26 Aralık 2013 Perşembe

MUDANYADAN SEVGİLERLE..

            Dün akşam Mudanya Uğur Mumcu Salonunda, İsmet İnönü anısına CHP ilçe ocağının davetlisi olarak bir sunum yapacak olan sevgili Erol Mütercimleri dinlemek üzere sahilde yürürken, kafamın içinde yuvarlanan topların arasında bu yazı yoktu aslında. Bir köşede Sezar Borjiya ile benzer bulduğum bizim topçu Erdoğan, oyunun son dakikalarında takımı adına bir serbest vuruş yapmaya hazırlanırken, karşı kalede ki Kılıçdaroğlu onu dikkatle izliyordu.
                       
            Mütercimlerin konuşmasının başlarında, Mudanya Mütarekesini, İstiklal Zaferinin sonrasında kazanılan ve aslında bu tarihi Zaferi perçinleyen, Lozan antlaşmasının da dönüm noktası yapan önemini, bilmeyenlere anlatırken tarafımdan da kuvvetle alkışlanıyordu hiç şüphesiz.
            Bu bağlamda birinci adamların en büyük şansının, arkalarında iyi bir ikinciye sahip olmak, gerçeğini vurgularken ve üstüne CHP milletvekillerinin, hükümeti Demokrat olmayan, dolayısı ile de şansların eşit olmadığı bir mecliste, işlerinin çok zor olduğunu ifade ederken de çok haklıydı kuşkusuz.
            Hele Mudanya Mütarekesi olmasaydı, bir Lozan Zaferinin de olamayacağını, Mudanya'nın bizim ve dış güçler için dünyada bir tane olduğunu; bu ilçede aslında uluslararası sempozyumlar düzenlenmesinin de gerektiğini betimlerken de, yerden göğe kadar haklıydı. Hele de bu şerefli tarihi mirası, taşımak ve savunmak zorunda olan bütün CHP milletvekillerinin, Cumhuriyet tarihini ezbere bilmek zorunda olduklarını, 36 yıllık bir eğitim görevlisi olarak söylerken de, sanki bir adalet abidesi olmuştu. Ne yazık ki ancak yarısı dolu olan salonda.

            Ne var ki Amerika ziyaretinde yaptığı kişisel görüşmelerinde, herkes tarafından beklenenin de üstünde aydın bir kişiliğe sahip olduğu söylenen, mütevazı Kılıçdaroğlundan bahsederken, kıvanç duyup alkışlamadığımızı söylemesem haksızlık etmiş olurum. Bir yandan da yasam yürütücü kuvvetlerin bile savcılara hükmetmek rolüne tersyüz edildiği bir sanal demokraside, içinde bulunduğu adil olmayan durumda, siyaset yapması gereken bir adamcağızın, siyasi(!) zorluğunun da farkında olmak zorundayız.

            İşte o zaman Mudanyalının bu bağlamda ki duyarsızlığını ve yetersizliğini, CHP ocağının çok daha fazla çalışması gerektiğini, doğma büyüme İstanbullu: ama sonradan olma zorunlu bir Mudanyalı olarak içimde hissettim. Ve iki sokak ötede oturduğu halde böylesi hem de beleş(!) bir sunuya iştirak etme zahmetine bile katılmayan; ama aslında kişiliklerini bütünleyecek böyle bir belgesele bile tahammülleri olmayan insanlara, bundan sonra nasıl vatandaşım diyebileceğimi de sorguluyordum doğrusu artık.

            Atatürk'ün Mudanya'yı, haritada yerini bile bulamayan ihtilaf kuvvetlerine, nasıl mütareke noktası olarak kabul ettirebildiğini, neden Lozan heyetinin de başına İsmet İnönü’yü tensip ettiğini, öyle bir iki satırla ifade etmeye kalkmak bu yazının harcı değildir. Bu tarih kronolojik olarak CHP tarafından, bilhassa da genç kuşaklarına en azından bir parti içi semineriyle, ezberletilmelidir.

            Yukarda ki ve son yaşadığımız gerçeklerin ışığında; yurdumun bütün vatanseverlerine, başlarında da yeni hükümet adayı olan CHP ye, itidal, ahde vefa, daha bir dik duruş (tam bağımsız ve her riski göze alan) tavsiye etmekten başka da bir şey kalmıyor artık bize, bundan sonra milli birlimiz adına...

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder