Tasavvur
edebildiğimiz en yüce varlık akıl olduğuna göre, o halde en iyi beslemek
zorunda olduğumuz da aklımız olmalıdır bilincine de sahibiz demektir. Ve hiç
göz ardı edilmesin ki akıl sadece doğru bilgi ile beslenir. Çünkü her yanlışın
bir doğru antitezi olduğundan, her yanlış ve/veya problem doğrusunu da kendi
içinde taşıdığından, doğruların
fazlalığına sahip olan akıl, yanlışlarla nasıl baş edebileceğini de bilecektir neticede.
Aslında MANTIK aynı zamanda HUKUK dolayısıyla da ADALET değil midir?
Bu
bağlamda siyasi çerçeveye baktığımızda, son Zarrap davasına kadar iç siyaseti
boyundan büyük bir açmaza kilitleyen Hükümetin, başında bulunan siyasetçinin
zorunlu Atatürkçülüğü kendisine nasıl bir koruyucu zırha dönüştürmeye kalktığı
gerçeği, bilelim ki bundan sonra, arkasında kirli bulaşık suyuna dönüştürdüğü partisini
de dıştalamasıyla son bulacaktır muhtemelen.
Çünkü
iyice batağa saplanmış ve bir yandaş menfaat çetesi haline gelmiş olan partisiyle
bir ortak geleceğinin olmadığını çok iyi görüyordur, iktidardan vazgeçmesinin
de bundan böyle mümkün olmadığını anlayan bir Erdoğan. Pekiyi hangi partide mi
koltuk arar? O da sürpriz olsun! Esasen koltuk garantisi almadan da partisini
terk etmeyeceğini kestirmek hiç de zor değildir. İşte işler o noktaya doğru
hızla gelişmektedir artık. Zoraki Atatürkçülüğü nasıl ki 2000 den beri
bildiysek, bu keyfiyeti de peşinen söyleyelim de sonra söylememiş olmayalım.
Akılcılığın
olmazsa olmaz olduğunu, şeklen de ortaya koyan Sayın Feyzioğlu’nun
önerilerine de kulak verirlerse; biran önce OHAL ve KHK’lardan kurtulup, bütün
suçluları acilen yüce Mahkemeye sevk eden, Zarrap Davasıyla Devlet ilişkilerini
tamamen sıfırlayan ve yeniden hukuk Devletine dönen bir davranış içine neden derhal
girmek zorunda olduklarını, İnşallah anlamışlardır artık temennisinde bulunmak
düşüyor bize de burada.
Yoksa
başlarına nelerin gelebileceğini, sonuna kadar hamaset rüzgârının arkasında gerçekleri
milletten gizlemeye devam etmekle, felaketten başka hiçbir yere
ulaşamayacaklarını da nasıl olsa esefle anlayacaklardır hep birlikte yine. Ne
ki bundan da şüphesiz en fazla, günahsız milletimiz ve doğacak çocuklarımız zarar
görecektir.
PYD,
Rusya sözde işbirliği aslında, Erdoğan ve Hükümetinin ikircikli tutumlarından
iyice bunalan Rusya’nın kendi garantisini aramasından başka da bir şey
değildir. Çünkü Rusya, ne yapacağı belli olmayan ve apaz gitmeyi bilmediği için
de esen rüzgâra göre sürekli yön değiştirecek olan Erdoğan ve Hükümetine
güvenemediğinden; şayet yakın bölgede ille de bir Kürt Federasyonu oluşacaksa,
bunun kendi kontrolünde olmasını elbette istemek zorundadır da. Bu durumda ise Türkiye’ye,
kendi hudut kanadının güvenliğini, daha da ikna edici olarak sağlamak
zorunluluğu düşecektir ister istemez.
Yüce
Atatürk’ün Dünya da bile emsali yokken ülkemizde 83 yıl evvel verdiği kadın
haklarına atfen yapılan, Ankara’da ki Kadın Buluşması Etkinliği, gözlerimizi
yaşarttı. Milletimin Amazonları tek bilinç, yürek ve bilek halindeydiler. Bu
etkinliğe aracı olan CHP’yi ve Sayın Kılıçdaroğlu’nu kalben kutluyoruz. Millet
duyarsız diyerek neredeyse milletten ihtilal bekleyenler unutmasınlar ki, bugün
artık kadınları ve erkeklerimizle milletimizin tam bir devrim duyarlılığı
içinde olduğu ve bu duyarlılığın gelecek seçimlere nasıl yansıyacağı da
şimdiden anlaşılmaktadır.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder