Sonunda
Adalet Yürüyüşüne de geldik dayandık. Çünkü kontrollü darbeye, bir de kontrollü
gezi gerekiyordu. İlki her ne kadar insani ve yasal değilse de, ikincisi için
aynı şeyleri söylemek, hem akla hem de vicdana aykırı olur. Çünkü resmen
tasalluta uğramış olan bu ülkenin gerçek vatandaşına bir meşru müdafaa hakkı da
doğmuştur artık. Bizim mağdur vatandaş tarafına bakıyorum da, ahde vefa sahibi
olarak isim bırakmış olanlar göçtüklerinde, birbiri peşine aranıyor, yâd ediliyorlar.
Sultanın yandaş saflarındakilerin eksildiğinde ne hikmetse, bırakın anılmayı
eksiklikleri bile fark edilmiyor.
İyi de halimiz böyle mi olmalıydı.
Kurulduğundan itibaren bağımsız Cumhuriyet olarak, 1947’den sonra da bir yarı
emperyalist manda Cumhuriyeti olarak yaklaşık bir asırdır birlik ve dirlik
içinde, yoluna devam etmiş ülkemde, lider yokluğundan bugünlere getirilmedik
mi? Ah be Sayın Kılıçdaroğlu kardeşim, neden uyudunuz bu kadar. 15 yıl bu dile
kolay. Hiç mi siyasi öngörü sahibi, namuslu, ‘önce vatan gerisi yavan’
diyebilen akıl önderleriniz çıkmadı? Ya da çıkanları bugün iktidara soyunanlar,
hiç mi ciddiye almadı?
Şimdi milli mücadele yolunda kulağınızı
tersten gösterip zor olana kalkıyor ve 23 günlük bir uzun yürüyüşe Mao gibi çıkmak
zorunda kalıyorsunuz. Yorgun, bitap, hırpalanmış ve nerede yattığı bilinmeyen
ADALET teyzeyi aramaya kalkıyorsunuz. Şayet bulursanız, bize de haber verin
lütfen bir zahmet. Bizim de umutlarımız yeşersin yine hiç olmazsa biraz. Daha
önce de yazmıştım, bıçak kemiğine dayansa da, ayak parmakları arasındaki
fitiller ateş almadan uyanmaz bu millet, bilesiniz! Eskiler ve acemi askerler ise
iyi bilir bunun ne demek olduğunu.
Mücadele
verdiğiniz adamlar işi gücü bırakmış, attan, Üsküdar’dan bahsediyor, ülkemizin
malını mülkünü süpürüp heder ediyor, yasama, yürütme haklarımız bile gasp
ediliyor, haşmetli(!) köprüleri olan vatandaşınız engelsiz ve huzurla boğazın
iki yakasına bile ulaşamıyor. Ya da bütün günü yollarda geçiyor ve ancak ekmek
arasını dolduran ücretini dahi neredeyse gülsuyuna dönmüş petrol için harcıyor.
Size
gelince, ahlak ve erdem gerekçeli başlattığınız bir yürüyüşü mutlaka sonuna
kadar pes etmeden götürün. Ki sahiden idealist bir lider olduğunuzu kabul
ettirebilesiniz. Yani asla pes etmeyin, yürüyüşü bırakma gibi bir mazeretiniz
de olamaz artık. Yalnız uygun bir kıyafet giyin, ergonomik yürüyüş pabuçları da
kullanın ve başınıza da mutlaka bir güneşten koruyucu kasket takın. Yoksa bu
yolculuğu, ekranda gördüğüm halinizle tamamlayamazsınız. Zira biz uzun
yürüyüşçüler iyi biliriz bu işleri.
Hala
bu ülkede izan, irfan ve yasal haklarınızla iktidar olabileceğinizi
düşünüyorsanız, ne denir ki artık sizlere. Kendinizi bilmem; ama bizi daha
fazla kandırmaya da kalkmayın yeter. Ve hala haramilerle kendi dilleriyle
konuşmayı, meşru müdafaa yapmayı bilmedikten sonra, kendinizi ve milletinizi
harami sultasından nasıl kurtarabileceğinizi, milli bekanıza nasıl tekrar sahip
olabileceğinizi düşünüyorsunuz acaba?
Çünkü
bugün Milletin Vekilini hiçten mahkûm edenler, yarın liderini, sonra da partisini
mahkûm edeceklerdir. Sonra ne olur. Milletin son ümidi de heder olur, uçar
gider. Unutulmasın ki yüce Türk milleti AHDE VEFA SAHİBİ liderler milletidir.
Biri giderse, diğeri nasılsa yine gelir. Bir ülkenin kurucu lideri yani bir
Atatürk, önce lider, sonra baba daha sonra da ata olur. Ve milletinin sinesinde
gömülüdür de o artık.
ABD
için de bir G. Washington aynı durumdadır. Bu diğer ülkeler için de böyledir.
Ne ki bizim Atatürk’ümüz Dünya tarihinde konumu, karakteri ve sebep sonuç bileşkesinde
bir tektir ve başka da bir emsali yoktur. Çünkü Dünya mandalarının da gözünü
açmış, yok edilmekte olan ulusumuzu tekrar ayakları üstünde dikmiş, kimlik
sahibi özgün vatandaş yapmış ve başını dimdik yukarıda kılmıştır.
İşte
yüce Türk Ulusunun böyle de bir büyük şansı ve vasfı da vardır aynı bağlamda. O
halde böyle liderler çıkarabilen bir ulusun başına da ona layık liderler
gerekir. Kendisini lider sayanların bugünkü trajikomik durumları ortadadır. Ve
yanlış liderlerle bugün tekrar karadeliğe düşme noktasına getirilmiş ülkemizin
makûs durumu da açıktır.
Tam
da ada Krallığının Katar dâhil yeni İslami havariler aradığı bu günlerde, yeni
oldubittilere gebe bırakılan ülkemiz, acilen hayati kararlar arifesinde iken,
‘artık demir almak günü gelmişse iktidardan’ havalarını, hiç istemediği halde
çalmak zorunda olan ve ADALETİMİZİ bile gasp etmiş bir harami iktidar ve
şeriklerinden kurtulmanın şart olduğu, artık tapınırcasına hedefe
oturtulmalıdır.
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder