(*) Yazının başlığı gramer Türkçe ile değil, özellikle halk
Türkçesiyle atılmıştır. Okura karşı saygısızlık olduğunu düşünmeyin lütfen.
Ağustos ayını Adalet Kurultayı ile
kapadık. Adalet yürüyüşünden sonra, hüsran tarlasına dönüşmüş KHK’ler ülkesinde,
tarla korkuluğunu üstlenen milletime, üst üste iki Adalet dokunuşu, ilaç gibi
geldi doğrusu. Bu bağlamda halk çocuğu Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarını, ayrıca
işi gücü bırakıp dört gün boyunca yine birlikte adalet bekçiliğini yapan tüm
duyarlı ve ahde vefa sahibi vatandaşlarımı doludizgin kutluyorum.
Parti amblemsiz büyük yürüyüşten
sonra, neticede CHP’nin bir parti programına dönüşen Kurultayda, birçok soruya
da çözümü içinde cevaplar üretilirken; birçok derdin de nasıl derman
bulacağına, reçeteleriyle açıklık getirildi. Dolayısıyla neresinden bakılsa çok
başarılı olduğu tespit edilen anlamlı bir dört gün yaşandı ve yine bir ilk
olarak tarihteki yerini aldı.
Tabii ki karşı tarafında boş
durmayacağı, beklendiği gibi de anlamsız serzenişleriyle derhal kendini
gösterdi. Yandaş paradoksun esasen dalgalı olan suya ümitsizce fırlattığı
birkaç taşın da adreslerini bulamayacağı bir gerçekti, nitekim bu taşlar büyük
dalgalar arasında herhangi bir farkındalık da yaratamadılar. Sonuç itibarıyla 2019
seçimleri, CHP bahçesinde şimdiden yeni bir şölen olacağı intibaı uyandırıyor.
Ağır ağır fokurdamaya başlayan Dünya
kazanından inleyen nağmeler yükselirken; siyasa bataklığında ekonomi timsahına
yem olmakta olan AKP de ise her şey sanki yolundaymış havası çalınmaya devam
ediyor. Görülüyor ki metal sadece yorulmamış, kanseri olan pas da şasinin her
yanını sarmış durumda. Yani AKP pert yazılmaya hazır hale gelmiş. Ölünün
helvasına önce kimin kaşık sallayacağı ise yeni bir bahsi müşterek güncesi olacağa
benziyor.
Yalnız asla unutulmaması gereken bir
husus varsa; o da CHP’nin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, bütün
katmanlara hitap edecek bir adayla giriyor olmasıdır. İnanınki bu, mükemmel ve
tatbik edilebilir bir parti programından daha bile önemli bir sorundur, lider
sevdalısı Türk seçmen için.
Bu bağlamda Kılıçdaroğlu’nun
bizatihi kendi adaylığı dahi beklediğinden bile daha olumlu bir sonuç
verebilir. Zira kendisi açık seçik halk diliyle konuşmakta, anlaşılır olmaktadır.
İşte bunu da vurgulamakta yarar vardır. Belki bu sayede, Kılıçdaroğlu da
kasketini önüne koyup kendi adına pozitif bir otokritik yapar. Çünkü
mevcutlardan hiçbir eksiği olmadığı gibi bilakis fazlası da vardır. O halde
neden bizatihi aday olmasın?
Akşener’in Merkez partisi ise prensipte
siyasa âleminde bir, ‘tek başıma iktidar olamam; ama herkesle de koalisyon
kurarım’ yansımasıdır. Ki bu durum bıkkınlık derecesinde bir alışkanlık
yaratmıştır artık bu ülkede. Ve kimseye de yeni bir umut vermez.
Dolayısıyla
da yeni umutlara doğru yeni rüzgârlar estirmelidir, şayet iddialı olmak
istiyorsa ülkemizde. Yani her kesime ışık tutmakla hedefe varamaz, duracağı veya
gerçekte yaşamak için ihtiyacı olduğu biricik milli
safı çok iyi seçip adını koymalıdır. Çünkü neticede nereden bakılsa, tatmin
edici bir icraat programını ortaya koymak zorunluluğu vardır.
Sonra
kendisini aldatılmış hisseden seçmenin hışmına diğerleri gibi uğramasın.
CHP’nin seçim kaybetse bile aslında neden en köklü bir iktidar veya muhalefet
partisi olmasının tek nedeninin, kuruluş ilkelerine ve/veya temel geleneğine, seküler
evrime rağmen mümkün olduğu kadar sadık kalmasında yattığı asla unutmamalıdır.
Ülkeyi batma noktasına getiren bir
Erdoğan bile bu kadar rüzgâr toplamış; ama iyi kullanamamıştır rüzgârgüllerini.
Akşener bunu da örnek alarak popülizmi bir kenar iterek, merkezde durmakla
milli cepheyi mi, müstevli kanadı mı destekleyeceğinin sinyalini de anlaşılır
halk Türkçesiyle vermelidir.
Bu
noktada ağır gramer Türkçesinin fazla bir işe yaramayacağı da bilinmelidir.
Ayrıca liyakatsiz siyasilerden yediği dayaklardan artık gözü iyice açılan
seçmene, nasıl güven vereceğini de iyi araştırmalı, siyasa profilini hatasız ya
da kolay revize edilebilir bir formatta tespitlemelidir. Yoksa günü gelir
MHP’nin suyu mu çıkmıştı diye de sorarlar insana sonra, ona göre.
Sağ,
sol, merkez lafları çok söylendi, bir hayli de praktize edildi bu ülkede.
Sonuçta herkes her biçimde boyunun ölçüsünü de aldı. Diğerleri de yakında
alacak, aksi düşünülemez bile. Şimdi son duraktayız ve bugüne kadar yaşadığınız
tarihten artık bir şeyler öğrenmiş olmalısınız tüm siyasa Bayları, Bayanları! Asla
unutmayın ki seçmen sizi silah zoruyla Meclise taşımadı, taşımayacak da.
O
halde oraya, ona verdiğiniz vaatlerinizle geldiğinize göre, bir şeyler de
vermelisiniz artık ona. Verin ki yarın sizin de Adalet istemeye yüzünüz ve de hakkınız
olabilsin. Çünkü her türlü zahiri tutkunuz, bir yan bakışınız dahi müstevliye
kâr sağlar ülkenizde. Çünkü böyle bir atmosferde yaşam savaşı vermekteyiz. Ve şeriat
başlığı altında İslam’ı yerle bir eden fırkalar mastürbasyonunun orgazmına
çeyrek kalmış bir etaptayız.
Tanrı
milyon yıl önce insanı olmayan arza Türk hamuru açtığında; Altaylarda kartal
sofralarında koyunlar paylaşılıyordu. Geleneği Homosaphienle yaşıt Türk ırkının
kaderi bu olmamalıdır. Hele de emperyalist sofrasına içki mezesi olmak
üzereyken Atatürk adlı cengâveriyle ölüm yatağında bile, tarihte defalarca
yaptığı gibi yedi düvele yine ‘ben daha ölmedim’ mesajını vermişken. Başına geçen
veya geçmek isteyen siyasiler artık ne yapacaklarını çok iyi biliyor, onun
dilinden anlıyor olmalıdırlar.
Bundan
böyle de sağ, sol, merkez mesajlarını da yemiyor; illaki Kemalist tam bağımsız
milli müktesebat diyor artık Türk Ulusu. Siyasaya yeni bir jargon ve kimlikle,
sağ, sol, ortada bir şekilde girersiniz de sonra nasıl çıkarsınız. Dikkat edin
de siz de olmadan düşmüşler gibi kepaze olmayın sonunda.
Başımızdaki
liyakatsizlerin ülkemizi ne hale getirdiği ortadadır. O halde kapı gibi Atatürk
Cumhuriyeti dururken, unutun artık herkesin yol halısı olmuş ve milletin parafe
etmeyeceği ortayı. Yani ya milliyiz ya da gayrı milliyiz deyin ki millet
bilsin. Ya Kemalist laik Cumhuriyetten yanayız ya da karşıyız deyin ki haberimiz
olsun. Veya düşünün ‘hadi bi zahmet’ ortak fundamenti kaptırırsanız, sonra siz
de birlikte ne olursunuz…
Bütün ahde vefa sahibi yurttaşlarımın, dost ve okurlarımın Kurban Bayramlarını kutlarım. Geleceğin tam bağımsız Sosyal Demokrat altı okunu, altı yöne doğrultmuş ve Hurufi kazuratından arınmış tüm laik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da şimdiden sınırsız esenlikler dilerim.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder