27 Kasım 2013 Çarşamba

RÜZGAR FISILDADI..

            Dokuz gün evvel (19.11.2013) yitirdiğim kardeşimle, kendi bahçemizin henüz olmaya başlamış meyvelerini, kıvırcık Aytun’un minicik, benim biraz daha büyük ellerimizle, bahçıvandan gizli aşırdığımız günlerden başlayan ortak geçmişimizin anılar sarmalında, her adımda adeta dayak yediğim duygularımla sahilde yürümeye çalışıyor ve hüznümü bağrıma dolan Poyrazla paylaşıyordum sadece.
            Karmaşam içinde yalnızlığımı yudumluyor ve acılarımı dağıtmak için dikkatimi çekmeye çalışan ortak rüzgârımızın fısıltılarını da dinliyorken, sayfalar oluşabilirdi. Rüzgâr diyordu ki; hayatınızı alt üst eden kahrolası günceliniz, şimdi seküler dünyanızın elinizde kalan tek gerçeğidir artık. Ve bıraktığınız yerden birlikte, her şeyi unutup, kafalarınız yukarıda yine hemen ona dönmeli ve çocuklarınızın, torunlarınızın ortak müktesebatını yine birlikte sahiplenmelisiniz. O halde şimdi seküler dünyamıza yine dönelim…

§         Kürede ki mevcudiyetlerini, bundan böyle klasik tek yanlı sert politikalarla (vurdum kaçtım) artık sürdüremeyeceklerini nihayet benimsemek zorunda kalan Obama hazret, meşhur beysbol zokasını(!) canı istediğinde kullanmak üzere, münasip bir yanına yakın bir yere koymakla, yeni hayatına başlayabilir mesela.

            Şu anda çaresizliğinin dayanılmaz sıkıntısını, sömürgeleri gibi kendi bünyesinde de hissetmeye başlayan eski dost maskeli Coni Volkır, şimdilerde bir yanda yeni yaşam iksiri arayışı içindeyken, diğer yanda artık yeni bir imaj yakalamak zorunluluğunun da buz gibi farkındadır. Bu bağlamda da nasıl olursa olsun her şeyden önce Türk’ün analar toprağında (Anadolu), tutunmak zorunda olduğunu da iyi anlamıştır. Bunu da son yıllarda AKP hükümeti ve çuval hikâyesiyle birlikte, ana politikası haline getirmekle de ziyadesiyle ortaya koymuştur aslında.

            Klasik Coni Volkır kimliğiyle, özellikle de Türk'ün bölgesinde bu işi tek başına beceremeyeceğine nihayet küçük aklı bastığı için, Orta Doğuda ki beslemeleri içinde en stratejik önemde olan "bizim oğlan" Erdoğan’a ise, sonuna kadar oynayacağı açıktır. CHP liderli muhalefeti de bu nedenle parat tutmaktadır aslında. Nedenini sorarsanız, bana göre;

1)      Provoke ederek Erdoğan'ı daha da bağımlı kılmak.
2)      CHP, MHP ve kelebeklerini kafaya alarak (ön programlamalı), aynı paralelde milli seçmeni de motive ederek (yavaş yavaş alıştırma), tamamen kontrolü altına alacağı, muhtemel yeni koalisyon hükümeti alternatifi olarak hazırlamaktır.
3)      Ülkesinin CHP, MHP küskünü Kemalistlerinin de ister istemez karargâhı haline gelerek kendisini, Kemalist – tam bağımsız, Kuvayi militer - AKP sonrası Türkiye’sinin de tek alternatifi konumuna taşımış olan İşçi Partisini, dışarıda tutarak da, bu işleri halledebileceğini sanmaktadır ki, işte bu da ayrı bir büyük yanılgı olarak özetlenebilir. Bu üçüncü nokta ise bizim Coni Volkırı, Türkiye macerasında en fazla rahatsız eden bölümdür aslında.
  
            Tam da hepsi takım halinde topun ağzına sürüldüğü günlerde, Arınç sizce neden Coni Volkır’ın yanına apar topar paketlendi acaba. İnce yontulup, ayar çekilmek üzere herhalde. Nitekim gitmeden önce Erdoğan’a apaz girerken, döndükten sonra yine pupadan esmeye başlaması da bu yüzdendir. Öyle ya, cart curt çekerken, aniden yine gözyaşlarını akıtmaya başladığına göre, ağırlık mağırlık nerede kaldı. Haydi, canım geçiniz. Bırakın gramı, kilogramı, bu epikürist adamların topunun bir arada özgül ağırlıkları bile yok ki, biz de nelerden bahsediyoruz.

            Ayrıca Erdoğan, cemaat kavgası Coniyi kaşır mı? Belki çaktırmadan ona da bir ayar çekmeye kalkar; ama fazla da üstüne gidemez. Esasen Arınç’a acele bir ayar çekerken, bu aralar AKP içi bir sürtüşme istemediğini de ortaya koyup, sıradakilere de gözdağı vermiş olmadı mı aslında. Çünkü yeni Wikileaks kutuları açılıyorken, bu aralar titizlikle sakladığı kendininkini de birileri açsın istemez.
            Sürtüşmenin cemaatle olanı, sidik kavgasıdır ve nasıl olsa ikisinin de ipi kendi elinde olduğuna göre de fark etmez. Bu sahte gündemin asıl muzdaripi ise, dolaylı olarak yine millet olacaktır ve istediği de budur aslında. Oysa Coni, Erdoğan ve cemaat cürufundan kurtulmadan bu millet iflah olmaz. Toplu arınma işlemleri için de şayet bilinen temizlik araç ve gereçleri yetersiz kalırsa, gerekirse dişleri, tırnaklarıyla bile olsa bu temizliği yapmak zorunda olduğunu da çok iyi biliyor artık, yüce Atatürk’ün Türk Ulusu.
           
            Ayrıca İblis çocukları, Şeytanla daha fazla dans etmemeleri gereğinin de farkındadırlar. Çünkü tanrıyı kızdırmaya da gelmez, zira Şeytanı yok edip gerekirse yerine yenisini yaratabileceğini de bilirler. Ve bakarsınız, arada sırada bu neviden cezalandırmalar için kendi suretinden askeri olarak yarattığı TÜRK’e, bu doğrultuda yine ve yeni bir havale çıkarıverir.

            Tüm bu nedenlerden dolayı da Erdoğan'ın ipi henüz çekilmemektedir. Yani Coni'nin zaman kazanmaya ihtiyacı vardır. Yoksa Erdoğan’ın ipini hemen çekmesi daha akılcı olurdu aslında. Çünkü Erdoğanlı her geçen günü, kendi sonunu da hazırlamaktadır. Demek ki işler yukarıda gösterildiği gibi açık değildir ve Coni Volkır'ın da arzu ettiği sıralamaya uygun gelişmemektedir. Biliyor musunuz ki; henüz kendi çarkımızı, lidersizlik nedeniyle Atatürk döneminde ki gibi tek başımıza döndüremediğimizden ve otokontrolümüzü kendi elimize alamadığımızdan ötürü, bizim için aslında işte en önemli ve sevindirici tek husus da budur. Çoğu gitti azı kaldı. O halde biraz daha bekleyelim ve sona doğru enteresanlaşan bu filmin, birileri için trajik, diğerleri için komik ve bizim için de beklenen “The End” sahnesini de görelim.

                                                                                              Serendip Altındal





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder