18 Aralık 2013 Çarşamba

SONA DOĞRU..

            Sonun başlangıcı mı, yoksa bacamızdan düşen karanın çöp kutusunda ki kaçınılmaz sonu mu diyelim. Ama karşımızda sırıtıp duran resme baktığımızda, tek gözümüze çarpan, ülkesindeki hukuksuzluğun, utanmadan bir de savcısı olduğunu iddia eden muhteremin, aslında yüz surat taşımadığının da bir kere daha ortaya çıkmasıydı. Adamlarda ki yüz, surat değil sanki plastik duvar kâğıdı sil sil kullan. Neme lazım, seçen iyi seçmiş valla! Adam hala ağzını açtıkça cart curt, arada bir de zart zurt çıkıyor içinden. Yani bildiğiniz gibi Erdoğan cephesinde elan bildik görüntü bu. Hani hikâye de ki inatçının, boğulurken bile eliyle makas göstermesi de, kendi durumunu tamamen tasvir ediyor. Böylesi değil yakın, uzak tarihimizde bile görülmemiştir.

            Empati kurmaya çalışıyorum. Yerinde olsaydın ne yapardın diye kendi kendime soruyorum. Bana fırsat bırakmayan içimde ki ses, SEN kendi dokunla istesen de, ortandan ikiye ayrılsan da onun yerinde olamazdın diyor bana. Anlayacağınız empati bile kuramıyorum muhteremle. Hiç kuşkusuz birçoğunuz da benimle aynı durumdadır. Yani adam nevi şahsına münhasır özel bir imalat veya bir kaza ürünüydü anlaşılan.

            Ender olsa da, tarihte de görülmüştü böyle Tiranlar. Ne var ki hepsinin sonunun, birbirinden ürkütücü ve birbirinin kopyası görüntüler verdiğini yazıyor aynı tarih. İşte şimdi de böyle bir sona doğru yaklaşılıyor. Yapılan birbiri peşine tutuklamalar, bize Ergenekon oyunundan; ama şimdi de senarist cephede cereyan eden tanıdık sahneleri anımsatıyor ve adeta bir misilleme yapılıyor. Birinin de ağzımızdan çalarak kullandığı gibi, 'men Dakka duka' değil mi Erdoğan efendi. O zaman da kastettiğimiz buydu işte. Her zaman da böyle olmuştur. Rüzgâr eken hep fırtına biçer. Bu değişmez kuraldır. Yakında sen de bunu daha iyi anlayacaksın, hiç kuşkun olmasın.

            Demek ki artık filmin sonu göründü. Ve birilerinin ülkenin başına diktikleri kişileri, şimdi de benzer yöntemlerle götürmeye kalktıkları anlaşılıyor. Yani haydan gelen yine huya gidiyor ve tekerrür gerçekleşiyor. Böyle olacağı biliniyor ve bekleniyordu aslında. Ne var ki beklediğimizden daha erken yola çıktı. Durum kendi adıma asla sürpriz değildir. Bundan sonra olan ve olacakları ise ülkeyi kendilerinin sananlar dert edineceklerdir. Biz ise tam bağımsız olabilmenin ve yeni tufalara gelmemenin, önümüzde ki yapısal olgusuna odaklanacağız artık.

            Tayyipler demek istemiyorum. Bu lafı hiç kullanmak istemedim aslında. Çünkü kullanırken de inanın midem kabarıyor. Bu ismi dahi tarif edilmez itici buluyorum. Oysa mazlum ve gariban diğer Tayyiplerin ne günahı var değil mi? Görüldüğü gibi, etrafında ki çemberi yavaş yavaş daralan mahut zat, beklenen en son darbeyi en az bir Ergenekon mağdur’unun acılı keyfiyle(!) yaşamak üzere gün sayıyor artık. Bundan sonra da artık ona kolay gelsin, başka ne diyelim ki!!!

            İtiraf etmem gerekirse; bu olaylar genelinde yine de vicdanımı tek sızlatan, kanı kokuşmuş babalarının zehirleyerek, gençliklerini yaşayamadan geleceklerini kararttıkları evlatlarının durumu oluyor, bir baba ve bir dede olarak benim için. Ayrıca ilave etmeliyim ki; başlarındakilerin kuyruğuna yapışarak ve göze batmadan sinsice nemalanan, bir sürü her kategoriden yandaş cukkacı epikürist de var bu ülkede. Hiç merak etmeyin yakında hepsi yine ortaya çıkar ‘biz biliyorduk’ der ve yeni menfaat odaklarına yönelir bu sütü bozuklar, hiç kuşkunuz olmasın.

            Sözün özüne gelince; adamlık yine de biz de kalsın diyerek, bu cinsi bozuk vatansızların derdest – vatan evladı günahsızlara yaptıkları gibi, ne bir eksik, ne bir fazla – edilip ellerinden bütün manipülasyon araçları alındıktan sonra, yapılacak yeni manüel bir genel seçim sonunda, yüce Türk Ulusu'nun tokadıyla, esasen tarihin çöplüğüne gömüleceğini bildiğimizi de belirtmek istiyoruz. Hem bu sayede yedi düvelin o sanal Demokratlarının da ağızları kapanmış olur...

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder