26 Mayıs 2014 Pazartesi

İKİNCİ SEVR DÖNEMİ..

             I Dünya Harbi galibi ittifak devletleri tarafından, 10 Ağustos 1920 de bize baskıyla – muhtemelen kendileri tarafından da, ya tutarsa mealinde - imzalattırılan; ama aslında kimsenin onaylamadığı Sevr muahedesi, esasında üstümüzde, İstiklal Harbimizin nüvesini besleyecek, mermisini tetikleyecek aşağıdaki kazanımları oluşturmuştur sadece.

             § Fakat derhal şunu belirtmeliyiz ki, Sevr Muahedesi Türk halkı ve hele aydınları arasında bir yeis, bitkinlik,  ümitsizlik ve teslimiyet ruhu yaratacak yerde, bunun tersine olarak direnme ruhunu kamçıladı. Hele Anadolu'da yürüyen Millî Mücadele'yi ve Mustafa Kemal cephesini besledi. Çünkü hemen şu gerçekler belirdi:
    "1 - Artık bir İstanbul hükümeti yoktur. Padişah bir gölge bile değildir. İstanbul hükümetinin, siyaset ve diplomasi yollarıyla kazanacağını ilan ettiği, bazı saf insanların inandığı hareket tarzı demek ki bir hayalden ibarettir.
    "2 - Düşmanlardan insaf ve atıfet beklemek boştur.
    "3 - İmzalatılan muahede, baştanbaşa hatadır ve haksızlıktır.
    "4 - Milletin hak ve istiklâlini, demek ki ancak milletin mücadelesi kurtaracaktır.
    "5 - Şu halde Mustafa Kemalin giriştiği direniş ve dayatma yolu doğrudur. Millet esaretten ancak bu yolla kendini kurtarabilir. O halde tek çıkar yol, milli mücadele ve millî kurtuluş hareketi yoludur." (TEK ADAM II s.390 - Ş. Süreyya Aydemir)

            Neticede ittifak devletleri de, muahedenin birbirinden kabul edilemez maddelerinin bizim, hele de Mustafa Kemal tarafından asla kabul edilemeyeceğini bildikleri ve Türkleri de Çanakkale’den sonra bir daha karşılarına almaya cesaret edemedikleri için, bilindiği üzere, ordu-milletimizin - ki bu özelliği de fazlasıyla yeterliydi Türk Milleti adına, zira o dönem savaşacak ordumuz bile yoktu – gerek süngü gücü,  gerekse de bize yaptıkları haksızlığın bizatihen idraki nedeniyle, savuştular Anadolu’muzdan birer birer.
            Eski Haçlı çapulcu talanlarında da böyle olmamışmıydı. Onlar kimi yiyeceklerini çok iyi bilirler, siz merak etmeyin. Çünkü her kuşun eti yenmez. Dört defa denediler tutmadı, sonunda SEVR ile geldiler, o da olmadı. Ağızları yeterinden fazla da yandığı üzere, bu defa da altıncı; ama silahsız ve içimizden oluşacak ikinci SEVR seferini deniyorlar, o halde buna da tam hazırlıklı olmalıyız. Türk’ün Atatürkleri bitmez, o yüce rahmetlinin de dediği gibi hepimiz ATATÜRK’ ÜZ aslında.
            Ve yukarda birlikte okuduğumuz gibi de demek ki, ‘TEK KURTULUŞ Yolu’nun ne olduğu, SEVR döneminde de ayrıntılarıyla ortaya konmuş ve Osmanlı cephe harpleri yorgunu millet tarafından bile, iş sonunda anavatana dayanınca, benimsenebilinmiş ve tek yumruk olunabilinmiştir.

            Mustafa Kemal gibi bir TEK ADAM dahi Milli güçlerin başına geçmek üzere Samsuna çıkmadan önce, İstanbul Hükümetinden bir görev (Ordu Müfettişliği) ayarlamıştı kendisine. Yani önce somut bir nosyonel kimlik gereklidir toplum liderliği için. Sokaktaki sıradan vatandaş topluma lider olamaz, olsa olsa Çerkez Ethem, Demirci Efe vs. gibi Kuvayi Milli de olsa bir çapulcu reisi olabilir ancak. Oysa disiplinsiz sokak guruplarıyla devlet ikame ettirilemez. O halde Atatürk dönemiyle hemen hemen aynı şartları gösteren bugünkü acil durumların toplum liderliği de önce eski siyasilerle, komutanlara düşer.

            İşte özellikle de sizler, eski siyasiler ve komutanlar; ‘sallabaşını al emekli maaşını, bana mı kaldı?’ çizgisinde büründüğünüz salt oportünist eyyamcılığı, bir kenara bırakın da, elinizi taşın altına ciddi olarak sokun bakalım. Kendi adıma liderimi bulsam, kalan ömrüm pahasına derhal en ciddi sorumlulukları almaya hazırım. Çünkü bundan başka bize öz kimlik ve ekmek verecek bir TÜRKİYEMİZ yoktur. O halde haydin bakalım Emmioğullarım; vakit artık ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNME vaktidir.
         Yoksa kapımızın önünden yayılan ve buram buram kokarak bizi ikinci SEVR dönemine sokacak olan iç savaşın kokusunu, hala alamadınız mı? İçimize apar topar sokulup, kısmen de bize vatandaş bile yapılan Suriyeli göçmenler, sözde dindar yaftalı farklı kamplardan getirilen yamyam teröristler, dağlarımızda mevzilenen bölücü eşkıya, Kuzey Irakta hazır kıta bekleyen ABD milis kuvvetleri ve tüm diğerleri; boşuna mı hepsi kapımızın önünde veya içindeler sanıyorsunuz?

         Hele de hazır; anlı şanlı ordumuz pasifize edilip sütre gerisine yatırılmış ve tam da bugünlerin adamı olan komutanları kodeslerde çürütülürken… İşimiz Allaha kaldıysa şayet, vah ki ne vah! Yine de Allah korusun; ama başımıza getirilecek olanı daha anlayamadan, bir anda kendimizi, hepimizi buhar edecek bir ateş yumağının içinde buluveririz, aman efendiler haberiniz olsun!!!

                                                                                                          Serendip Altındal
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder