Son dışkılarından
sonra, 11 yıldır taşıdığı maskesi paramparça olmuş ve artık iğrenç yüzü de
ortaya çıkmış olan bu devşirme iktidarın, başımızda süregelen mevcudiyetinin
her geçen günü, ülkemiz için aşırı kan kaybına sebep olmaktadır.
Adam içinde bulunduğu ruhsal
davranış bozukluğu ile açıkça diyor ki; ortanızdan ikiye de çatlasanız,
iktidarı bırakmaya hiç niyetim yok. Daha başka türlü de nasıl ifade etsin ki.
Hal bu ise, böylesini kulağından tutup sandalyesinden fırlatmaktan başka da ne
kalıyor ki bu millete, milli müktesebatı adına. Durumun başka bir izahı
olabilir mi? Olursa da yalan ve riya olur artık bundan sonra.
Bu işi yaparken de hemen, bağımsız
bütünlüğümüz adına, milli bir hükümetle, daha eskilerden sarkan emperyalist
bağımlılığın - Menderesten beri böyle olmasaydı, bir Erdoğan hükümeti asla
oluşamazdı bu ülkede - çakma hükümet tasviriyle(!) son 11 yıldır da iyice harap
ettiği ülkemizi, yeniden kendi ayaklarının üstüne dikerek onarmaktan başka bir
aciliyetimiz mi var başka da acaba? Akla gelen diğer ekonomik çıkmaz, çapsız
dış siyaset, milli savunma, bölücülük vs. gibi sorunlarsa, bu resmin içinde yer
alan; ama bağımsız Türk Ulusunun yine kolayca üstesinden geleceği zahiri
olgulardır sadece.
Demek oluyor ki ilk yapılacak iş, bu
kokuşmuşlardan ne pahasına olursa olsun biran önce kurtulmaktır. Bunun için de
en akılcı tutum, tam da seçimler öncesi Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkarak
daha da ufalmak yerine, eldeki mevcut CHP muhalefetinde tek yumruk olarak
birlikte büyümektir. Ve kesinlikle unutulmamalıdır ki, neresinden bakılırsa
bakılsın, gelecek hükümet, mevcut olan gibi asla çürük ve anti milli
olmayacaktır.
Pekiyi ordumuzun pasifize edilmiş
görüntüsümüdür(!) bu herifleri bu kadar cesaretlendiren. Pekiyi halkı, milleti,
ulusu da yok mudur bu devletin ki, beyzadeler onu ciddiye almamaktadırlar. İşte
işin en utanç veren yanı da budur aslında. Şayet bunun da doğru olmadığını
biliyorsak, o halde daha ne bekleniyor diye sormak gerekmez mi cümleten. Yoksa
seçimlere kadar dişimizi sıkalım, bir yanlış yapmayalım mı diye
düşünülmektedir. Bu bağlamda, demokrasiyle gelen iktidar kisveli tramvaycılar
cemaatinin, demokrasiyle de gitmeye hiç niyetleri olmadığını da artık
anladıktan sonra, hala bu saçmalıkta ısrar niyedir o halde. Yoksa işin
arkasında, halktan gizlenen başka göbek bağları mı oluşturulmaktadır.
Seçim beklentisi görüşümüzü esas
alırsak; pekiyi bir seçim garantiniz mi vardır efendiler. Sorusu akla
gelecektir hemen o zaman. Öyle ya Allah ile aldatılmış torbacı bir seçmen güruhu,
bu pisliği (pardon hükümeti) başımıza getirmedi mi? Şimdi sormayalım mı o
zaman, ansız ve kaygısız Başbakanınızın; 1- TSK’nin eliminasyonuna, 2- evde
tuttuğu torbacılarına güvenmekte haksız olduğundan, nasıl bu kadar emin
oluyorsunuz efendiler diye. Bilin ki bugünlerde sadece bu soruyu sormaktan
başka da hiç bir şey yazmak gelmiyor bizatihen içimden. Bu kısa ve sorulmazsa
olmaz soruyu sormak yerine, hala uzun uzun bir şeyler anlatmaya kalkanları ise
hayretle izliyorum desem yanlış olmaz.
Lütfen inanınız ki; bütün olan
bitenden sonra, 'polisin namussuzlar için var olduğu' senteziyle büyümüş ve
'sadece benim polisim namusludur' yalanıyla da kafası iyice karışmış bir
ortaokul çocuğunun, bütün bakir saflığı ile soruyorum bu soruyu. Bu soruyu
sormaya da, bugün emekli paşalarla bir söyleşinin gerçekleştiği Ulusal
kanaldaki programı, iştirakçilere bazı sorular soramadığım için de içim
cızlayarak izlerken karar verdim.
Zira son
sözümle de; kadını erkeğiyle asker doğmuş Türk Ulusunun, zemin, zaman, güç faktörlerini
de gerektiğinde asla tanımayacağını, her zaman, her zeminde ve sahip olduğu son
gücüyle, yeni mucizelere hazır olduğunu, bilhassa belirtmelerini de
isteyecektim o emekli Atatürk askerlerinden.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder