2 Eylül 2017 Cumartesi

HADİ, Bİ ZAHMET(*)..

(*) Yazının başlığı gramer Türkçe ile değil, özellikle halk Türkçesiyle atılmıştır. Okura karşı saygısızlık olduğunu düşünmeyin lütfen.

            Ağustos ayını Adalet Kurultayı ile kapadık. Adalet yürüyüşünden sonra, hüsran tarlasına dönüşmüş KHK’ler ülkesinde, tarla korkuluğunu üstlenen milletime, üst üste iki Adalet dokunuşu, ilaç gibi geldi doğrusu. Bu bağlamda halk çocuğu Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarını, ayrıca işi gücü bırakıp dört gün boyunca yine birlikte adalet bekçiliğini yapan tüm duyarlı ve ahde vefa sahibi vatandaşlarımı doludizgin kutluyorum.

            Parti amblemsiz büyük yürüyüşten sonra, neticede CHP’nin bir parti programına dönüşen Kurultayda, birçok soruya da çözümü içinde cevaplar üretilirken; birçok derdin de nasıl derman bulacağına, reçeteleriyle açıklık getirildi. Dolayısıyla neresinden bakılsa çok başarılı olduğu tespit edilen anlamlı bir dört gün yaşandı ve yine bir ilk olarak tarihteki yerini aldı.

            Tabii ki karşı tarafında boş durmayacağı, beklendiği gibi de anlamsız serzenişleriyle derhal kendini gösterdi. Yandaş paradoksun esasen dalgalı olan suya ümitsizce fırlattığı birkaç taşın da adreslerini bulamayacağı bir gerçekti, nitekim bu taşlar büyük dalgalar arasında herhangi bir farkındalık da yaratamadılar. Sonuç itibarıyla 2019 seçimleri, CHP bahçesinde şimdiden yeni bir şölen olacağı intibaı uyandırıyor.

            Ağır ağır fokurdamaya başlayan Dünya kazanından inleyen nağmeler yükselirken; siyasa bataklığında ekonomi timsahına yem olmakta olan AKP de ise her şey sanki yolundaymış havası çalınmaya devam ediyor. Görülüyor ki metal sadece yorulmamış, kanseri olan pas da şasinin her yanını sarmış durumda. Yani AKP pert yazılmaya hazır hale gelmiş. Ölünün helvasına önce kimin kaşık sallayacağı ise yeni bir bahsi müşterek güncesi olacağa benziyor.

            Yalnız asla unutulmaması gereken bir husus varsa; o da CHP’nin önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, bütün katmanlara hitap edecek bir adayla giriyor olmasıdır. İnanınki bu, mükemmel ve tatbik edilebilir bir parti programından daha bile önemli bir sorundur, lider sevdalısı Türk seçmen için.

            Bu bağlamda Kılıçdaroğlu’nun bizatihi kendi adaylığı dahi beklediğinden bile daha olumlu bir sonuç verebilir. Zira kendisi açık seçik halk diliyle konuşmakta, anlaşılır olmaktadır. İşte bunu da vurgulamakta yarar vardır. Belki bu sayede, Kılıçdaroğlu da kasketini önüne koyup kendi adına pozitif bir otokritik yapar. Çünkü mevcutlardan hiçbir eksiği olmadığı gibi bilakis fazlası da vardır. O halde neden bizatihi aday olmasın?


            Akşener’in Merkez partisi ise prensipte siyasa âleminde bir, ‘tek başıma iktidar olamam; ama herkesle de koalisyon kurarım’ yansımasıdır. Ki bu durum bıkkınlık derecesinde bir alışkanlık yaratmıştır artık bu ülkede. Ve kimseye de yeni bir umut vermez.

Dolayısıyla da yeni umutlara doğru yeni rüzgârlar estirmelidir, şayet iddialı olmak istiyorsa ülkemizde. Yani her kesime ışık tutmakla hedefe varamaz, duracağı veya gerçekte yaşamak için ihtiyacı olduğu biricik milli safı çok iyi seçip adını koymalıdır. Çünkü neticede nereden bakılsa, tatmin edici bir icraat programını ortaya koymak zorunluluğu vardır.

Sonra kendisini aldatılmış hisseden seçmenin hışmına diğerleri gibi uğramasın. CHP’nin seçim kaybetse bile aslında neden en köklü bir iktidar veya muhalefet partisi olmasının tek nedeninin, kuruluş ilkelerine ve/veya temel geleneğine, seküler evrime rağmen mümkün olduğu kadar sadık kalmasında yattığı asla unutmamalıdır.

            Ülkeyi batma noktasına getiren bir Erdoğan bile bu kadar rüzgâr toplamış; ama iyi kullanamamıştır rüzgârgüllerini. Akşener bunu da örnek alarak popülizmi bir kenar iterek, merkezde durmakla milli cepheyi mi, müstevli kanadı mı destekleyeceğinin sinyalini de anlaşılır halk Türkçesiyle vermelidir.

Bu noktada ağır gramer Türkçesinin fazla bir işe yaramayacağı da bilinmelidir. Ayrıca liyakatsiz siyasilerden yediği dayaklardan artık gözü iyice açılan seçmene, nasıl güven vereceğini de iyi araştırmalı, siyasa profilini hatasız ya da kolay revize edilebilir bir formatta tespitlemelidir. Yoksa günü gelir MHP’nin suyu mu çıkmıştı diye de sorarlar insana sonra, ona göre.

Sağ, sol, merkez lafları çok söylendi, bir hayli de praktize edildi bu ülkede. Sonuçta herkes her biçimde boyunun ölçüsünü de aldı. Diğerleri de yakında alacak, aksi düşünülemez bile. Şimdi son duraktayız ve bugüne kadar yaşadığınız tarihten artık bir şeyler öğrenmiş olmalısınız tüm siyasa Bayları, Bayanları! Asla unutmayın ki seçmen sizi silah zoruyla Meclise taşımadı, taşımayacak da.

O halde oraya, ona verdiğiniz vaatlerinizle geldiğinize göre, bir şeyler de vermelisiniz artık ona. Verin ki yarın sizin de Adalet istemeye yüzünüz ve de hakkınız olabilsin. Çünkü her türlü zahiri tutkunuz, bir yan bakışınız dahi müstevliye kâr sağlar ülkenizde. Çünkü böyle bir atmosferde yaşam savaşı vermekteyiz. Ve şeriat başlığı altında İslam’ı yerle bir eden fırkalar mastürbasyonunun orgazmına çeyrek kalmış bir etaptayız.

Tanrı milyon yıl önce insanı olmayan arza Türk hamuru açtığında; Altaylarda kartal sofralarında koyunlar paylaşılıyordu. Geleneği Homosaphienle yaşıt Türk ırkının kaderi bu olmamalıdır. Hele de emperyalist sofrasına içki mezesi olmak üzereyken Atatürk adlı cengâveriyle ölüm yatağında bile, tarihte defalarca yaptığı gibi yedi düvele yine ‘ben daha ölmedim’ mesajını vermişken. Başına geçen veya geçmek isteyen siyasiler artık ne yapacaklarını çok iyi biliyor, onun dilinden anlıyor olmalıdırlar.

Bundan böyle de sağ, sol, merkez mesajlarını da yemiyor; illaki Kemalist tam bağımsız milli müktesebat diyor artık Türk Ulusu. Siyasaya yeni bir jargon ve kimlikle, sağ, sol, ortada bir şekilde girersiniz de sonra nasıl çıkarsınız. Dikkat edin de siz de olmadan düşmüşler gibi kepaze olmayın sonunda.

Başımızdaki liyakatsizlerin ülkemizi ne hale getirdiği ortadadır. O halde kapı gibi Atatürk Cumhuriyeti dururken, unutun artık herkesin yol halısı olmuş ve milletin parafe etmeyeceği ortayı. Yani ya milliyiz ya da gayrı milliyiz deyin ki millet bilsin. Ya Kemalist laik Cumhuriyetten yanayız ya da karşıyız deyin ki haberimiz olsun. Veya düşünün ‘hadi bi zahmet’ ortak fundamenti kaptırırsanız, sonra siz de birlikte ne olursunuz…

Bütün ahde vefa sahibi yurttaşlarımın, dost ve okurlarımın Kurban Bayramlarını kutlarım. Geleceğin tam bağımsız Sosyal Demokrat altı okunu, altı yöne doğrultmuş ve Hurufi kazuratından arınmış tüm laik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da şimdiden sınırsız esenlikler dilerim.


                                                                                   Serendip Altındal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder