6 Ağustos 2012 Pazartesi

MELANET ÜZERİNE..

           Yine şu kararsızlar mı diyeceksiniz biliyorum ama inanın fazla değil az bile konuşuyoruz haklarında. Onların yüzünden, bugün içinde olduğumuz lağım çukuruna düştüğümüzü, hep söyleyip durmuyormuyuz. Ama belki de haksızlık ediyoruz o insancıklarımıza. Öyle ya belki de hiç oy bile kullanmadılar, hatta sandıklarının bile nerede olduğunu bilmiyorlardı(!) garipler muhtemelen. Seçim gününde ise, çocuklarının ve ülkelerinin geleceğinden çok daha önemli işleri vardı. Veya çok daha ciddi(!) başka bir tuluat(!) senaryosuyla meşguldü kafacıkları herhalde. Bu durumda da artık sıkıntılarına(!) anlayış gösterip, kusurlarına bakmamak kalıyor bizlere(!!)
           
            Bütün zamanını, ahret gününe tespihlemekle geçiren ama son on yıldır ne hikmetse(!) hiçbir seçimi de kaçırmayan, şimdi SEN mütedeyyin vatandaşım. Kaldır kafanı da azıcık etrafına bak. Ve şu koca dünyada, emperyalist haramilerin üstüne oynayacağı, bir basıp bin kazanacağı, ‘benden başka da enayi kaldı mı şu dünyada’ diye bir soruver be artık. Başka adam kalmadı da şu koca dünyada, herifçioğullarının sevgili evladı(!) neden sensin(!) neden hep senin(!) üstüne oynuyorlar diye bir sorgulayıver Allahını seversen, hiç olmazsa da mübarek Ramazan ayının yüzü suyu hürmetine yap bunu.
            Suriye de bile Esad’ın üstüne salınan Dolar lejyoneri, Yahudisinden, Hıristiyan’ına, Ortodoks’una hatta Budist’ine kadar bütün emperyalist köpeklerinin başında, Müslümanları da gaza getirmek adına Müslüman(!) diye tanıtılan, asılları da kuvvetle muhtemel dinsiz hergelelerin, neden acaba Allahu Ekber çektiği ve Müslümanların(!) bu köpeklerin arasında ne aradıkları da mı, seni hiç rahatsız etmiyor.
            Esadlar da Müslüman, yahu ne istiyor bizim adamlar onlardan diye, hiç mi merak etmiyorsun. O halde işi biraz daha ileriye götür, onların içinde, paralarını yok halinle emekli kasandan(!) ödediğin – ki senden gasp edilenlerle – bir sürü kendi vatandaşının da olduğunu, üstüne üstlük, yakında ordunu da aynı yolda dehleyeceklerini, bir düşünüver lütfen.
            Şayet bu sorgulamalara, emekli kahvehanende ki pişpirik partilerinden veya köşe muhabbetlerinden biraz vakit ayırabilirsen, bu dünyada neden senden başka enayi kalmadığını, geleceğini gasp eden eniştenin şimdi neden elini öpmeye kalktığını da belki anlayabilirsin ve hem kendin hem de torunlarının geleceği adına, inan ki çok da iyi edersin. Bu arada, iftar çadırlarında bile seni kafaya almak adına, artık türlü şaklabanlıklar yapmak çaresizliğinde(!) kalan, içlerinde elçilerinin bile yer aldığı, Palyaço kılıklı Amerikalı patronlarının, gülünesi garabetine de bir soru açıver istersen.
            Neticede, ‘Hayatın nedenini aradığında ölümle karşılaşırsın. Ölümü bulduğunda ise sonsuz hayatı bulmuş olursun’ demiş Sokrat. O palyaçoların bu deyişten haberleri olup olmadığını bilmiyoruz ama sen bunu da hiç olmazsa arada bir hatırlayıver istersen. Ve bağlamak gerekirse, Sokrat’ında tek ve kayyum bir tanrısı vardı, yani İslam’a aykırı İmametin hemen kondurmaya hazır olduğu gibi, o da kâfir değildi(!)

            Ve şayet bütün bunlara da hiç aklın basmıyorsa, o halde kemale ermemişsin yani gerçek Müslüman olduğun söylenemez, kusura bakma kardeş. Ama en azından aklının kabul edemediklerini söyleyenleri de, hemen kâfir ilan etme lütfen. Doğruluklarını araştırmak da erdemliliktir. İslam kitaplı bir dindir ve her şeyden önce de okuma yazma gerektirir. Okumaksa, tefekküre de başlamak demektir. Hacıdan, hocadan, hafızdan hele de yarım imamlardan vb. va’z dinlemekle de Müslüman olunamaz ve ruhanî iman kazınılamaz.
            Önce eş mertebede bir Nebi ya da ruhanî bulman gerekir. Sence kim olabilir bu(!) Yoksa eş mertebelinin Amerikada filan mı oturduğunu sanıyorsun(!) Öyle 5 şartı bilmekle, 5 vakitle, Cumalarla veya arada tespih saydırmakla, hele de bir yandan yetim ahı alarak malı götürürken, diğer yandan lütfen zekât vermekle de Cenab ı Hakkı asla kandıramazsın. Olsa olsa bütün uğraşlarına rağmen cehennemde, hemen fırının içinde veya yanında olmayan, biraz daha uzakta uygun bir yere rezervasyon yaptırmış olursun belki de.
            Önce okuryazar olmalısın. Kuranı bizatihen okuyup ama doğru yorumlayabilmeli, daha sonra da anlayabildiklerin bağlamında kendinle tefekküre dalıp, sonuçta da ruhunu arıtarak, imana ve de dolayısıyla kemale ermelisin. Unutma ki Hz. Muhammed, çöl bedevilerini bile, iman için gerekli şartları yerine getiremediklerinden dolayı, gerçek Müslüman saymayıp, onlar sadece biatkârlardır demiştir. Şimdi sor bakalım kendine, bu dediklerimiz sende var mı veya ne kadar yakınsın bunlara, en azından bir bedevi kadar bile Müslümanım diyebiliyormusun, İslamı kimlerden öğrendin ve sen kimlerdensin?
           
            Okyanus ötesinde ki büyük patron’unun ihtişam sembolü ikiz kulelerini bile kendi eliyle yaktığı ve müsebbip olarak da Terörist Müslüman’ı hedef gösterdiği bir âlemde, ‘ne oldu da medeniyet beşiği(!) bir ülkeden yeni HAÇLI zuhur ediverdi’ fikri dahi seni ısıtmadı, merakını mucip olmadı da, tek bir reaksiyonsuz ve her şeyin yolundaymış gibi hala tespihini çekmeye devam edip duruyorsun kardeşim. Bilmiyorsan söyleyeyim.
            HAÇLI seferleri, Müslüman olmayan Avrupalı ilkel haramilerin, din kisvesi altında, zengin ve medeni İslam dünyasına karşı açtıkları ve birincisi 1096 da başlayan dört tane, aslında Avrupalı ortak talan seferleridir. Sonuçta da umduklarını elde edememişler, aksine çok kayıplar vererek avuçlarını da yalamak zorunda kalmışlardı. Bu arada kendi elinle başına tayin ettiklerin ve yanlışını görüp seni uyardıkları halde, günahsız vatandaşlarının da başına musallat ettiklerin yüzünden, vatan toprağın bile altından çekilip alınırken, İslam’ının da nereye taşınmakta olduğunu ve geleceğinin de artık olmayacağını, hala görüp anlayamıyormusun.
            Heriflerin, İslamî mevcudiyetinle, kedinin fareyle oynar gibi oynadığını göremiyor da, çocuklarına süt bile dağıtamayanların, ulvî müktesebatını satarak, sırtından tavan yapanların, iki buçuk torba tedavülden kalkmış gıda ve bir o kadar da yarısı taş, paket kömür uğruna, hala peşinden gideceğim diye uğraşıyorsun. Sen bu kadar ucuzmusun. Pekiyi bu nasıl Müslümanlıktır o zaman. Yoksa kendini yedin bitirdin de, Müslümanım(!) diyerek şimdi de bizi mi yemeye kalkıyorsun kardeş.

            § Hani şu meşhur aslan kral var ya, aslında kral da değil ağadır ve miskin, tembel de bir hayvandır. Koca gününü leş yemek ve uyumakla geçirir, ailesinde bütün yük dişinindir, hem avlanır bütün aileyi besler hem de anadır, yavrularını büyütür. Ağası ise dişinin getirdiği leşten, adıyla müsemma ilk aslan payını alır, kalansa dişi ve yavruları arasında paylaşılır. Arada sırada revirinde kimin patron olduğunu göstermek adına bağırır çağırır, dişisini, çocuklarını ısırır, tok olduğu halde sanal av partileri düzenler, çevrede ki sırtlanları ve diğer et oburları da ne olur ne olmaz diye besler – ki bunlar da sana bir yerlerden tanıdık gelmelidir -.
            Şayet büyük hayvanat bahçelerine gitmişsen, belki dikkatini çekmiştir. En ağır ve iğrenç koku aslan kafeslerinden yayılır. Çünkü içi dışı leştir et obur mübareğin. Şimdi bir düşün, bir zamanlar aynı ormanların tek kralı olan et obur devasa dinozorun mağarası, herhalde gaz fabrikası gibi kokuyor olmalıydı. Pekiyi ne oldu da yumurtalı dev dinozorların yerine memeli cüce aslan, kral olabildi aynı ormanlarda. İşte bu soruda senin, yarınki muhtemel akıbetinle empati oluşturabilmene vesile olabilecektir belki de.       
            Bugün topraklarında, sana kul bile olamayanların yarın sana patron olacağını da anlarsın belki o zaman. Mademki, asla senden olmayan ve zerre kadar da ilgilendirmediklerini, başına hem de ısrarla getirmeği ve kendinle birlikte bu günahınla, hiç de hak etmediğimiz halde bizlerin de başını yakmayı biliyorsun, o halde asla bu kaderden kurtulamayacağını da bilmek zorundasın. Çünkü senin kaderini bugüne kadar hep başkaları yazmıştır. Ve bu da, aynı kafayı ısrarla taşımakta olduğun sürece, her zaman da böyle olacaktır. Bak söylemedi deme.
            Bizim de aslanları(!) öğrendiğimiz, hayvan belgesellerini, Batılı araştırmacılar neden hazırlıyor sanıyorsun. Emperyalisti kendisine öğreti çıkarsın da, insan ve hayvan davranışları arasında hiç de öyle radikal farklar olmadığını öğrensin, sömürgeler kulvarında koşanlara, daha rafine talan programları uygulasın diye.
            Ne var ki, bırakalım milli kaynaklarımızı da, en temel yaşam haklarının, ekmek, su, doğal gaz, elektrik vb. bile özelleştirildiği bir ülkede, liberal eşkıyanın(!), senden aldığı menşei belirsiz ek haraçların yanında, acınası emekli halinle, yüzü bile kızarmadan çatır çatır sana fatura ettiği, belki de yan komşunun kaçak kullandığı elektriğin haksız bedelini bile, senin adına savunacak bir devlet otoritesinin olmadığından da, aslında doğrudan sen sorumlusun. Başkaları değil. Öyle ya kapını açık bırakıp çekip gitmişsen veya evine bizatihi sen davet etmişsen, hırsızına, beni neden soydun deme hakkın da yoktur.
            Dinler, tefekkürle kendine yetemeyen, kendi yetisiyle tanrısına varamayan, bu bab da hep başkaları tarından güdülmek zorunda kalan bağnaz ve sıradan insan sürüleri için vardır. Artık otokontrolünü kaybeden İslam dünyası da, belki ilerde geçte olsa kaçırdığı reformunu yapmak zorunda kalacaktır. Ne var ki, benim iyi niyetimle öngördüğüm bu varsayım, daha o zaman 73 fırka geleceğini aynen görmüş olan ve bizim bilemeyeceklerimizi de bilen Hz. Muhammed tarafından da tespit edilmiş olmazmıydı? Demek ki, kıyamete kadar böyle bir revizyonun olamayacağını o da biliyor olmalıydı diye düşünmemiz de, o zaman gerekmez mi? Pekiyi bu da mı sana bir şey söylemiyor.
            Binmişsin freni tutmayan bir tramvaya, yokuş aşağı artan bir hızla, birlikte patlayacağın duvara doğru yuvarlanıp gidiyorsun. Bu arada kancık Amerikalıyla da artık savaşa girdiğini ama ne yazık ki aslan Mehmedinin de bundan böyle seni koruyamayacağını, zira şerefli ordusunun Hasdal’a – ki ilerde şerefli Türk tarihinin boş sayfalarında yer almak üzere – kapatıldığına ve Obama’nın sopasında ki kerametin de ortaya çıktığına dair son bir sözün var mı, bari senden onu alalım kardeş.
            Şimdi benim bunlarla ne alakam var diye hiç sorma sakın. Hal ve ahvalimizde ki birinci suçlunun, bizim meşhur kararsızlar olduğunu nasıl biliyorsak, ikinci olarak da senin sorumsuzluğunu ve Âdemî iktidarsızlığını yüzüne vurmazsak, adil olamayız, o zaman da milli müktesebatımıza, misak ı millimize, ahde vefasızlık etmiş ve kendi özümüze de açık düşmüş oluruz kardeş. §

            Buralara nasıl gelindi. Hz. Muhammedin de işaret ettiği gibi 73 fırkanın sadece kendi ve ashabından olanlarının ki kurtuluşa ereceği, diğerlerininse helak olacağına bakarsak, İslam peygamberine şirk koymamak adına, onun gibi düşünüp, helak olacakların, gerçek Müslüman olmadığını da kabul etmek zorunda olmalıyız. O halde onları da düştükten sonra dünya genelinde, kemale ermiş gerçek Müslüman sayısında, önemli bir azalma da söz konusu olacaktır. Hele bir de buna, yakın gelecekte yok olmadan önce, iyice yumuşatılacak(!) yeni yapısını da ilave edersek, hani bilmem ki daha nasıl anlatalım kardeş.
            Pekiyi o halde bu Müslüman kalabalığı da neyin nesi. Neden herkesin aklına birden Müslüman olmak fikri geldi. Yoksa hepsi birden mi hidayete erdiler(!) Daha Peygamberin zamanında, vefatından bile hemen sonra, yani 1400 yıl kadar evvel oluşmaya başlayan fırkalara, yani inanç ayrılıklarına bakıldığında, bugün bu işlere kalkmanın arkasında hidayetin değil ama bir melanetin(!) saklı olduğu kendiliğinden anlaşılıyor.

            İşte emperyalist haramilerin, yollarına çıkan veya kaynak varlığına göz diktiği bir ülkeyi talan etmek adına, uluslar arası insan hakları ve devletler hukuku yasalarına uyduk aldatmacasıyla, kitabına uydurarak tetikçi olarak kullanacağı bir genel cemaate ve de ufak işler için de paket cemaatlere ihtiyacı vardı. Bunun içinde, reform trenini kaçırmış ve ilkel kalmış İslam dünyası, biçilmiş kaftandı.
            Türlü oyunlarla ve uluslar arası kurgularla - ki terörist kamplarından, bir iki alıştırma uygulamasından, ikiz kulelere kadar uzanan bir parkurda - nasıl Müslüman(!) yaftalı, terörist bir genel cemaat(!) yaratıldığını, safahatlarıyla hep biliyoruz. Hatta geneli de yetmiyor, duruma göre paketlerini de kullanıyorlar. Hatta arada sırada kamuoyu oluşturmak adına, kendi elleriyle yetiştirdikleri teröristlerini bile, yine acımasızca kendi elleriyle telef ediyorlar. Öyle ki sünnetsiz oldukları ortaya çıkmasın diye, ölülerini bile yok ediyorlar. Öyle ya mebzul sayılarda mevcutlar nasıl olsa, seç beğen harca. Yukarda sözünü ettiğimiz ve meşhur ‘DİNLER DİYALOĞU’ adlı çocuk masalı ile başlayan ve kendi emperyalistine icazet veren, yeryüzünde ki 2000 yıllık İblis mekânı, Vatikan kurgulu MELANET işte budur.

            Gel istersen şimdi seninle, inanarak seçtiğin, kimilerinin Başbakanı, kimilerine göre patron, seninde Sultan’ın olan’a, son bir öneride bulunalım. Şimdi son zarı kullanma sırası artık ona geldi. Onun yerinde olsam, ipliğimi pazara çıkaran, itibarımı iki paralık eden, devamlı ikili oynayan ve sürekli kıvıran bu Amerikalı sahte dosta(!) artık bundan sonra hiç müdanam olmazdı. Bende onun bütün kirli çamaşırlarını ortaya döker, bizimle yaptığı gizli antlaşmaları, yurdumuzda ki melanet tezgâhlarını, birer birer açıklar, kapalı dosyalarını aleyhime de olsa herkese açar, kendisiyle dünya genelinde umuma açık adamakıllı hesaplaşır ve ben de onun ipliğini pazara çıkartırdım.
            Böylece son şansımı çok iyi kullanır, ülkemde iktidarı kaybetsem de en azından kaybolan itibarımı kazanır, adam gibi de tarihe geçerdim. Ne var ki bunu yapmaya yürek ister, bu da acaba onda varmıdır(?) Vatanında ki bütün tabansız hainlerin ve satılmışların, aziz şehitlerinin de sayısını kabarttığı bu günlerde, işte bilhassa da senin, Hz. Peygamberin ve Cenabı Hakkın aşkına, Sultan efendine sorman gereken son soru da bu olmalıdır esasen. Şayet gerçek Müslümansan, muhterem kardeşim.

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder