Yazının başlığına onur meselesi dedik; ama hangi onur.
Kim kaybetmiş de onlar bulmuş. Güney Doğumuzda bir takım besleme kapı
kullarının kıçına tutunup federe Kanton sevdasında olan ve vatandaş dediğimiz
aslında hepsini beslediğimiz (ki kaçak elektrik borçlarını bile yok halimizle
ödüyoruz) sağduyusuz safdiller var ki hiç sormayın. Ulan oturun oturduğunuz
yerde. Açın gözlerinizi de önce çevrenizdeki Amerikalının elini attığı tüm
topraklara bir bakıverin.
Video
Kanalım
Hangisi
iflah etti ki, bakın da görün sizin gibilerden olma bahtsızlığına düşürdüğünüz
evlatlarınızın ve kendi gelecek melalinizi. Vaktaki bu maya tutsa bile bilin ki
yarın, bugünün Filistin inden bile daha acınacak bir duruma düşersiniz. Ve tüm
emperyalist dolmuşuna binip de sürüden ayrılanların başına neler geldiğini bana
değil, tarihe sorun. Kapı gibi yüce bir devletin vatandaşlığını rafa kaldırıp,
idüğü belirsiz çapulcular kervanından nasıl bir gelecek beklediğiniz ise,
inanın embesiller için dahi soru olmaz.
Sizler
idrak özürlü de olsanız, sizin gibi ahde vefa yoksunu nankörlere bile
vatandaşım diyerek bağrına basıp güvenliğinizden kendisini sorumlu tutan yüce
bir Türk ulusu var iyi ki arkanızda. Nasıl olsa sizleri yine, vaktiyle de
olduğu gibi, emperyalistinizin size reva gördüğü kadersizliğe terk etmeyecektir.
Ama dikkatli olun da onunla da papaz olmayın. Zira size kızıp da bu defa
"Allah belanızı versin, ne haliniz varsa görün" diyerek
vatandaşlığından çıkarırsa, hapı yuttuğunuzun resmidir. Hoş eninde sonunda
çalacağınız kapı yine Türk'ün kapısı olacaktır. Ne var ki o zaman da verilenle
yetinmek zorunda kalırsınız. Bunu da bir düşünün, vatandaşlığınızın kaybı
ayrıca size neler kaybettirecektir. Bir anda vatansız kalıverdiğinizi anlar ve
tıpkı korkulu bir rüyadan silkinerek uyanmış gibi hissedersiniz kendinizi. Ki
hiç tavsiye edilmez.
Çok
bel bağladınız ve sizi ömür boyu besleyeceğini düşündüğünüz Amerikalı ise,
bugün artık kendi ülkesini bile savunabilecek durumda değildir. Sadece bütün
yaptığı, gece gündüz karşılıksız bastığı ve artık dünya üstünde bile itibarı
kalmamış Dolarları ceplerine doldurduğu çapulcu, lejyoner çetelerini oraya
buraya sürerek dünyayı karıştırırken, son bir gayretle kendi ömrünü uzatmaya
çalışmak. İşte büyük Amerikan gerçeği budur, bugün artık. Hoş sizi bir
süreliğine beslese bile, bilin ki her hayat kadınının sadakati kadarlık bir
süre olacaktır bu. Yani ilk yeni müşteriye kadar. Diğer yandan baskı yiyen ve
Tayyiplerin şerrinden korkan milli sanayiciler de bir süreliğine daha,
kendilerine hiçbir getirisi olmayan bir bölgeye yatırım yapacaklardır. Pekiyi
el mahkûm; ama ya Tayyiplerden sonra, herhalde bütün maymunların gözleri yine
bir anda açılıverecektir.
Bir de
karargâh nöbeti esnasında, canından önce savunması gerektiği bayrağını, sefil
piçlerine kaptıranlar var ki, gaflet ötesi, tam bir liyakatsizlik ve vatana
ihanetle eşdeğerli, askeri jargonda ise çok ağır bir suç olarak betimlenir.
Hele seferi durumda olmuşsa, cezası derhal kurşuna dizilmektir. Kendi nöbetimde
böyle bir durumla karşılaşsaydım, şerefim üzerine and içerim ki, o direğin
üstündeki, çocuk yaşta bebe bile olsa tereddütsüz zımbalardım, biline.
Biz
burada garip nöbetçiyi bile eşyanın etik kuralı ve tabiatı nedeniyle, kurşuna
dizmekten bahsederken, hele komutanına ve o "GENKUR'un başındakine ne
yapılmalıdır" sorusunun cevabını ise yorumlarınıza bırakıyorum. Çünkü çok
iyi biliyoruz ki, beyinin bekçi köpeği bile daha fazla onur taşırdı. Hele birde
böylesi bir zatı evladiyeliğin, Çanakkale de "ben
size ölmeyi emrediyorum" diyerek İstiklal harbinin de
kazanılacağının, sanki daha o zaman müjdesini veren, emsalsiz bir liderin emir
komuta zincirinde olduğunu bir an düşünürsek; bu herhalde abes bile olamazdı.
Neyse unutun gitsin. Başbakandan bahse ise hiç gerek yok. Çünkü değmez...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder