Dün akşam Mudanya
Uğur Mumcu Salonunda, İsmet İnönü anısına CHP ilçe ocağının davetlisi olarak
bir sunum yapacak olan sevgili Erol Mütercimleri dinlemek üzere sahilde
yürürken, kafamın içinde yuvarlanan topların arasında bu yazı yoktu aslında.
Bir köşede Sezar Borjiya ile benzer bulduğum bizim topçu Erdoğan, oyunun son
dakikalarında takımı adına bir serbest vuruş yapmaya hazırlanırken, karşı
kalede ki Kılıçdaroğlu onu dikkatle izliyordu.
Mütercimlerin konuşmasının
başlarında, Mudanya Mütarekesini, İstiklal Zaferinin sonrasında kazanılan ve
aslında bu tarihi Zaferi perçinleyen, Lozan antlaşmasının da dönüm noktası
yapan önemini, bilmeyenlere anlatırken tarafımdan da kuvvetle alkışlanıyordu
hiç şüphesiz.
Bu bağlamda birinci adamların en
büyük şansının, arkalarında iyi bir ikinciye sahip olmak, gerçeğini vurgularken
ve üstüne CHP milletvekillerinin, hükümeti Demokrat olmayan, dolayısı ile de
şansların eşit olmadığı bir mecliste, işlerinin çok zor olduğunu ifade ederken
de çok haklıydı kuşkusuz.
Hele Mudanya Mütarekesi olmasaydı,
bir Lozan Zaferinin de olamayacağını, Mudanya'nın bizim ve dış güçler için
dünyada bir tane olduğunu; bu ilçede aslında uluslararası sempozyumlar
düzenlenmesinin de gerektiğini betimlerken de, yerden göğe kadar haklıydı. Hele
de bu şerefli tarihi mirası, taşımak ve savunmak zorunda olan bütün CHP
milletvekillerinin, Cumhuriyet tarihini ezbere bilmek zorunda olduklarını, 36
yıllık bir eğitim görevlisi olarak söylerken de, sanki bir adalet abidesi
olmuştu. Ne yazık ki ancak yarısı dolu olan salonda.
Ne var ki Amerika ziyaretinde
yaptığı kişisel görüşmelerinde, herkes tarafından beklenenin de üstünde aydın
bir kişiliğe sahip olduğu söylenen, mütevazı Kılıçdaroğlundan bahsederken,
kıvanç duyup alkışlamadığımızı söylemesem haksızlık etmiş olurum. Bir yandan da
yasam yürütücü kuvvetlerin bile savcılara hükmetmek rolüne tersyüz edildiği bir
sanal demokraside, içinde bulunduğu adil olmayan durumda, siyaset yapması
gereken bir adamcağızın, siyasi(!) zorluğunun da farkında olmak zorundayız.
İşte o zaman Mudanyalının bu
bağlamda ki duyarsızlığını ve yetersizliğini, CHP ocağının çok daha fazla
çalışması gerektiğini, doğma büyüme İstanbullu: ama sonradan olma zorunlu bir
Mudanyalı olarak içimde hissettim. Ve iki sokak ötede oturduğu halde böylesi
hem de beleş(!) bir sunuya iştirak etme zahmetine bile katılmayan; ama aslında
kişiliklerini bütünleyecek böyle bir belgesele bile tahammülleri olmayan
insanlara, bundan sonra nasıl vatandaşım diyebileceğimi de sorguluyordum
doğrusu artık.
Atatürk'ün Mudanya'yı, haritada
yerini bile bulamayan ihtilaf kuvvetlerine, nasıl mütareke noktası olarak kabul
ettirebildiğini, neden Lozan heyetinin de başına İsmet İnönü’yü tensip
ettiğini, öyle bir iki satırla ifade etmeye kalkmak bu yazının harcı değildir.
Bu tarih kronolojik olarak CHP tarafından, bilhassa da genç kuşaklarına en azından
bir parti içi semineriyle, ezberletilmelidir.
Yukarda ki ve son yaşadığımız
gerçeklerin ışığında; yurdumun bütün vatanseverlerine, başlarında da yeni
hükümet adayı olan CHP ye, itidal, ahde vefa, daha bir dik duruş (tam bağımsız
ve her riski göze alan) tavsiye etmekten başka da bir şey kalmıyor artık bize,
bundan sonra milli birlimiz adına...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder