17 Temmuz 2013 Çarşamba

DİNGONUN MEYHANESİ..

Savunma bakanı antetli hazret kelam buyurmuşlar: Hukuk devletinde suç işleyen, mutlaka karşılığını bulurmuş. Orası kesin de ne var ki, siz mevcut hukuk sistemini, guguk sistemine dönüştürdüğünüz için, bu karşılığın sizden tecelli bulamayacağı da kesindir. Tabiatıyla Türkiye Cumhuriyetine karşı suç işleyenler ki, bunlara sizler de dâhilsiniz, layıklarını, bu yüce devletin gerçek milli hükümetinden nasıl olsa sonunda bulacaklardır, sayın savunma bakanı. Bak bu konuda hiç endişen olmasın, nasılsa haklı çıkarsın.
            İşleri o hale getirdiniz ki, ötede ciğeri delik olan, öteki için 'ciğeri beş para etmez' diyebiliyor. Sanki kendi ciğeri hava kaçırmıyormuş gibi. Hoş muhatabı da, Gezi Parklarında diğer arkadaşlarıyla sabahlayan ve birlikte hırpalanan ülkücü gençlerin imajlarında, hanidir idol kimliğini kaybetmiş bir kişidir aslında. Başka bir yalaka da öbürkü için ‘rogarın kapağını kapayın’ diyebiliyor. İçinizden bir bakan için Avrupanın en ciddi medya organlarından birinde ise ‘Erdoğanın bekçi köpeği’ antetli koca bir yazı neşredilebiliyor.
Bize gelince, MHP şayet tüm milli cephede, adına özgün bir hüviyet kazanmak istiyorsa, bir an önce AKP, dolayısı ile de ABD stepnesi konumunda ki başkanından ayrılmak ve idealist, genç, dinamik, objektif bir başkanın önderliğinde kendi iç mimarisinde, Atatürkçü tam bağımsız milli kulvara keskin U dönüşü gerçekleştirecek bir revizyonu acilen uygulamak zorundadır. Zira MHP, toplumu ikna etme bağlamında, anti Amerikanist ve anti emparyalist, bir duruş ortaya koyamadan, asla gerçek milliyetçi bir parti olamayacağını da bilmek zorundadır. Dolaylı olarak da özellikle Amerikan rüyasından, bir an evvel uyanmalıdır artık.
Siz de ise durum daha da iç karartıcı. Birisinin koruma ordusu var. Çevresinde yer ve gök dahil olmak üzere her yere kamera döşettiği de biliniyor. İyi de Gadafiyi bile en yakın koruması bir Tuareğin bitirdiği de bilindiğine ve bu konuda tarihte sayısız emsal de olduğuna göre; pekiyi, şayet adam olmamakta israr etmekte böyle kararlıysan, korumanı nasıl koruyacaksın diye sormazlar mı adama. Neticede canını emanet ettiğin insan kaynağı var karşında. Ve onunla da uğraşmaya hele de ona güvenmeye hiç gelmez, bilmiş ol. Bunu büyük(!) denilen Sezar da kendi sonunda, dudaklarında acı bir tebessümle öğrenmişti aslında.

            Yukarda bazı vatandaşlarımızın birbirlerine bahşettikleri itici nameler, Galata kayıkçı meyhanelerinde çalınıp söylenmiyor. Bunlar, bir zamanların yüce ve asil meclisi iken, şimdilerde çoğunluğu dirayetsiz üyeleri tarafından Çıfıt çarşısına dönüştürülen, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin ne yazık ki günlük iletişim jargonu oldu artık. Ve yukarda yazdıklarım, inanın yüzüm kızarmadan yazabileceklerimin en yakası açılmışları.
Ne ki, manipülasyona müsait yapısı nedeniyle demokrasilerde bazen uluslar, aslında hiç te hak etmedikleri halde, içlerinde ki ansızların layığına bir oldubittiyle ortak ediliveriliyorlar işte. Ve bu duruma da bazı hesap, kitap bilmezler, hiç utanıp, sıkılmadan yüzde elliyi yakıştırıveriyorlar.

Türkiyemizde ki mevcut seçim sistemini, geceden sabaha değişiveren çakma seçmen sayılarını, sömürgecinin bilgisayar programını, çalınan sandıkları, yok edilen parmak boyasını, mükerrer oyları ve tüm diğer olumsuzlukları anımsayın, birde bunlara yandaş medyanın çakma istatistiklerini eklerseniz, ne demek istediğim kendiliğinden anlaşılacaktır.

Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder