24
Haziran’da kırılacak sandıktan AKP ampulü yine tekparça halinde çıkarsa; inanın
kurumuş bataklığın ölü sivrisinekleri bile gülecektir o zaman halimize. Bir
taraftan ittifak partilerinin Beştepe adayına karşı çıkaracakları adayların
referansları birbirini takiplerken CHP den hala tık çıkmaması, Binali’ye bu
adayın acaba uzaydan mı geldiği imasını yaptırıyor. Şayet uzaydan gelseydi çok
daha hızlı inerdi sahneye muhtemel aday. Ne yazık ki uzaydan gelmiyor. Ve bu
gecikme de yine istenen ekoyu vermeyecekse, hiç gelmese daha iyi eder.
Sendeleyen Aydın Doğan’a bitirici darbeyi
Saray tezgâhıyla vurup onu yere yapıştıran baba oğul Demirörenler, eninde
sonunda son medya kalesini de kümülatif olarak yandaş tribünlere paketlemiş
oldular. Böylece iktidarın filarmoni orkestrasına bir borazan kadrosu daha açılmış
oldu. O halde yeni Saray akortlarına da hazırlıklı olsunlar gari. Haydi,
hayırlısı bakalım.
Yeni bir Dünya takımı çıkarmakta
olan Türkiye’mize tam da bu sıralar, Sarayı ve Ali Sami’nin Mason değnekçileri
aracılığı ile bir çelme takılmaya çalışılması, bize bu filmi geçmiş yıllarda daha
önce de gördüğümüzü hatırlattı. Lucesku da maçı izlerken mazideki kendi kahrına
empati oluşturmuştur mutlaka. Daha birkaç gün önce BJK’nın elinden tarihi bir
hezimetten mucizeyle kurtulan ve son maçlara kadar düşe kalka giden GS ‘li
oyuncular, son maçta alışılmadık bir eforla BJK’lı, ayakta durmasını bilen sağlam
profesyonelleri bile ellerinin tersiyle devirerek, salyalı kızgın boğalar gibi
olağanüstü bir performansla saldırdılar.
Yapay
Doktor Ahmet Çakarın neredeyse fazilet İmamı yaptığı tetikçi Hakemin, angaje
duyarsızlığı da orta oyununa ek zam olunca, BJK eksilen kadrosuyla da ucuz
kurtuldu demek gerekir bu badireden. Aslında korktuğum başıma geldi. İnanın
böyle bir oldubittiyi bekliyordum doğrusu. Hele Güneşin yanında Şam Şeytanı
gibi pişkin pişkin sırıtan Terim’i de izleyince, vodvilde eksik bir nokta
kalmadı. Federasyon tarafından ne kikmetse(!) yıllarca hak etmediği astronomik ödemelerle
şişirilen Terim balonu, alışıktır böyle şişirilmeye. Ve yuvasına dönünce de sırtını
dayadığı derneği, zamanında olduğu gibi yine şişirecekti onu elbette var kuvvet.
Aslında
bir iki hafta önce BJK tarafından hamur gibi yoğurulurken çok farklı bir
hezimetten kurtulan GS, rövanşta BJK’yı eze eze yendi de demek isterdim. Ne var
ki görüntü hiç de beni buna ikna etmedi. Çünkü kafamda çok soru işareti asılı
kalmıştı. Ve iyi biliyordum ki dernek bile ortadan ikiye çatlasa elde edilecek
sadece bir iç şampiyonluktur fazlası değil. Çünkü Avrupa veya Dünya şampiyonluk
pastası büyüktür, onun sahipleri başkalarıdır. Bizimkilere yedirmezler. İşte bu
büyük pastanın başında oturabilecek bağımsız güce, neden sahip olmayalım ki
demek istiyorum aslında.
Bizim
dernekçilerin gözü büyük pasta da olsa da, ne yazık ki önlerine uzatılan küçük
dilimlerle idare etmek zorundadırlar sadece. Yani dünün eski maşaları,
bugünlerin ihtiyar delikanlıları veya çaylakları hep bildiğiniz gibi işte.
Bizim Şark cephesinde demek ki değişen fazla bir şey yok hani diyelim sadece.
Hepsi iyi de, başından beri inişli
çıkışlı performans sergilerken ve hiç de bu gücün takımı görüntüsü vermiyorken,
en kritik bir maçta bu olağanüstü eforu neye borçluydular acaba. Eski bir topçu
olarak da bu bana pek inandırıcı gelmedi aslında. Maçtan önce idrar tahlili yapıldı
mı? Talep olmayınca doping kontrolü de yapılmaz ya da ne kadar ciddi yapılır işbirlikçi
TFF ile, Allah bilir artık.
Oturduğu
yerden, her şeye karışma alışkanlığından olsa gerek, Güneş’e bile el atıp
Katara transfer etmeye kalkan Erdoğan ve onun sıkı yandaş listesinde yer alan
Orman’ı da aynı objektifin önüne koyunca, komplo netleşiyor esasen. Oysa
Başkanın BJK’lı dik duruşunu alkışlıyorduk. FB’nin Başkanı Yıldırım bile Orman’ın
yanında Makyavel’in Prensi gibi kaldı. Yoksa biz de mi kandırılmıştık acaba.
Siz Erdoğan’ın ‘ey Mason’ dediğini
hiç duydunuz mu? Demez, diyemez çünkü aynı kaynaklardan besleniyorlar da ondan.
Ne ki biz GS’li dernekçilerin Ahmet Çakar, Toroğlu vs. gibi tetikçilerinin
geçmiş günlerde bilhassa da BJK dan neler çaldıklarının, kulübe ne kadar zarar
verdiklerinin hesabını da iyi biliriz. O yüzden emsalleri çoktan emekli
olmuşken, bu dernekçi ihtiyar delikanlılar, bugün hala ballı maaşlarla
ödüllerini alıyorlar ya zaten.
Aslında
hep birlikte verdikleri zarar gerçekte Türk futboluna verilmiştir. Yoksa neden
Barcelona, Real Madrid, Bayern München ayarında bizim de takımlarımız olmasındı.
Lakin nasıl olsun ki. Hep emperyalist uşaklığı yapan siyasilerimiz, yandaş futbol
Federasyonumuz ve ajan derneklerimiz varken.
Ülkemizde resmi olarak ilk defa
İttihadı Terakki Hükümeti döneminde 1912 yılında kutlanan 1 Mayıs emekçi
Bayramı, özeğinden çok uzak ve Sosyalistlere karşı çok temkinli ve kısıtlı bir
yaklaşımla sözde kutlanmıştı. Ne ki 106 yıl sonra bugün de fazla bir şeyin
değiştiğini söylemek mümkün değil. Emekçilerin durumunda herhangi bir
iyileştirmenin yapıldığını söylemeyi bırakalım da, bunu aklımıza bile getiremiyoruz.
Nasıl
getirelim ki emperyalist beslemelerini, uluslararası sömürü düzeninin
ajanlarını hala sırtımızda taşıyorken. O halde fabrikaları bile babalar gibi
satılan kahırlı işçimin hangi Bayramını kutluyayım ki. İnşallah Türk yurdunda
Tengri güneşi yeniden parladığında hep birlikte coşkuyla kutlamak hepimize
nasip olur İnşallah.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder