Ruhat Mengü’nün Halk TV de, dünkü
misafirli söyleşisinde, yine gıcık olmamak için açık havaya çıkmak zorunda
kaldım. İsimler üzerinde durmayalım da reklam olmasın. Ayrıca tipik AKP mağduru
vatandaş garabetimizle bir de yanlış yorumlanmayalım. Son günlerde gergef
haline gelmiş sinir sistemimizi, daha da germek için elinden geleni ardına
koymayan; ama yine de bazı duygusal nedenlerle, iyi niyetine inanmak istediğim moderatör
kızımız, öylesi birbirine kontra tipleri bir araya getiriyor ki - muhtemelen de
daha fazla izlenme kurnazlığı adına - yeme de yanında yat.
Ülkemde
esasen, bir tarafta Tayyiplerin A takımı, karşısında da tüm muhalefetin B, C, D
vs. takımlar birliği federasyonu, yaşamı çekilmez hale yeterinden fazla getiriyorlar
aslında. Biri neden "A" takımı, çünkü bizatihen hükümet olduğundan.
Yani ülkenin boştaki bütün borazanları ve gırnataları kendi safında toplanmışlar
da o yüzden.
Ayrıca
bunlara elinde tuttuğu hükümet erkini de dâhil edersek, ‘A’nın hakkını ister
istemez vermemiz gerekir. Geriye kalan bizim muhalifler cenahından ise arada
sırada, aslında karşı saftan duyulması gereken, detone nağmeler de duyulmuyor
değil hani! İşte bugünkü programda da, bu nağmelerden bolca işitmek zorunda
kaldık yine. Neyse sonunda ister istemez ortak paydada anlaştılar sanırım; ama
yine de emin değilim.
Ne
var ki, konuşmacılardan birisinin; şimdi kenevir toplama zamanı, dikkatleri
başka mecralara kaydırmak için, silahlı oyunlar tertipliyorlar, mealinde ki
açıklaması, benim için de ilkti, dolayısıyla bir şey daha öğrenmiş olduk.
Üzerine yapılan açıklamada ise, toplanan kenevirlerin derhal işlenerek, çeşitli
uyuşturucular haline getirildikten sonra, PKK mafyasının iç ve dış pazarlardan
müthiş getiriler elde ettiğinin ve Güney Doğumuzun PKK koruması altında, baştanbaşa
kenevir tarlası olduğunun, bildiğimiz üzere; ama bir kere daha teyidini de
almış olduk.
Güney
Doğumuzu merkez üssü yaptıkları uyuşturucu imalatının uluslararası
satışlarından, ülkemizde ki ve dışarıdaki para babalarının büyük kazançlar
sağladıklarını, bizde aşağı yukarı biliyorduk. Dolayısıyla tekrar duymak bizi hiç
şaşırtmadı. Esasen Güney Doğumuzun, adı hükümet olan ve toplam icraattan
muhtemelen avantasını da alan, ortaklar gurubu tarafından, PKK adlı Amerikan
Lejyoner bölüğüne, anahtar teslimi yapılmamışmıydı?
Her
ne yapılırsa yapılmış olsun; ama kendileri de çok iyi biliyorlar ki, içi
boşalmış AB’nin, göbek bağı nedeniyle taşeronu olan ABD ile birlikte topunu bir
araya paketleseniz, yine de hepsi, bize layık bir rakip takım çıkaramazlar. Ne
var ki, bizim çocukları devşirmesinler. İşte şimdi de bunu yapmaya çalışıyorlar,
çok uyanık olmak zorundayız. TSK’ mıza kurulan
kumpasın ardında ne olduğunu sanıyorsunuz…
Bölücü
çetenin, meclisteki baş koltuğu işgal eden inisyatörü ise; hatırını hak ettiği
ölçüde soran milli hukukçularımıza, cübbeni çıkar siyasete soyun da boyunun
ölçüsünü alalım - ya da benzer - demeyi biliyor. Bizim tarafta oldukları
intibaını yaratanların içinde de menşei karışık olanlar, aslında kendisine muhalif
olmaları gerekirken, o zat ı muhteremle aynı görüşleri savunabiliyorlar. Nasıl
muhalefetse bu! Ne var ki bunlar amatör bile olamayacak çocuklar olmalılar. Çünkü
rakip takımın formasıyla bizim takımda oynayamayacaklarını bilmiyorlar anlaşılan.
İşte bu programdan böylesi izlenimler de alındı.
Diğer
yandan her fırsatta, demokrasi, sandık, seçim, hak, hukuk, adalet teranelerini
temcit pilavı niyetine kaşıklayanlarsa; sanki bu ülkede bu kavramlara yaşam
hakkı bırakmışlar gibi çatlak zurnalarını, hala utanmadan üfleyip duruyorlar.
Ulan seçmenle, sıçmanı denk düşürdüğün ülkende - diyar ı gırnata - hangi adil
seçimden bahsedebiliyorsun. Bir taraf ümmi hane berduşu, kömür çuvalcısı, erzak
torbacısı, diğer bir kısmı da vergilerini bile işçinin, emeklinin ödediği
yandaş inşaatçı patronların ve taşeronlarının atıklarıyla, yaşam savaşı vermeye
çalışan ve başka iş bırakmadığın amele toplumu. İşte senin seçmenin bunlar.
Asrısaadet
İslamının (Ehli Beyt) – herhangi cemaat, tarikat vs. aidiyetleri olmayan -, gerçek
mütedeyyinlerini ve milli sanayi patronlarını da tenzih ettik, şayet onların
içinde de aklı yitikler varsa, vebali kendi boyunlarına artık. Geriye
kalanlarsa, gelişmiş ülkelerdeki bilinçli seçmen statüsünde, saf ve tertemiz, bağımsız
Atatürk Cumhuriyetinin gerçek aydınları ve misak ı çekirdeğimizi teşkil eden milli özü ki, Türk Ulusunun da
çoğunluğunu temsil ediyorlar.
Denk
kuvvetlerin olmadığı bir ortamda, şayet azınlık çoğunluk üzerinde oligark bir hâkimiyet
kurmaya kalkarsa, gerektiğinde kan dökülmesi de, Türk Ulusunun bile ataerkil
iyi niyetine, hoşgörüsüne rağmen, meşru ve kaçınılmaz bir noktaya gelebilir.
Çünkü neticede ev sahibi ile hırsız kapışmak zorunda kalacak ve söz konusu olan
da, nefsi müdafaa adını alacaktır artık.
O
zaman da; Tayyip Efendi çıkar bakalım şu evde zorla tuttuğun yüzde ellini de -
ki bu neyin yarısı ise artık - sokağa, görelim, bakalım. O vakit kafamı
yarılacak, gözmü yoksa civciv mi çıkacak. Bakalım el mi yaman bey mi, demezler
mi adama sonra. Haa inadım inat... Dedin
ve Doğuda devlet bile yok olmuşken, ülkenin bütün polislerini Taksimlere
koşturdun. Korkundan çocuklarımızı bloke ettirdin de ne oldu. Kendini mi ispat
ettin. Sanki korkunun ecele faydası olurmuş gibi, yoksa yok oluşun son
çığlığımıydı bu. Yoksa da "ben ne diyorsam o" mu demiştin kalan
aklınca acaba.
Söz
demişken, sen sahiden bir şeyler söyleyebiliyor musun birader. Ya da müşterek
neşriyatınızdan, mugalâtadan başka somut bir argüman çıkarabilen oldu mu acaba
şimdiye kadar. Veya 12 yıldır dinleyicine anlatmaya çalıştıklarından, kendin de
dâhil olmak üzere, acaba bir şey anlayabilen oldu mu? Aslında deyişlerin(!) hepsi
kronolojik sırada anekdotlar halinde, bir kitapçık içinde toplanırsa,
derleyicisine komik parodiler almanağı olarak iyi para kazandırır sanıyorum. Ve
bir ağabey tavsiyesinde bulunmak gerekirse; yayın hakkını önceden almakla işe
başla istersen. Belki bir gün bu getiriye bile ihtiyacın olabilir…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder