15 Haziran 2017 Perşembe

YÜRÜME ÜZERİNE..

           Sonunda Adalet Yürüyüşüne de geldik dayandık. Çünkü kontrollü darbeye, bir de kontrollü gezi gerekiyordu. İlki her ne kadar insani ve yasal değilse de, ikincisi için aynı şeyleri söylemek, hem akla hem de vicdana aykırı olur. Çünkü resmen tasalluta uğramış olan bu ülkenin gerçek vatandaşına bir meşru müdafaa hakkı da doğmuştur artık. Bizim mağdur vatandaş tarafına bakıyorum da, ahde vefa sahibi olarak isim bırakmış olanlar göçtüklerinde, birbiri peşine aranıyor, yâd ediliyorlar. Sultanın yandaş saflarındakilerin eksildiğinde ne hikmetse, bırakın anılmayı eksiklikleri bile fark edilmiyor.

            İyi de halimiz böyle mi olmalıydı. Kurulduğundan itibaren bağımsız Cumhuriyet olarak, 1947’den sonra da bir yarı emperyalist manda Cumhuriyeti olarak yaklaşık bir asırdır birlik ve dirlik içinde, yoluna devam etmiş ülkemde, lider yokluğundan bugünlere getirilmedik mi? Ah be Sayın Kılıçdaroğlu kardeşim, neden uyudunuz bu kadar. 15 yıl bu dile kolay. Hiç mi siyasi öngörü sahibi, namuslu, ‘önce vatan gerisi yavan’ diyebilen akıl önderleriniz çıkmadı? Ya da çıkanları bugün iktidara soyunanlar, hiç mi ciddiye almadı?

            Şimdi milli mücadele yolunda kulağınızı tersten gösterip zor olana kalkıyor ve 23 günlük bir uzun yürüyüşe Mao gibi çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Yorgun, bitap, hırpalanmış ve nerede yattığı bilinmeyen ADALET teyzeyi aramaya kalkıyorsunuz. Şayet bulursanız, bize de haber verin lütfen bir zahmet. Bizim de umutlarımız yeşersin yine hiç olmazsa biraz. Daha önce de yazmıştım, bıçak kemiğine dayansa da, ayak parmakları arasındaki fitiller ateş almadan uyanmaz bu millet, bilesiniz! Eskiler ve acemi askerler ise iyi bilir bunun ne demek olduğunu.

Mücadele verdiğiniz adamlar işi gücü bırakmış, attan, Üsküdar’dan bahsediyor, ülkemizin malını mülkünü süpürüp heder ediyor, yasama, yürütme haklarımız bile gasp ediliyor, haşmetli(!) köprüleri olan vatandaşınız engelsiz ve huzurla boğazın iki yakasına bile ulaşamıyor. Ya da bütün günü yollarda geçiyor ve ancak ekmek arasını dolduran ücretini dahi neredeyse gülsuyuna dönmüş petrol için harcıyor.

Size gelince, ahlak ve erdem gerekçeli başlattığınız bir yürüyüşü mutlaka sonuna kadar pes etmeden götürün. Ki sahiden idealist bir lider olduğunuzu kabul ettirebilesiniz. Yani asla pes etmeyin, yürüyüşü bırakma gibi bir mazeretiniz de olamaz artık. Yalnız uygun bir kıyafet giyin, ergonomik yürüyüş pabuçları da kullanın ve başınıza da mutlaka bir güneşten koruyucu kasket takın. Yoksa bu yolculuğu, ekranda gördüğüm halinizle tamamlayamazsınız. Zira biz uzun yürüyüşçüler iyi biliriz bu işleri.

Hala bu ülkede izan, irfan ve yasal haklarınızla iktidar olabileceğinizi düşünüyorsanız, ne denir ki artık sizlere. Kendinizi bilmem; ama bizi daha fazla kandırmaya da kalkmayın yeter. Ve hala haramilerle kendi dilleriyle konuşmayı, meşru müdafaa yapmayı bilmedikten sonra, kendinizi ve milletinizi harami sultasından nasıl kurtarabileceğinizi, milli bekanıza nasıl tekrar sahip olabileceğinizi düşünüyorsunuz acaba?

Çünkü bugün Milletin Vekilini hiçten mahkûm edenler, yarın liderini, sonra da partisini mahkûm edeceklerdir. Sonra ne olur. Milletin son ümidi de heder olur, uçar gider. Unutulmasın ki yüce Türk milleti AHDE VEFA SAHİBİ liderler milletidir. Biri giderse, diğeri nasılsa yine gelir. Bir ülkenin kurucu lideri yani bir Atatürk, önce lider, sonra baba daha sonra da ata olur. Ve milletinin sinesinde gömülüdür de o artık.

ABD için de bir G. Washington aynı durumdadır. Bu diğer ülkeler için de böyledir. Ne ki bizim Atatürk’ümüz Dünya tarihinde konumu, karakteri ve sebep sonuç bileşkesinde bir tektir ve başka da bir emsali yoktur. Çünkü Dünya mandalarının da gözünü açmış, yok edilmekte olan ulusumuzu tekrar ayakları üstünde dikmiş, kimlik sahibi özgün vatandaş yapmış ve başını dimdik yukarıda kılmıştır.  

İşte yüce Türk Ulusunun böyle de bir büyük şansı ve vasfı da vardır aynı bağlamda. O halde böyle liderler çıkarabilen bir ulusun başına da ona layık liderler gerekir. Kendisini lider sayanların bugünkü trajikomik durumları ortadadır. Ve yanlış liderlerle bugün tekrar karadeliğe düşme noktasına getirilmiş ülkemizin makûs durumu da açıktır.

Tam da ada Krallığının Katar dâhil yeni İslami havariler aradığı bu günlerde, yeni oldubittilere gebe bırakılan ülkemiz, acilen hayati kararlar arifesinde iken, ‘artık demir almak günü gelmişse iktidardan’ havalarını, hiç istemediği halde çalmak zorunda olan ve ADALETİMİZİ bile gasp etmiş bir harami iktidar ve şeriklerinden kurtulmanın şart olduğu, artık tapınırcasına hedefe oturtulmalıdır.

                                                                       Serendip Altındal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder