İnsan özeği,
varsayılandan çok daha zeki olduğu için, sağduyulu kendisini, duyarsız
kendisinden ya da doğru yanını, eğrisinden kurtarmanın yolunu da nasıl olsa bir
gün bulacaktır. Ve Sosyalizm aşamalı Komünizm, elbette dünya zirvesinde hak
ettiği yeri alacaktır sonunda. Devri sabık olanı ise sadece Bolşevik ihtilaldır
aslında. Rusya’da ki başarısızlığın nedeni, Marksist, Leninist çıkışlı Sosyalist
ihtilalın, devrimin ruhunu kavrayamayan Bolşeviklerin elinde, salt bir iktidar
değişikliği safhasında kalıp, gerçek devrime - inkılâba- dönüşüp devinimini
tamamlayamamasıydı.
Şayet bunun aksi olabilseydi, 1917 ihtilalının,
mutlaka hedefte olan Komünizm ile buluşması da mümkün olabilecekti. Buradan
çıkan asal sonuç ise, ihtilalların her zaman hedeflerindeki inkılâplarla, ne
yazık ki buluşamadığı veya inkılâp bağlantıları olmadığı için sonuçta, el
değiştiren otokratik bir kaba kuvvet döneminden başka da özellikleri olamadığı
doğrusudur. Tıpkı 1990 lar da Komünizme kavuşmayı umut ederken, mevcut Bolşevik
sistemin bile iflas etmek zorunda kaldığı, gerçeğinde olduğu gibi.
Oysa diğer yanda inkılâp orijinli,
milliyetçi, Cumhuriyetçi Atatürk devriminin, bilhassa da en zor başlangıç
yıllarında (1925–1945), bütün yokluklara, hatta 2 ci Dünya Savaşına rağmen,
dünya genelinde takdirle karşılanan ekonomik başarısı yaşanmaktaydı. Ve bu
başarının tek nedeni, Mustafa Kemalin, her şeyin önünde giden mantık ve devrim
adamlığı kimliğinin yanında, Milli ihtilalımızın
haklı; ama dolayısıyla da devrimci özelliğiydi.
Bu haklılığa ve doğruluğa aklı başında, doğru bakmasını bilen bir dünyanın
nasıl itirazı olabilirdi ki.
Daha Hegel'in, Engels’in, Marks'ın ön
genleri bile tasarıma konmamışken, Şeyh Bedreddin (1400) ile başlayan ve kendi
hayatına mal olan, Anadolu ilk Sosyalist İhtilalını; çok sonra İstiklal
döneminde yüce Atatürk farklı; ama MİLLİ ve kalıcı devrimi ile tam bağımsızlık
ilkesi olarak, sömürge ülkelerinin tümünde yaşama dönüştürmüş ve daha önce de emsaline
rastlanmamış bir örnek ortaya koymuştur.
Şimdi bir düşünürsek; ya birde yarım kalan Köy Enstitüleriyle başlayan milli eğitim programı ve Toprak Reformu devrimleri tamamlanabilmiş olsalardı, neler olmazdı. Bugün nerelerde olurduk acaba? Ne var ki, İhtilalsız devrim de olmaz. O halde şimdi sorabiliriz artık. İhtilal mı, Devrim mi yoksa ikisi birden mi? Diğer yandan da; mademki Hegelizm, Marks tarafından ayaklarının üstüne doğrultulup Sosyalizm'e dönüşmüştür, bırakalım öyle de kalsın o zaman...
Şimdi bir düşünürsek; ya birde yarım kalan Köy Enstitüleriyle başlayan milli eğitim programı ve Toprak Reformu devrimleri tamamlanabilmiş olsalardı, neler olmazdı. Bugün nerelerde olurduk acaba? Ne var ki, İhtilalsız devrim de olmaz. O halde şimdi sorabiliriz artık. İhtilal mı, Devrim mi yoksa ikisi birden mi? Diğer yandan da; mademki Hegelizm, Marks tarafından ayaklarının üstüne doğrultulup Sosyalizm'e dönüşmüştür, bırakalım öyle de kalsın o zaman...
Amerikalı çapulcu, Kızılderili
dediği Şamanist ön atalarımızın evlatlarının topraklarına, onların kanları
pahasına, gerçek soy kırımcı kimliği ile yerleşip, daha kurumayan kanlarının
üstünde, bir zamanlar savunucularına karşı cadı avı başlattığı Sosyalizm ile de,
bugün kendisinin zannettiği o topraklarda, eninde sonunda bizatihen tanışma
şerefine nail olacaktır nasıl olsa.
Sözün özüne gelince: Bizlere peş
peşe sosyal afetler yaşatan AKP Haramiler çetesi, reisleriyle birlikte derdest
edilip, tek çuval halinde tarihin en karanlık ve derin çukuruna yollanmadıkça,
bu vatanın evlatları huzur bulamayacaklardır anlaşılan. Bunun vücut bulduğu gün
ise, yeni bir Sosyal Bayram günü olarak tarihe geçecektir herhalde.
Yaşadığımız faciaların sonuncusu
olur İnşallah, Somada ki kitle katliamı. Ve yakın bir gelecekte üstüne
yaşanacak yeni bayram da, acılı ve ağlayan gözleriyle; iaşe ve ibatelerini,
sağlamaya, kendilerini yok haliyle okutup adam etmeye çalışan ve tarih öncesi
maden çukurlarında, ilkel şartlarda yaşam mücadelesi veren kahraman
babalarının, doymak bilmez katilleriyle hesaplaşma gününü iple çeken evlatları
adına, sevgili babacıklarını her ne kadar geri getiremese de, umarım son bir
teselli olacaktır.
Bundan
sonra çukur görmesinler artık, onların yok yere ebediyen kapanan elemli
gözleri. Hepsi yüce ve aydınlık zirvelerde, rahmetler içinde uyusunlar. Ve tüm o
aziz kardeşlerimizin, evlatlarımızın ruhları şad olsun.
Bu elim günlerimizde anmak zorunda
kalsak da,
19 Mayıs Bayramımız da şimdiden kutlu olsun.
Ya o kutsal gün Allah korusun, yaşanmamış olsaydı…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder