Emeklisi
olmayan Devletin emekçisi de yoktur. Emekçisi olmayan Devletin ise aynı nedenle
öz kaynakları ve milli ekonomisi de olamayacağından kendisi de yoktur. Şayet
bugüne kadar var olmuşsa ve hali pür melali bu noktaya gelmişse ve durumunda
acil bir revizyon da öngörmüyorsa o zaman geleceği de yoktur. Bu durumda ise
Dünya Devletleri listesinde bir yeri dahi söz konusu olamaz demektir. İşte
Türkiye’miz maalesef 16 yıllık AKP iktidarıyla bu noktaya gelmiş, getirilmiştir
artık.
Çünkü geçmişte, işçi memur emekçileri,
aidat, bağış ve vergileriyle bugünün hazinesini dolayısıyla da Devletini
yapmışlardır. Yarın ki hazineyi ve dolayısıyla da Devletini inşa edecek emeklileri
ise bugünün emekçileridir. O halde Devletin devlet olması ve öyle de
kalabilmesi için yerine getirmek zorunda olduğu en önemli görevin; bugünün ve
geleceğinin bekası adına her şeyden önce yurdunda emekçi ve emekli güvencesini
sağlamak olduğu, kendiliğinden anlaşılıyordur herhalde artık.
İnce’yi yadırgayarak CHP’yi
eleştirenler elbette olacaktır. Lakin hiç unutmasınlar ki bu defa ki aday doğma
büyüme CHP’lidir ve CHP’nin de öz çocuğudur. Ve her şeyden önce de konuya şimdi
bu gözlükle bakılmalıdır. Amerikan usulü bir Başkanlık yarışması içinde
alışılmadık bir siyasa görüntüsü oluşuyor ki işte beni asıl rahatsız eden de
budur kendi adıma.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı adayları,
bulundukları seviyede artık partileri değil yurdun bütün vatandaşlarını temsil
ettiklerini hiç unutmayarak, parti alışkanlıklarını, ucuz siyasetlerini ve
jargonlarını derhal terk etmek zorundadırlar artık. İnanıyorum ki bu şartlara
en fazla uyan aday, yurttaşından da en fazla saygıyı primlendirdiği oyuyla hak
edecektir kuşkusuz.
Alıştığımız Atatürk geleneğinin
Türkiye Cumhuriyetinde geçmiş seçimler almanağına bakıldığında, 16 yıllık AKP
iktidarıyla düşürüldüğümüz asosyal siyasa seviyesinin, Osmanlı’nın don
döneminde ve iki Dünya harbi kargaşası sürecinde bile yurdumuzda yaşanmadığını
söylemek zorundayız. Çünkü açık tarih bu gerçeği belgeliyor nasıl olsa. Acaba o
dönemlerin siyasileri, devlet memurları, emekçileri, iş adamları, sıradan
yurttaşları daha mı kültürlü, daha fazla mı saygılıydılar birbirlerine.
İşte bu perspektifle önümüzdeki
seçime bakınca; CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun ustalıklı tensibiyle güncel
siyasada ‘dinsizin hakkından imansız gelir’ teşbihini de akla getiren bir bilirlikle,
İnce sahneye sürülüverdi. Hani laf aramızda, İnce, tam da Erdoğan’ın uykularını
kaçıracak bir adaydır işte. Milli görüş sahibi vatandaşları tatmin eden bir
konuşmayla sahneye çıkan İnce’nin ise en azından verdiği; ‘senin üslubunda
yarışacağız’ ya da ‘senin silahınla düello yapacağız’ mealindeki mesajıyla da centilmence
topu rakibine atması, seviyeye uygun bir başlangıç bekleyen milli görüş sahibi yurttaşlarını,
hem rahatlatıp hem de tatmin etmiştir.
Böylece adaylık konusunu, bugün
kabul gören siyasa matlubuna uygun bir başarıyla kapamıştır artık CHP. Ayni
bağlamda kendisini eleştiren bir adayı, İnce’nin de ona teşekkürle belirttiği
gibi, kendi seviyesinin üstünde en yüksek devlet makamına aday yapan erdem
adamı Kılıçdaroğlu’nu biz de kutluyor, kendisine takdirlerimizi beyan ediyoruz.
Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a ‘al şimdi buldun belanı’ mesajını da kıvrak
bir manevrayla verdiği, asla yadsınmamalıdır.
Başarılı
bir liderlik tiradıyla iyi bir başlangıç yapan İnce’yi de kutluyor, vatanıma
hayırlı olmasını diliyorum. Eh artık Erdoğan’ın uykuları daha da azalacaktır.
Muhtemelen de uyku hapı almaya başlayacaktır bundan sonra artık. Erdoğan ve AKP
den kurtulmadan, bölünmekten de kurtulamayacağımızdan, vatana hayırlı olsun o
zaman! Çünkü artık aziz vatanımız, harami işgalinden acilen kurtulmak
zorundadır. Şan ve şerefle başlayan Zeytin Dalının, klarnetli göbek havalarıyla
son bulması, bağlamında şehit kanlarının karşılığı olmamalıydı. O şehitlerimizin
aileleri, inanıyorum ki büyük aymazlığın hesabını, müstevlilere elbette 24
Haziran da soracaktır.
Zira
ülkesinin Anayasasını, meclisini, milli kimliğini, özgün siyasi, laik sosyal
yapısını, bağımsız ekonomik ve itibari varlığını ayaklar altına almış, vatandaşlarının
yetkisiyle başladığı siyasi faaliyetine, yeminli olduğu bir milli görev olarak
bakmayan, sadece kendi ve yandaş egolarını, ceplerini temsil den bir harami Hükümet,
yönetiminde bulunduğu Devletin Hükümeti değildir ve asla olamaz da. Bırakın
tarih yazmış yüce Türk ulusunu; böyle bir Hükümet ile herhangi bir milletin
bile yoluna devam edebilmesi ve o milletin bir milli geleceğinin olması asla mümkün
değildir.
Milli
eğitimin özgün Türk kızı sevgili Akşener ise İnce’nin adaylığını hiç dert etmemeli
ve asla da ittifaktan vazgeçmemelidir. Ve unutmamalıdır ki İnce’nin adaylığı
kendi adaylığının önünü daha da açacaktır. Esasen ikinci turda nasıl olsa yine hep
birlikte ortak adayı destekleyeceklerinden, hak yerini yine bulacak ve kısaca
sıkıntı da kalmayacaktır. Öyle ya ortak amaç, netice itibarıyla artık
karabasanımız olmuş bu müstevli misyoner Hükümetten, 24 Haziran’da kurtulmak
değil midir???
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder