Bu
kadar kem küm karmaşasından elle tutulur somut bir şey çıkamazdı nasıl olsa. Fırtınalı
bir denizde batmakla batmamak arasında kalmış bir gemi görüntüsü veriyor Türkiye
Cumhuriyeti Devleti. Kaptanından çımacısına kadar birbirleriyle farklı dillerde
iletişim kurmaya çalışan idari personelin durumu ise içler acısıdır.
Ötede kalender bir tayfa ağız
armonikasıyla kendi haline ağıt yakıyor. Bir diğeri ise inip çıkan geminin
küpeştesinden alışkanlıktan olsa gerek, yine yakalamak umuduyla oltasını
sallamış. Öteki iskambil kâğıtlarıyla, ya tamam, ya devam niyetine fal açıyor.
Biraz ötede bir türban aralanıyor, ortaya kahırlı bir surat ve kızarmış iki
çipil göz çıkıyor. İçlerinde ki bulanık ışıltı, acaba kederini mi, isyanını mı
yoksa hezeyanını mı yansıtıyor.
Gemi bu ahvalde gide koysun, sahilde
bir yerlerde, melanetin odak noktası olmuş birisi, içine tükürdüğü Adaletin en
tepe noktasında tınlayan bam telinde, hukuksal mantığın adalet namelerini
boşuna arıyor ya da arıyor gözüküyor. Ne ki Okyanus sahillerindeki elin oğlu
öyle düşünmüyor ve yolunu kaybedenlere, oysa kendisinin de buna şiddetle
ihtiyacı olsa da, yollarını gösterecek adalet fenerini yakmaya hazırlanıyor.
Memleketimin orospuları ile
memurlarını bolartmış bir diğeri, Okyanus ötelerinde yakında çakmaya başlayacak
adalet fenerinin ışığında umuma okuyacağı, hesap gününün almanağını yazıyor.
Mağdur ve şerik biraderlerin uykuları ise giderek karabasanlara dönüşüyor.
Bize
de en iyisi, ‘al kalemi eline, yaz başına geleni defterine’ demek düşüyor
onlara. Bal zengini çiçek tarlasında hangisine konacağını bilmeyen şaşkın
arılar gibi uçup gidiyorken, acil bir ‘u’ dönüşüyle şimdi biraz da bizi ısıran güncenin
üstüne inelim artık.
Milliyetçi cepheyi karıştırıp,
CHP’yi sakata getirmek üzere AKP ve MHP‘li, Vatan Partili kefiller marifetiyle,
yoğun bir uğraş veriliyor. Diğer yanda ‘bugün seçim olsa İstanbul’u toptan kazanırdık’
diyebilen CHP zihniyeti de baltayı taşa vuruyor.
Bunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?
16 Nisan referandumunda olduğu gibi oylarınızı kaptırarak mı? Diye sormak
düşüyor bize de. Bunu düşünmeden sallayan, acaba kızgın çorbaya parmak
bastığının farkında değil midir? Tedbirsiz canı bir kere daha yanınca mı aklı
başına gelecek.
16
Nisan Referandumu gerçek sonuçlarının, kahır ekseriyetle Hayır lehine bittiği;
ama oldubitti ile AKP tarafından ağır ve yeni bir yasa ihlaliyle, 10 milyon
hayır oyunun iptal edilerek, sonucun %51 evet lehine çevrildiği, ABD medyasında bile
dillendiriliyor. Yani tam uluslararası mahkemelik ayrı bir durum daha yazılıyor
AKP hesabına anlayacağınız. Böylece AKP hesabındaki eksi bakiye bayağı
kabarıyor.
Amerikalı basın yoluyla bu gerçeği
açıklarken etik davranıyor; ama tüm bu kumpasların arkasındaki gizli aktör ve
yasallaştırılmış soygun demek olan liberalist-emperyalist manifestoyu, aynı
Amerikalı neden(!) acaba göstermelik etikleri döktüğü o masaya yatırmıyor. Zikri
olan asal fikrini de neden açıkça ortaya koyamıyor.
Kafaları iyice karışık ve endişeli
bademlerden bu durumda bile tek tık çıkmıyor. Hiçbir şey yokmuş, sanki hiçbir
şey olmamışçasına, medyaları ve trolleriyle birlikte soyguna devam ederken, bıraktıkları
yerden sallamaya da devam ediyorlar sadece.
Yüz desem yüz değil. Surat desem o
hiç değil. Suratsız desen, bak o tutar işte. Yani bildik; ama seçim vaktini
endişeyle bekleyen bir AKP bu defa. Hoş korkunun ecele faydası olmadığını,
şelaleden kaçarken kıçından suya dalan topal ördek bile bilir.
Chavez’ler neden çıkmıyor ülkemizde
diye soruyor birileri. Chavez’lere gelinceye kadar ne lider mangalar çıkarmıştır
Türk Ulusu. Hangi birini anlatalım. Mesela Firdevsi’nin taraflı, Batı tarihi
gibi çakma İran tarihinde bile Türk lideri Alp Er Tunga’nın (Efrasyab) ancak
pusu kurulmak suretiyle bertaraf edilebildiği yazar. Bugünkü durum ise
ortadadır.
CIA, Nato Gladyosu, MOSSAD vs. gibi gözü
toprağımızda, mal varlığımızda olan emperyalist parmakları yiye yiye kevgire
dönmüş, pusuya bile gerek bırakmamış, bugünde Cumhur başının özel kolluk
kuvvetine devşirilmiş MİT’in durumu ortada iken emperyalist karşısında duracak
hangi lider çıkabilir ki.
Hepsi
de parlayamadan söndürülmediler mi? Onların yerine emperyalistin kendi adamları
ülkeye Başbuğ, Vezir, Tekfur, Hazinedar, kız-oğlan harem ağası vs. yapılmadılar
mı? Ve uykudaki milli maymun hala gözünü açmadıkça sopa yemeye devam edecek, bu
itlaf da böyle sürüp gidecektir.
Geriye
bırakılanlar ise zararsız, pasif, pruvasındaki dümen suyuna odaklı, suya sabuna
dokunamayanlardır sadece. Ki onlarla da ayrı hesabı vardır emperyalistin şüphesiz.
Bakın, muhalefetin millileşmesi için gerekli adımlar atılamadığından, seçim
sonuçlarını şaibesiz kılacak önlemler alamayan muhalefetin hala Parti kurma
aşamasındaki uyurgezerliğinden - ki Haramiler çetesine kefil olmuş bir Parti,
ister istemez lekelenmiş ismini, vizyonunu yenilemek zorunda kalacaktır - ve
aralarında ki müşterek diyalog kopukluğundan daha bahsedemedim bile…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder