Kudüs’te
ipler kopmak üzere. Uhrevi bir ikbal(!) hayaliyle erişilmez hedeflere doğru
koşan sapkın Siyonist, artık gemi de azıya almış ve Ortadoğu da yeni bir
Firavun tokadı yemeye hazırlanırken, bizdeki milli ittifakın başında, Şener'in
yanında İnce’nin de yer alması, bir anda yeni Dünya harbi tehlikesini bile
unutturdu Türk Milletine. Şener’le yeşeren umutlar İnce ile de tavan yaparken; ne
kadar isabetli bir seçim olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. İkisi de bir
elmanın yarısı gibiler. Sonuçta da o elmayı nasılsa yine bütünleyeceklerdir
şüphesiz.
Her sorulduğunda Türk birliği
varlığından asla ayrılmak istemeyen; ama dış dünyayı sömürge kabul eden Batı
emperyalizmi ve Israil Siyonizm’inin ortak emelleri doğrultusunda, Kürt olarak
çakma bir etnik kimlikle parafe ettiği Güney Doğulu öz Türkmen vatandaşlarımız
için de, bir umut olmuştur aynı zamanda İnce.
Bırakın altından su kaçıran BM’yi
de; sebep sonuç ilişkisi yasalarına göre, Ortadoğu da yeni bir Firavun tepkimesine
maruz kalarak tekrar yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan İsrail’i, normal
boyutlarının üstünde aşırı şişirerek ölçüsünü kaçırtan ABD, muhtemeldir ki
desteğini çekerek İsrail’in aklını başına yine getirmek zorunda kalacaktır. Çünkü
Trump ile mevcut varlığı bileşkesinde, irrasyonel bir noktaya taşınan ABD
siyaseti, giderek otokontrolünü de kaybetmektedir.
Bu bağlamda ülkenin ılımlı, barışçıl
ve tradisyonel Demokrat kanadı, Siyonist, Masonik ve saldırgan emperyalist
sivri uçlarını acilen tasfiye etmek zorunda kalacaktır. Çünkü bir Dünya
harbiyle geleceğin karardığı bir döneme girildiğinde, Federallerini de bir
arada tutması artık mümkün olamayacak ve önce de Amerika Birleşik Devletleri
tarihe karışmış olacaktır. İşte ABD’li rasyonel aydınlar da bu durumlarının
farkındadırlar kuşkusuz. Ve bu durum aynı bileşkede ABD’nin yeni bir
birleştirici yapılanmasını da zorunlu hale getirmiştir.
Aynı bağlamda ilk önce de
içlerindeki Siyonist takımının kendilerine çeki düzen vererek ortak menfaatler adına
İsrail’e kontağı kapattırıp, el frenini çektirmeleri gerekmektedir. Ki Dünya
Harbi şimdilik olmasın ve yeni bir bahara ertelensin. Nasıl olsa ABD’nin tek
varlık nedeni olan Dünya ticaret birimi kabul edilen Doları da sıfırlanıp tedavülden
kalkınca, bu bahar ister istemez öne çekilecektir.
Doların bir arada tuttuğu
Federallerin, birliği terk etmesi mümkün değildir öngörüsünde bulunan Siyonist
yazar Rubin Efendiye göre Doların iflası da mümkün değilmiş anlaşılan. Lakin
her şeyin sonrası da düşünülmelidir. O zaman da bu çözülmeyi aslında Rubin’in
de öngördüğü kendiliğinden anlaşılır. Öyleyse ‘ey Amerika! Ulusal bir ortak
kader, ananeler ve kardeşliğin manevi gücünün birleştirdiği, ayrı olsalar da
her zaman bir araya toplayacağı Kızıl Elma ile senin her ferdi ayrı telden
çalan kampüs mevcudiyetin, nasıl bir tutulabilir???’ . Hadi gel de sorma şimdi.
Türk olmak; ortak manevi değerlerle
bütünlenen bir yaratıcıya da duyulan aşktır. Ve insanoğlu var kaldıkça da var
olacak ve asla tükenmeyecektir. Herkes önce kendi bulaşığını, çamaşırını
yıkayacak, kendi söküğünü, yırtığını dikecek, aynada suratına bakıp kendisine
çeki düzen verecek ki; sonra da bir arada oturup konuşarak anlaşabilelim. Sadece
bizde değil, Dünya genelinde ki siyasa arenasında da bu yaklaşımı görebiliyor
musunuz? Hiç sanmıyorum!
İnce’nin, Erdoğan’ın popülizm
tuzağına düşmemesi gerekir. Hatta akıllı olup Erdoğan’ı kendi popülizmi ile
içinde bulunduğu ve çıkışı olmayan tünelde baş başa bırakmalıdır. Şayet
Erdoğan’ın provokasyonlarına kapılır da ayak uydurmaya kalkarsa oyuna gelmiş
olur ve finişi göğüsleyemez. Oysa Erdoğan’ın popülizm den başka da bir kozu
yoktur. Ve onunda modası geçmiştir, prim ödeyeni de yoktur artık.
Yani
İnce ciddi olup öyle de kalıp, kanıt, belge ve manifesto dosyalarıyla dolaşmalı
ve toplum önünde irticalen konuşurken de, sık sık gerçek belgelere müracaat
etmeli, aslen de dinleyiciyi eğitmelidir. Esasen öğretmen olduğu için bu da
kendisine yakışır hani. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı gibi Devletin en büyük
kademesinin adaylığında, itibarının artmasını da sağlar. O halde, her türlü
ahlaksızlığın yine yaşanacağından adımız gibi emin olduğumuz seçimlere giderken,
aman dikkat!!! Zira tek güç millettir. Öyleyse milletin kalbini, mantığı ile
birleştirmenin önünü açarak ekseriyeti kazanmak esas alınmalıdır.
Şimdilerde ise ‘Yıllarca biz yeşili
beton yaptık, haydi gelin yeşili şimdi birlikte yapalım’ mealinden başka da bir
açıklaması olmayan Erdoğan imzalı propaganda zarflarını adreslerimize
yollayarak oy talep ediyor büyük birader. Ve 16 yıldır kararttığı ülkemde yakın
gelecekte – herhalde seçimi kazanınca demek istiyor - güneşi birlikte göreceğiz
masalı anlatıyor. Biraz daha sula da toprak da yıkansın bari.
Sanki uyumaya hazırlanan minik
bebeleriz de bize ninni söylüyor. Hangi Güneş! Güneş mi kaldı 16 yılda yurduma
örttüğünüz kara çarşafların ardından yine de parıldamaya çalışıyor mübarek. Ben
Avrupa malını Avrupa’da, muadili olan Türk malını da Türkiye’de kullanmayı
yeğlerim. Zira bunun aksi olursa bilirim ki müsait bir yanıma batan cari açık
kazığını yemişimdir. İyi de muadili nasıl olacak, hangi patent ve fabrikayla AB
ayarı milli ürün yapacağız. Nerede en sıkıntılı ve yokluk içinde, harp sonrası
Atatürk döneminde sahip olduğumuz o emsalsiz milli ekonomimiz.
Bir de kalkınmaktan bahsediyorsun.
Ne ki sizin bundan anladığınız, önce yandaşlarını kalkındır ki onlar da seni şişirsin.
16 yıldır böyle olmadı da, acaba ben mi sallıyorum. Milli Fabrika mı, milli
kaynak mı bıraktınız ülkede. Utanmadan şimdi milli kalkınmadan, adil düzenden
bahsediyorsunuz. Sanki 16 yıldır milli olan ne varsa yok etmemiş, samanına
kadar ülkeyi sıfırlamamışsınız gibi. Her şeyi bırakalım da insan denen istisnai
varlıkta, hiç olmazsa biraz utanma olur da çeker artık elini beceremediği siyasetten.
Yerinde olsaydım kendi adıma, çoktan delikanlı olup istifa etmiştim.
Son
günlerin hoşuma giden en isabetli kelamı İnce’nin ‘Erdoğan bize, siz hiç köprü,
yol yaptınız mı diye sordu. Ben de ona sen hiç şeker Fabrikası yaptın mı diye
soruyorum’ oldu…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder