10 Aralık 2013 Salı

POPÜLİZM..

            Hayatımda hiç bilardo oynamadım. Istakanın nasıl tutulacağını bile bilmem. Oyunu görsel olarak izlerim sadece. Ne var ki, bazen heyulamda fikirler, sanki masadaki bilardo topları gidi delikler arasında gezinip dururlar. Bugün de öyle oldu. Dönüp duran toplardan birini kaptım. Baktım üstünde DİN yazıyordu.

            Demek ki yine dinle başlayacağız. Bakıldığında beş milyon yıllık Homosaphien tarihinde, sadece üçbin yıl evvel kitaplı dinler ve peygamberlerle tanışılmış. Demek ki dört milyon dokuz yüz doksan yedi bin yıl haybeye(!) yaşamış bizim Âdem babalar. Ne var ki tarihe göre öyle bir şey yok. Mesela bütün kitaplı dinlerden çok önce, ön Türklerle birlikte sahneye giren Gök tanrı (Tengri) ve sonrasında Şamanizm'in ne kitabı ne de bilinen bir peygamberi mevcut değildir.

            Oysa bugün bile Şamanist ritüeller, Türk halk kültüründe yaşatılıyor. Buna göre bilardo topları yuvarlanırken akla gelen, "tanrı kadın mı yoksa erkek mi", "acaba kendisini kimin ya da neyin yarattığını, o da merak etmiş miydi" veya "acaba kendisinden önce ne vardı" vs. gibi sorular da başka bir göreli anlam kazanıyor. Bu bağlamda varılan tek gerçekse, maneviyatı bütünleyen salt din ve iman nedeniyle peygamberlere, fırka, dergâh ve cemaatlere ihtiyaç olmadığı ve kişilerin aslında dinsel özellerini üçüncüsüz, sadece kendi ve tanrı ikilemleri arasında halletmeleri gerektiğidir. Esasen bu husus ayetler, sureler bazında kutsal kitaplarda da farklı ifade edilmemiştir.

                       
            Güncelin sorusu ise; çoğunluğu mütedeyyin bir toplumla, çağdaş ve evrensel bir refah toplumuna nasıl ulaşılır olsa gerekir. Buna cevap ararken de yine topların bir tanesi, "bilinç değeri itibarıyla zor da olsa, böyle bir toplum bile her şeyden önce bağımsız olmalıdır" diyor. Bunun için de ilk önce, milli kaynaklarını satan, imanını istismar eden epikürist siyasilerden biran evvel kurtulmalıdır önerisinde bulunuyor. Bu da bizim için Kemalist doğruyu, yine bıraktığımız yerden tekrar sahiplenmemiz gereğini çağrıştırıyor. Gerisi de nasıl olsa kendiliğinden gelir diyoruz.

            Toplara teşekkür ederiz. Bundan sonrasını bizde kurgularız artık. O halde bir soruyla başlayalım. Pekiyi acilen ihtiyaç hissedilen bu zorunlu mental revizyonu, hangi siyasi lider ve kadrosu gerçekleştirebilecektir. Burada hiç kuşkusuz önce CHP akla geleceğinden, hemen objektife alıyoruz. Objektiften baktığımda da, CHP adına ne yazık ki içimi karalar bağlıyor. Kılıçdaroğlu’nun yine rahmetli Ecevit’in tufasına düşerek eski Amerikan oğlanı Dervişle flörte başladığını görüyorum. Bu yeni Amerikan yumuşakçalığı ise, çizgiye başlamadan önce noktanın konduğunu gösteriyor bize. İşte bu da midemi bulandırıyor.

            Bu durumda artık kendi kendimize soracağımız, "pekiyi şimdi ne yapalım" sorusuna da; her şeye rağmen yine de CHP'yi desteklemeye devam edelim ivmesi ağırlık kazanıyor. Çünkü dört bir koldan, içimizdeki AKP adlı Truva atından kurtulmak zorundayız bir an önce. Bu nedenle de, bir süre daha geleceği karanlık ABD' ile ihtiyar Lejyoneri Derviş aracılığı ile nikâh tazeleme olumsuzluğuna rağmen, ister beğenin, ister beğenmeyin; ama yine de en güçlü muhalefetin CHP olduğu anlaşılıyor. Her ne kadar, belki de ABD ile olan göbek bağı nedeniyle, yine kısa sürecek bir koalitif iktidar adına, bazı öznel değerlerinden vazgeçiyor görünse de.

            Ee ne yaparsın, soğancı komutanından Osmanlı tokadı yiyen, Dolmabahçe sırdaşıyla da iyice sersemleyen, asil şehitleriyle, Silivri’de, Hasdal’da gerçek vatan evlatlarını kilit altında tutan ve bir zamanların aslan yatağı olan TSK; şimdilerde gölge boksuyla uğraşıyor, başında ki de sadece bol bol resim veriyor, boyun eğmekten de muhtemelen boyun fıtığı da çekiyorsa, o zaman da böyle işimiz Allaha kalıyor işte.


            Ne var ki, yerel seçimler şayet ülkenin kaderi olacaksa, popülist çizgide CHP'nin de acilen revizyona ihtiyacı vardır. Her halükarda AKP'nin en güçlü silahı olan popülizm elinden alınmalıdır. Mesela Sarıgül ile İstanbul’da yapılan ilk prezantasyon, yeterinin de üstünde ses getirmiş ve karşı tarafta endişe yaratmıştır. Böyle devam edilmeli ve diğer anakentlerde de benzeri adaylar tercih edilmelidir. Ve asla unutulmamalıdır ki, Erdoğan da salt belediye popülizmi ile bugün ülkenin başına bela olmuştur. O halde popülizm, nohut, makarna, kömür seçmenleri toplumunda, ne yazık ki hala en geçerli modeldir.


             Ve yine unutulmamalıdır ki, bu son şans da olabilir. Zira TCK’nin yeni 53 cü maddesi yoldadır. Buna göre de, sanki bugün mecliste mebzul miktarda yokmuş gibi, sabıkalı hırsız ve tüm sahtekârlara meclisin yolu yasayla da açılacaktır. Konu sadece Apo katilini meclise taşıma meselesi de değildir. Siz anlayın artık gerisini...

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder