8 Aralık 2017 Cuma

KAFAKOL..

           Kudüs’ün İsrail Başkenti olacağı mesajıyla Radikal İslam dünyasını karşısına alırken Trump ne düşünüyordu acaba? 22 yıldır İsrail’in Başkenti olması gerekirken devamlı ertelenen uygulamanın, Trump eliyle nihayet start alması, 3 kitaplı dinin müşterek tapınağı olan Kudüs’ün, laik demokratik İsrail bünyesinde bundan sonra bütün kavgaların sona ereceği ve kavgalardan arınmış bir sulh ve ibadet merkezi olması fikri olabilir mi?

            Böylelikle İsrail’e de büyük bir sorumluluk verilirken bundan sonra sulhun bozulmasından da İsrail tek sorumlu tutularak, Dünya huzuru adına Siyonist ihtiraslara da gem vurulacaktır. Bu düşünceye ve doğrultusunda oluşturulacak projeye farklı emelleri olan radikal İslam gruplarının liderliği ve Osmanlı bozması bir İslam Devleti Hükümdarlığının hayalinde olan Erdoğan’ın sıcak bakması da elbette beklenmemelidir. Aynı bağlamda Trump’ın yok haliyle ve siyasal çerçeveyi de aşacak büyük bir silahlı kargaşayı karşılayabilecek gücünün olmadığını da yadsımamak gerekir.

            Yunanistan’a giden Erdoğan’ın, esasen ham hayalleri ve maceracılığı bir kenara bırakıp her şeyden önce gizlice Yunanlıya verilen adalara değinmeden, Kıbrıs konusunda da, kendi seviyesinde(!) olmayan Başbakan Çipras tarafından işgalci durumuna da emrivakiyle düşürülen bir Devletin sorumlu lideri konumunda nasıl sessiz kalabildiğinin yanı sıra, Lozan güncellemelerinden ne kastettiğini de Türk Milletine açıklaması gerekmez miydi? Öyle ya bu, adaları gizlice Yunana vermeye de benzemez. Çünkü Lozan, Türk Ulusunun kan dökerek kazandığı misak ı milli sözleşmesidir ve kendi boyunu aşar.

Konuşmaların tamamını buraya aktarmaya kalksam inanın yukarıdaki kısa özetten daha fazlasını da elde etmek mümkün olamazdı. Bilhassa da Yunanistan’daki Türk azınlık konusuna, Erdoğan’dan salt Diyanet perspektifi dışında bir bakış açısı beklenemeyeceğini de bir daha deneyimledikten sonra, bu ziyaretin de turistik amacın dışına çıkmadığını tekrar anlamış olduk.

Yani Yunanistan ziyareti hiçbir somut ve gerekçeli kararın alınmadığı içi boş bir repertuardan başka da bir şey çıkarmadı ortaya. Ayrıca bakın gelişmiş ülkelere, hangisinin Cumhurbaşkanı bizimki kadar dolaşıyor. Başbakan veya Bakanlar seviyesindekiler bile bizimki kadar seyahat etmiyorlar hani laf aramızda. Velhasıl yağma hasan böreği veya babam sağ olsun. Nasıl olsa dolduruyoruz elbirliği ile ve yok halimizle o kuyunun suyunu anlayacağınız.

            Diyanetin durup durup tam da Erdoğan’ın ani ve şaibeli Yunanistan ziyareti esnasında verdiği; Ege adalı, Kıbrıslı, Lozanlı birbiri peşine patlayan tavizlerini oldubittiye getirip, yine gündem çarpıtmak için mi mesajlı, fakslı kadın boşama fetvasını ortaya atmış olacağı da sorgulanmalıdır.

Yani adamlar milleti kafakola almak için dört koldan çalışıyorlar anlaşılan. Hal böyle olunca da 17 yıllık Erdoğan ve AKP deneyimine rağmen hala aynı minval üzere kafakola gelmeye devam eden millete, ya ne demek gerekir acep. Böyle milletle mi kafa buluyorlar, yoksa millet kendisiyle mi???



Ancak ikinci devresini Alman ZDF kanalından izleyebildiğim maçın ardından, Fabri’nin takımını sırtlayan Tolga’nın sırtına başını yaslayarak onu canı yürekten kucaklaması beni çok duygulandırdı. İşte BJK’lılık ruhu budur dedim. BJK’nın Osmanlı dönemindeki arka arkaya aldığı amatör lig şampiyonluklarını bir kenara koyarsak; Cumhuriyet tarihimizin de 1924 yılında ilk resmi Şampiyonu olan takımın Kaptanı ve Santrhafı olan rahmetli babam Cavit Altındal da keşke görebilseydi bu günleri diye çok isterdim.


Maçtan sonra, ilk BJK’lı Atatürk’ün sporcu ahlakına çok yakışan duyarlılıkta bir mesaj veren Tolga’nın “ biz çok büyük bir camiayız. Birbirinden kaliteli oyunculardan oluşan zengin bir kadroya da sahip olmak zorundayız. Her görev sırası gelen elindekinin azamisini de vermek zorundadır. Bir de bu zorunluluğa, beraberliklerini tamamlayan duygusal arkadaşlığı, birbirleri hakkında asla menfi düşünceye sahip olmayan kardeşliği ve özverili, geniş tecrübeye sahip, sevip saygı duyduğumuz hocamızı da eklerseniz, artılarımız kendiliğinden ortaya çıkar” mealinde mesajını genişletebileceğini de tahmin etmek zor değildir.


İşte bunları üst üste koyduğumuzda bize de; Başkan Orman ve tüm ekibine, hepiniz iyi ki varsınız demek düşüyor artık. Bilin ki milletimizi, hele de bu zor günlerimizde çok mutlu ettiniz ve tek teselli kaynağımız oldunuz. Sahip olduğunuz BJK ruhu ve ahlakı diğer kulüplerimize hatta resmi sivil bütün kurumlarımıza da örnek olmalıdır. İnanın ki bu sözlerimi Hakkı Kaptan döneminde genç takımda oynamış ve BJK’lılığın ne demek olduğunu bizatihi yaşamış bir sporcu üye ve BJK’lı bir babanın, BJK’lı oğlu olarak değil, tamamen tarafsız; ama bir Türkiye Vatandaşı kimliğimle söylüyorum…

                                                           Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder