Terör
yaftalı IŞİD, PYD, PKK vs. her neyse, siyasanın emperyalist ucubesini, Ortadoğu’ya
egemen kılmak üzere teşkil edilen sırtlan mangalarına, önce paralı asker
toplamak gerekiyordu. İşte süreç içinde bu sürüler yeterli oranlarda devşirildikten
sonra, var olan ulus Devletleri paralayarak, farklı kulvarlar, renkler ve
formatlarda yerel Federasyonlar kurmak üzere sahneye bir anda sürülüverdiler.
Çoğunlukla günahsız kanları döküldü,
aileler bölündü, şehirler harap oldu ve milyonlarca evsiz, yurtsuz mülteci çoluk,
çocuk yollara düştü, heder oldu, daha da beter oldu. Istıraplarından sorumlu
emperyalist Batı ise bu mazlumların çektikleri acıya duyarsız kaldı. Ve geçen
süreçte Ortadoğu’nun daha önce çizilen yeni yüzü, yavaş yavaş belirmeye başladı.
Hikâyenin gerisi de bildiğiniz gibi halen yazılıyor. İşte bu yeni yapılanmayla oluşacak
vahim geleceği, önemi itibarıyla doğru yorumlaması, TSK’mızın, bugün Suriye’de
olma nedenlerinden birisidir.
Diğer nedeni, çok daha öncelerinden
beri iğneden ipliğine, emperyalist payandasıyla başımıza musallat edilen çakma
Kürt Federasyonunun tetikçisi olan PKK Lejyonunu da besleyecek olan, Suriye,
Irak sırtlarında oluşturulmaya çalışılan Kürt koridoruna iltihakın önünü kapatarak,
sınırımızda oluşacak ve bize de bulaşacak olan sıtma bataklığını da, oluşamadan
kurutmaktır.
Temel konu İslam olunca; en zengin
ve stratejik statüye sahip Ortadoğu’da, Dünya hükümranlığı adına emperyalist
egonun ömrünü uzatmaya yönelik en kullanışlı aracın, Vatikan uzmanlarınca iyice
irdelenip, manipüle edilerek şirazesinden saptırılmış bir İslam olacağı da
anlaşılmıştır. İşte bu nedenle de bizim de hatırı sayılır bir azametle içinde
olduğumuz bu bölgede, yeni bir sanal İslam’ın yüceltilmesi elzem olmuştur.
Ve aynı bağlamda Ulusal Bekamızın
devamı için olmazsa olmaz olan, Kemalizm ve banisi Atatürk, nasıl istenmeyenler
listesinin başına oturtuldularsa; Hz. Muhammed’in Sosyal İslam birliği ve İslam’ın
özeği olan Ehli Beyt de aynı nedenlerle kara listenin başına alınmıştır.
Çünkü
hesaplarına göre şayet bu ögeler dıştalanmasalardı, büyük umutlar besledikleri
çakma İslam projesi, tavuk yemine dönüşürdü. Şimdi bu projeye yakın bir
gelecekte sahte bir Peygamber bulacakları da kesindir. Öncelikli adayları Gülen
idi; ama malum sebeplerle bu iş şimdilik yattı, artık zaman ne gösterir
bilinmez. Bakarsınız Erdoğan’ı yapıverirler!
Çoğunlukla yetişme çağında ki
gençlerden oluşan İslam yaftalı terörist ordularına yeni müritler bulmanın,
Batı’da daha da kolay ve ucuz olabileceğini tespit ettiler. Çünkü altyapı
zengini yani daha bilgili ve danışacak büyükleri olan Müslüman geleneğe sahip, duayeni
bol bir çevrede yetişen gençlere sanal İslam’ı benimsetmek, Batılı cahil, o
kadar fazla da yeni şeyler öğrenmeye iştahlı ve gizem bahçelerinde gezinmeye de
hayli meraklı gençlerin yanında, deveye hendek atlatmakla müsaviydi.
Bu bağlamda, en ideal araç olan
uluslararası NET i (Internet)
kullandılar. Sanal kimlikle, iyi lisan bilir, sahte Vatikan İmamlarını sosyal
medyaya saldılar, hedefe alınan saf gençleri de kızlı, oğlanlı çeşitli
mizansenler, senaryolar, binbirgece, cennet ve cehennem fantezileriyle iğfal
ederek, onları adaletsiz dünyayı düzeltecek sanal kahramanlara figüre ederek, tuzak-kamplarına dâhil ettiler.
Batılı
emperyalist düzenin teslimiyet varoşlarındaki betonarme fakirhanelerinde,
yoklukla; ama çaresizlikliklerini unutturmak için de alıştırıldıkları
uyuşturucularla büyümeye çalışan bu genç çiçekler, böylece terör bahçelerinde
açamadan solup gittiler, gitmekteler.
Doğulu
Müslüman gençlerin küçükken Doğuda ki eğitim kamplarına düşenlerinin dışında kalan
daha yetişkinleri - ki bunlar çoğunluktur -
ise alacakları yeşil Dolarlarla ilgileniyorlardı aslında sadece, zira onların
kafaları, çevrelerinde mebzul miktarlardaki din sarraflarının çakma tanrı
safsatalarıyla yeterinden fazla doludur esasen. Bütün bu garipleri haralardaki
sığırlar gibi güden kara maskeliler ise düştükleri tuzağın farkına varıp
ayrılmak isteyenlere vahşet dolu işkenceli ölümler tertipliyor, vesileyle diğerlerine
de korku salıyorlardı.
İşte
bir yanda bunca uğraş verilip, paralar dökülüyorken, elbette ana hedef olan
Türkiye’de de Yeni Osmanlı dümeniyle karışık, irticai İmamet dönemine
geçilmeliydi. Bunun içinde iradeyi tamamen kendi elinde toplayacak bir çakma
Başkana pardon Sultan’a ihtiyaç vardı. Ama her şeyden önce de Anayasa buna
geçit vermeliydi. O halde öncelikle anayasa ve bilhassa da ilk dört maddesinden
kurtulunmalıydı.
Nasıl mı? 15 Temmuz kurgu darbesinin
ürünü OHAL ve KHK’lar işte bunun için vardılar. Mecliste salt iyi niyetinden
başka, eti, butu yeterli olmayan CHP’nin dışında, başka da işe yarar muhalefet
olmayınca, bu günlere gelmemiz hiç de zor olmadı. Peki, hepsi bu kadar mı?
Hayır, hiç sanmıyorum. Bekleyelim ve bu filmin sonunu, Emmioğlu + Vatandaş = Ordumillet bileşkesinde hep birlikte
görelim.
Bu
Bahçeli denen adamı is anlamak mümkün değil. Ahın gitti, vahın bile kalmadı yadigâr.
Hala arkasında partisi bile kalmayan bir koltuğa yapışıp oturuyorsun. Hiçbir
kıymeti harbiyenin olmadığını, aynaya baksan da anlayacak halin yok nasılsa.
Bak o zaman yakın koruman haline gelen çevrendeki AKP’lilerin, bilhassa da Binbirali
ile Erdoğan’ın, sana kahredici bir istihza ile bakan gözlerine. Ve içlerinde
yanıp sönen ikircikli o sinsi parıltılara. Aslında vicdan, ahlak yani akıl taşıması
gereken bölgende, belki sen de bazı kıpırtılar hissedebilirsin…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder