Dokuz gün evvel (19.11.2013)
yitirdiğim kardeşimle, kendi bahçemizin henüz olmaya başlamış meyvelerini, kıvırcık
Aytun’un minicik, benim biraz daha büyük ellerimizle, bahçıvandan gizli
aşırdığımız günlerden başlayan ortak geçmişimizin anılar sarmalında, her adımda
adeta dayak yediğim duygularımla sahilde yürümeye çalışıyor ve hüznümü bağrıma
dolan Poyrazla paylaşıyordum sadece.
Karmaşam içinde yalnızlığımı
yudumluyor ve acılarımı dağıtmak için dikkatimi çekmeye çalışan ortak rüzgârımızın
fısıltılarını da dinliyorken, sayfalar oluşabilirdi. Rüzgâr diyordu ki; hayatınızı
alt üst eden kahrolası günceliniz, şimdi seküler dünyanızın elinizde kalan tek
gerçeğidir artık. Ve bıraktığınız yerden birlikte, her şeyi unutup, kafalarınız yukarıda yine hemen ona dönmeli ve çocuklarınızın, torunlarınızın ortak müktesebatını
yine birlikte sahiplenmelisiniz. O halde şimdi seküler dünyamıza yine dönelim…
§ Kürede ki mevcudiyetlerini, bundan
böyle klasik tek yanlı sert politikalarla (vurdum kaçtım) artık sürdüremeyeceklerini
nihayet benimsemek zorunda kalan Obama hazret, meşhur beysbol zokasını(!) canı
istediğinde kullanmak üzere, münasip bir yanına yakın bir yere koymakla, yeni
hayatına başlayabilir mesela.
Şu anda çaresizliğinin dayanılmaz
sıkıntısını, sömürgeleri gibi kendi bünyesinde de hissetmeye başlayan eski dost
maskeli Coni Volkır, şimdilerde bir yanda yeni yaşam iksiri arayışı içindeyken,
diğer yanda artık yeni bir imaj yakalamak zorunluluğunun da buz gibi
farkındadır. Bu bağlamda da nasıl olursa olsun her şeyden önce Türk’ün analar
toprağında (Anadolu), tutunmak zorunda olduğunu da iyi anlamıştır. Bunu da son
yıllarda AKP hükümeti ve çuval hikâyesiyle birlikte, ana politikası haline
getirmekle de ziyadesiyle ortaya koymuştur aslında.
Klasik Coni Volkır kimliğiyle,
özellikle de Türk'ün bölgesinde bu işi tek başına beceremeyeceğine nihayet
küçük aklı bastığı için, Orta Doğuda ki beslemeleri içinde en stratejik önemde
olan "bizim oğlan" Erdoğan’a ise,
sonuna kadar oynayacağı açıktır. CHP liderli muhalefeti de bu nedenle parat
tutmaktadır aslında. Nedenini sorarsanız, bana göre;
1) Provoke ederek Erdoğan'ı daha da bağımlı
kılmak.
2) CHP, MHP ve kelebeklerini kafaya alarak (ön
programlamalı), aynı paralelde milli seçmeni de motive ederek (yavaş yavaş alıştırma),
tamamen kontrolü altına alacağı, muhtemel yeni koalisyon hükümeti alternatifi
olarak hazırlamaktır.
3) Ülkesinin CHP, MHP küskünü Kemalistlerinin
de ister istemez karargâhı haline gelerek kendisini, Kemalist – tam bağımsız,
Kuvayi militer - AKP sonrası Türkiye’sinin de tek alternatifi konumuna taşımış
olan İşçi Partisini, dışarıda tutarak da, bu işleri halledebileceğini
sanmaktadır ki, işte bu da ayrı bir büyük yanılgı olarak özetlenebilir. Bu üçüncü
nokta ise bizim Coni Volkırı, Türkiye macerasında en fazla rahatsız eden
bölümdür aslında.
Tam da hepsi takım halinde topun ağzına
sürüldüğü günlerde, Arınç sizce neden Coni Volkır’ın yanına apar topar paketlendi
acaba. İnce yontulup, ayar çekilmek üzere herhalde. Nitekim gitmeden önce
Erdoğan’a apaz girerken, döndükten sonra yine pupadan esmeye başlaması da bu
yüzdendir. Öyle ya, cart curt çekerken, aniden yine gözyaşlarını akıtmaya
başladığına göre, ağırlık mağırlık nerede kaldı. Haydi, canım geçiniz. Bırakın
gramı, kilogramı, bu epikürist adamların topunun bir arada özgül ağırlıkları
bile yok ki, biz de nelerden bahsediyoruz.
Ayrıca Erdoğan, cemaat kavgası
Coniyi kaşır mı? Belki çaktırmadan ona da bir ayar çekmeye kalkar; ama fazla da
üstüne gidemez. Esasen Arınç’a acele bir ayar çekerken, bu aralar AKP içi bir
sürtüşme istemediğini de ortaya koyup, sıradakilere de gözdağı vermiş olmadı mı
aslında. Çünkü yeni Wikileaks kutuları açılıyorken, bu aralar titizlikle
sakladığı kendininkini de birileri açsın istemez.
Sürtüşmenin cemaatle olanı, sidik
kavgasıdır ve nasıl olsa ikisinin de ipi kendi elinde olduğuna göre de fark
etmez. Bu sahte gündemin asıl muzdaripi ise, dolaylı olarak yine millet olacaktır
ve istediği de budur aslında. Oysa Coni, Erdoğan ve cemaat cürufundan
kurtulmadan bu millet iflah olmaz. Toplu arınma işlemleri için de şayet bilinen
temizlik araç ve gereçleri yetersiz kalırsa, gerekirse dişleri, tırnaklarıyla
bile olsa bu temizliği yapmak zorunda olduğunu da çok iyi biliyor artık, yüce
Atatürk’ün Türk Ulusu.
Ayrıca İblis çocukları, Şeytanla
daha fazla dans etmemeleri gereğinin de farkındadırlar. Çünkü tanrıyı
kızdırmaya da gelmez, zira Şeytanı yok edip gerekirse yerine yenisini
yaratabileceğini de bilirler. Ve bakarsınız, arada sırada bu neviden cezalandırmalar
için kendi suretinden askeri olarak yarattığı TÜRK’e,
bu doğrultuda yine ve yeni bir havale çıkarıverir.
Tüm bu nedenlerden dolayı da
Erdoğan'ın ipi henüz çekilmemektedir. Yani Coni'nin zaman kazanmaya ihtiyacı
vardır. Yoksa Erdoğan’ın ipini hemen çekmesi daha akılcı olurdu aslında. Çünkü Erdoğanlı
her geçen günü, kendi sonunu da hazırlamaktadır. Demek ki işler yukarıda gösterildiği gibi açık değildir ve Coni Volkır'ın da arzu ettiği sıralamaya
uygun gelişmemektedir. Biliyor musunuz ki; henüz kendi çarkımızı, lidersizlik
nedeniyle Atatürk döneminde ki gibi tek başımıza döndüremediğimizden ve
otokontrolümüzü kendi elimize alamadığımızdan ötürü, bizim için aslında işte en
önemli ve sevindirici tek husus da budur. Çoğu gitti azı kaldı. O halde biraz
daha bekleyelim ve sona doğru enteresanlaşan bu filmin, birileri için trajik,
diğerleri için komik ve bizim için de beklenen “The End” sahnesini de görelim.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder