21 Aralık 2013 Cumartesi

KAN KAYBEDİYORUZ, YETER!!..

            Son dışkılarından sonra, 11 yıldır taşıdığı maskesi paramparça olmuş ve artık iğrenç yüzü de ortaya çıkmış olan bu devşirme iktidarın, başımızda süregelen mevcudiyetinin her geçen günü, ülkemiz için aşırı kan kaybına sebep olmaktadır.

            Adam içinde bulunduğu ruhsal davranış bozukluğu ile açıkça diyor ki; ortanızdan ikiye de çatlasanız, iktidarı bırakmaya hiç niyetim yok. Daha başka türlü de nasıl ifade etsin ki. Hal bu ise, böylesini kulağından tutup sandalyesinden fırlatmaktan başka da ne kalıyor ki bu millete, milli müktesebatı adına. Durumun başka bir izahı olabilir mi? Olursa da yalan ve riya olur artık bundan sonra.
            Bu işi yaparken de hemen, bağımsız bütünlüğümüz adına, milli bir hükümetle, daha eskilerden sarkan emperyalist bağımlılığın - Menderesten beri böyle olmasaydı, bir Erdoğan hükümeti asla oluşamazdı bu ülkede - çakma hükümet tasviriyle(!) son 11 yıldır da iyice harap ettiği ülkemizi, yeniden kendi ayaklarının üstüne dikerek onarmaktan başka bir aciliyetimiz mi var başka da acaba? Akla gelen diğer ekonomik çıkmaz, çapsız dış siyaset, milli savunma, bölücülük vs. gibi sorunlarsa, bu resmin içinde yer alan; ama bağımsız Türk Ulusunun yine kolayca üstesinden geleceği zahiri olgulardır sadece.

            Demek oluyor ki ilk yapılacak iş, bu kokuşmuşlardan ne pahasına olursa olsun biran önce kurtulmaktır. Bunun için de en akılcı tutum, tam da seçimler öncesi Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkarak daha da ufalmak yerine, eldeki mevcut CHP muhalefetinde tek yumruk olarak birlikte büyümektir. Ve kesinlikle unutulmamalıdır ki, neresinden bakılırsa bakılsın, gelecek hükümet, mevcut olan gibi asla çürük ve anti milli olmayacaktır.

            Pekiyi ordumuzun pasifize edilmiş görüntüsümüdür(!) bu herifleri bu kadar cesaretlendiren. Pekiyi halkı, milleti, ulusu da yok mudur bu devletin ki, beyzadeler onu ciddiye almamaktadırlar. İşte işin en utanç veren yanı da budur aslında. Şayet bunun da doğru olmadığını biliyorsak, o halde daha ne bekleniyor diye sormak gerekmez mi cümleten. Yoksa seçimlere kadar dişimizi sıkalım, bir yanlış yapmayalım mı diye düşünülmektedir. Bu bağlamda, demokrasiyle gelen iktidar kisveli tramvaycılar cemaatinin, demokrasiyle de gitmeye hiç niyetleri olmadığını da artık anladıktan sonra, hala bu saçmalıkta ısrar niyedir o halde. Yoksa işin arkasında, halktan gizlenen başka göbek bağları mı oluşturulmaktadır.

            Seçim beklentisi görüşümüzü esas alırsak; pekiyi bir seçim garantiniz mi vardır efendiler. Sorusu akla gelecektir hemen o zaman. Öyle ya Allah ile aldatılmış torbacı bir seçmen güruhu, bu pisliği (pardon hükümeti) başımıza getirmedi mi? Şimdi sormayalım mı o zaman, ansız ve kaygısız Başbakanınızın; 1- TSK’nin eliminasyonuna, 2- evde tuttuğu torbacılarına güvenmekte haksız olduğundan, nasıl bu kadar emin oluyorsunuz efendiler diye. Bilin ki bugünlerde sadece bu soruyu sormaktan başka da hiç bir şey yazmak gelmiyor bizatihen içimden. Bu kısa ve sorulmazsa olmaz soruyu sormak yerine, hala uzun uzun bir şeyler anlatmaya kalkanları ise hayretle izliyorum desem yanlış olmaz.
           
            Lütfen inanınız ki; bütün olan bitenden sonra, 'polisin namussuzlar için var olduğu' senteziyle büyümüş ve 'sadece benim polisim namusludur' yalanıyla da kafası iyice karışmış bir ortaokul çocuğunun, bütün bakir saflığı ile soruyorum bu soruyu. Bu soruyu sormaya da, bugün emekli paşalarla bir söyleşinin gerçekleştiği Ulusal kanaldaki programı, iştirakçilere bazı sorular soramadığım için de içim cızlayarak izlerken karar verdim.

            Zira son sözümle de; kadını erkeğiyle asker doğmuş Türk Ulusunun, zemin, zaman, güç faktörlerini de gerektiğinde asla tanımayacağını, her zaman, her zeminde ve sahip olduğu son gücüyle, yeni mucizelere hazır olduğunu, bilhassa belirtmelerini de isteyecektim o emekli Atatürk askerlerinden.

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder