kanada yanaşmak ve milli cepheden medet ummak adına, Amerikan beziyle Çin rüzgarında yelken açmaya kalktı. Bu, kolundaki karısının sırtından, komşunun güzel kızına göz süzmeye benzer ki, yemez elin oğlu da bunu. Yakında sen de anlarsın ne dediğimizi.

Ne yapsan, sicil bir kere essahtan, öyle sehven mehven değil, bozuldu mu, yani sabıkayı ciddi olarak bir kere yedin mi, artık kurtuluş yoktur. Sen anladın işte nereye dokunduğumu kardeş. Vakta ki sehven başkan bile olsan, kendi hesabını ödeyecek ve kendi sonunla buluşacaksın, bilesin. O nedenle de artık, biran evvel bir yerlere ciddi olarak git; ama aklın varsa da artık geri dönme. Çünkü bak yakın çevrene, nispeten temiz kalmış Arınç, Davutoğlu gibiler bile, yanında bakire Meryem gibi kaldılar.

Hoş nasıl yaptığı onun olsun; ama adı İsa da olsa, koca bir bebeği çıkardıktan sonra da bir kadın, nasıl hala bakiredir anlayabilmiş değilim. Ne ki bu da onların sorunu olsun. Zira bizim bambaşka sorunlarımız var şimdi. Fazla BLOG-NET-ORG çalışmana da gerek yok akıllı adamsın, apriori baksan da anlarsın Ami’nin – harp görmüş milliyetçi eski Almanlar, Amerikalılara Ami derler ki, bütün sıfatlarını içeren çok doğru bir tabirdir - çaresizliğini ve artık her el attığının kendi elinde patlayan kerrakesini.


Şayet son çare olarak Kamikaze olmayı da düşünüyorsan, gariban vatandaşın yandan çarklısını değil, seni bu günlere getiren Ami’nin Kruvazörünün bacasını hedef almalısın ki, bir halta yarasın ve belki de bu senin yine de tarihe girebilmen adına en son şansın olabilsin. Senin yerinde olabilme şansım, yaradılışlarımız itibarıyla hiç yoktur olamaz da; ama vaktaki olsaydı bile, sana şerefim üzerine teyit edeyim ki bu dediğimi de yapardım…
                                                                     
                                                                           Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder