20 Mayıs 2018 Pazar

KELAM..


            Kudüs’te ipler kopmak üzere. Uhrevi bir ikbal(!) hayaliyle erişilmez hedeflere doğru koşan sapkın Siyonist, artık gemi de azıya almış ve Ortadoğu da yeni bir Firavun tokadı yemeye hazırlanırken, bizdeki milli ittifakın başında, Şener'in yanında İnce’nin de yer alması, bir anda yeni Dünya harbi tehlikesini bile unutturdu Türk Milletine. Şener’le yeşeren umutlar İnce ile de tavan yaparken; ne kadar isabetli bir seçim olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. İkisi de bir elmanın yarısı gibiler. Sonuçta da o elmayı nasılsa yine bütünleyeceklerdir şüphesiz.

            Her sorulduğunda Türk birliği varlığından asla ayrılmak istemeyen; ama dış dünyayı sömürge kabul eden Batı emperyalizmi ve Israil Siyonizm’inin ortak emelleri doğrultusunda, Kürt olarak çakma bir etnik kimlikle parafe ettiği Güney Doğulu öz Türkmen vatandaşlarımız için de, bir umut olmuştur aynı zamanda İnce.

            Bırakın altından su kaçıran BM’yi de; sebep sonuç ilişkisi yasalarına göre, Ortadoğu da yeni bir Firavun tepkimesine maruz kalarak tekrar yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan İsrail’i, normal boyutlarının üstünde aşırı şişirerek ölçüsünü kaçırtan ABD, muhtemeldir ki desteğini çekerek İsrail’in aklını başına yine getirmek zorunda kalacaktır. Çünkü Trump ile mevcut varlığı bileşkesinde, irrasyonel bir noktaya taşınan ABD siyaseti, giderek otokontrolünü de kaybetmektedir.

            Bu bağlamda ülkenin ılımlı, barışçıl ve tradisyonel Demokrat kanadı, Siyonist, Masonik ve saldırgan emperyalist sivri uçlarını acilen tasfiye etmek zorunda kalacaktır. Çünkü bir Dünya harbiyle geleceğin karardığı bir döneme girildiğinde, Federallerini de bir arada tutması artık mümkün olamayacak ve önce de Amerika Birleşik Devletleri tarihe karışmış olacaktır. İşte ABD’li rasyonel aydınlar da bu durumlarının farkındadırlar kuşkusuz. Ve bu durum aynı bileşkede ABD’nin yeni bir birleştirici yapılanmasını da zorunlu hale getirmiştir.

            Aynı bağlamda ilk önce de içlerindeki Siyonist takımının kendilerine çeki düzen vererek ortak menfaatler adına İsrail’e kontağı kapattırıp, el frenini çektirmeleri gerekmektedir. Ki Dünya Harbi şimdilik olmasın ve yeni bir bahara ertelensin. Nasıl olsa ABD’nin tek varlık nedeni olan Dünya ticaret birimi kabul edilen Doları da sıfırlanıp tedavülden kalkınca, bu bahar ister istemez öne çekilecektir.

            Doların bir arada tuttuğu Federallerin, birliği terk etmesi mümkün değildir öngörüsünde bulunan Siyonist yazar Rubin Efendiye göre Doların iflası da mümkün değilmiş anlaşılan. Lakin her şeyin sonrası da düşünülmelidir. O zaman da bu çözülmeyi aslında Rubin’in de öngördüğü kendiliğinden anlaşılır. Öyleyse ‘ey Amerika! Ulusal bir ortak kader, ananeler ve kardeşliğin manevi gücünün birleştirdiği, ayrı olsalar da her zaman bir araya toplayacağı Kızıl Elma ile senin her ferdi ayrı telden çalan kampüs mevcudiyetin, nasıl bir tutulabilir???’ . Hadi gel de sorma şimdi.

            Türk olmak; ortak manevi değerlerle bütünlenen bir yaratıcıya da duyulan aşktır. Ve insanoğlu var kaldıkça da var olacak ve asla tükenmeyecektir. Herkes önce kendi bulaşığını, çamaşırını yıkayacak, kendi söküğünü, yırtığını dikecek, aynada suratına bakıp kendisine çeki düzen verecek ki; sonra da bir arada oturup konuşarak anlaşabilelim. Sadece bizde değil, Dünya genelinde ki siyasa arenasında da bu yaklaşımı görebiliyor musunuz? Hiç sanmıyorum!


            İnce’nin, Erdoğan’ın popülizm tuzağına düşmemesi gerekir. Hatta akıllı olup Erdoğan’ı kendi popülizmi ile içinde bulunduğu ve çıkışı olmayan tünelde baş başa bırakmalıdır. Şayet Erdoğan’ın provokasyonlarına kapılır da ayak uydurmaya kalkarsa oyuna gelmiş olur ve finişi göğüsleyemez. Oysa Erdoğan’ın popülizm den başka da bir kozu yoktur. Ve onunda modası geçmiştir, prim ödeyeni de yoktur artık.

Yani İnce ciddi olup öyle de kalıp, kanıt, belge ve manifesto dosyalarıyla dolaşmalı ve toplum önünde irticalen konuşurken de, sık sık gerçek belgelere müracaat etmeli, aslen de dinleyiciyi eğitmelidir. Esasen öğretmen olduğu için bu da kendisine yakışır hani. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı gibi Devletin en büyük kademesinin adaylığında, itibarının artmasını da sağlar. O halde, her türlü ahlaksızlığın yine yaşanacağından adımız gibi emin olduğumuz seçimlere giderken, aman dikkat!!! Zira tek güç millettir. Öyleyse milletin kalbini, mantığı ile birleştirmenin önünü açarak ekseriyeti kazanmak esas alınmalıdır.


            Şimdilerde ise ‘Yıllarca biz yeşili beton yaptık, haydi gelin yeşili şimdi birlikte yapalım’ mealinden başka da bir açıklaması olmayan Erdoğan imzalı propaganda zarflarını adreslerimize yollayarak oy talep ediyor büyük birader. Ve 16 yıldır kararttığı ülkemde yakın gelecekte – herhalde seçimi kazanınca demek istiyor - güneşi birlikte göreceğiz masalı anlatıyor. Biraz daha sula da toprak da yıkansın bari.

            Sanki uyumaya hazırlanan minik bebeleriz de bize ninni söylüyor. Hangi Güneş! Güneş mi kaldı 16 yılda yurduma örttüğünüz kara çarşafların ardından yine de parıldamaya çalışıyor mübarek. Ben Avrupa malını Avrupa’da, muadili olan Türk malını da Türkiye’de kullanmayı yeğlerim. Zira bunun aksi olursa bilirim ki müsait bir yanıma batan cari açık kazığını yemişimdir. İyi de muadili nasıl olacak, hangi patent ve fabrikayla AB ayarı milli ürün yapacağız. Nerede en sıkıntılı ve yokluk içinde, harp sonrası Atatürk döneminde sahip olduğumuz o emsalsiz milli ekonomimiz.

            Bir de kalkınmaktan bahsediyorsun. Ne ki sizin bundan anladığınız, önce yandaşlarını kalkındır ki onlar da seni şişirsin. 16 yıldır böyle olmadı da, acaba ben mi sallıyorum. Milli Fabrika mı, milli kaynak mı bıraktınız ülkede. Utanmadan şimdi milli kalkınmadan, adil düzenden bahsediyorsunuz. Sanki 16 yıldır milli olan ne varsa yok etmemiş, samanına kadar ülkeyi sıfırlamamışsınız gibi. Her şeyi bırakalım da insan denen istisnai varlıkta, hiç olmazsa biraz utanma olur da çeker artık elini beceremediği siyasetten. Yerinde olsaydım kendi adıma, çoktan delikanlı olup istifa etmiştim.

            Son günlerin hoşuma giden en isabetli kelamı İnce’nin ‘Erdoğan bize, siz hiç köprü, yol yaptınız mı diye sordu. Ben de ona sen hiç şeker Fabrikası yaptın mı diye soruyorum’ oldu…

                                                                       Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder