Eğitimciler
Birliği Sendikası yaftalı, idüğü Yeni Osmanlı İslam’ı paradigmal bir kurgudan
neşet eden son günlerin çakma kuruluşlarından birisi bu da anlaşılan.
İşverenlerinin talimatları doğrultusunda, önce Atatürk’ü ve inkılaplarını
dıştalayarak başlayacaktı hizmete, o da diğer akmantarlar gibi elbette. Zira
aksi düşünülemezdi bile.
Eğitim-BİR-SEN denen kurumu teşkil
eden adamların, muhtemelen de bazı kadınların yediği şu herzeye bakın. Atatürk
ve İnkılapları Tarihi, temel eğitimden çıkarılmalıymış. Bak sen, ondan sonra da
ne kalır ki adına eğitim dediğiniz, her neyse o nesnenin içinde. Yoksa bütün
ana ve babaların çocuklarının, sizlerin olduğu gibi emperyalist İslam’ını boş
beyinlerine çivileyen çakma İmam okullarında, beyinleri iğdiş edilerek, milli kimliklerinden
de arıtılmış, milliyetsiz Vatikan kuklalarına dönüşmelerine müsaade etmelerini
mi bekliyordunuz.
Nasıl bir kimliğiniz, yapısal
değerleriniz, ahde vefa ve erdem anlayışınız var. 50’lerden bu yana Marshall programıyla,
aslı olan güzelim Atatürk’ümüzün milli eğitimi değiştirilerek, esasen yarı
millileştirilmişti. Ve oradan itibaren de düşe kalka yoluna devam eden, ahı
gitmiş vahı kalmış olan eğitimi, 4+4+4 saçmalığından sonra, şimdi daha da kuşa
çevirip, ucubeye döndürmeye kalkıyorsunuz.
Atatürkçülüğün
esasının önce tam bağımsızlık demek olduğunu bilmeyen, nasıl öğretmenlersiniz
sizler, söyleyin kimler sizleri öğretmen yaptı bu ülkeye. Kendi varlık
nedenlerinizi bile borçlu olduğunuz, buna sahip olamamış ulusların size gıpta
ile baktığı, sizi kıskandığı böylesi bilimsel bir gerçeği, hem de temel
eğitimin dışında nasıl tutabilirsiniz. Temel eğitim çocuğuna, hayattaki
özgüveni, milli bekası ve başarısı için elzem olan milli eğitimi
öğretmeyeceksin de, kazın nasıl yolunacağını mı öğreteceksin.
Aslında
böyle bir öneriler paketine imza koymakla, ülkenizi gelecekte emperyaliste
ellerinizle teslim ettiğinizi ve gelecek nesiller tarafından - ki bunların
içinde sizin çocuklarınız, torunlarınız da olacaktır – nasıl lanetleneceğinizi,
bunu yapmakla da tarihe kara bir leke olarak geçeceğinizi bile nasıl
düşünemiyorsunuz. Ve her şeyden önemlisi, bir büyük ulusun ayrılmaz fundamenti
olan, olmazsa olmaz çağdaş eğitimi; 1. Meşrutiyetin bile geri seviyelerine
düşürmeye kalktığınızın nasıl farkında olamıyorsunuz.
Bu
bağlamda verdiğiniz rapora bakınca, bu maskaralığın 40 akademisyen, 400
öğretmen tarafından imzalandığı görülüyor. Akademiklerden ziyade – ki onların yandaş
olanlarının hali pür melali ortadadır – çocuklarımızı emanet ettiğimiz
öğretmenlerimizin kişisel profilleri bizi ziyadesiyle alakadar ediyor.
Kimdir
bu öğretmenler? Hangi öğretmen okullarından mezun olmuşlardır? Bu kadar ‘yok
daha neler’ ötesi bir bağnazlığa imza koyabilmeleri için mutlaka tarikat,
cemaat vakıflarının burslu seçme(!) İmam okullarından başarılı(!) bir eğitim
aldıkları kesinlik kazanmaktadır. Yoksa fırsat bulabilseler Engizisyon dönemine
bile rahmet okutacak ilkel bir yapılaşmaya imza koyabilmeleri, asla mümkün
olmazdı. Yani kimsenin dini, imanı ile uğraşmayan ve halen mevcut olan laik bir
sistemin; İslam’ın aslı olan Ehli Beyt ile tam örtüştüğünü bile bilemeyen harcı
âlem kara cahiller bunlar. Hadi gel de çocuğunu, bir de bu kafalara emanet et
şimdi.
80
sonrası ‘bizim çocukların’ döneminden itibaren, mantar gibi çoğalmaya başlayan,
AKP ile de sayıları tavan yapan, aslı emperyalist projesi olan ve proje
kapsamında finansal destek alan Küresel İslam Federasyonları genelinde Vatikan
İmamı yetiştiren, İmam Hatipler gerçeği budur ve tek ortak ürünleri de bu imza
sahipleridir işte.
Aslında
daha ilk gününden beri aynı proje bağlamında, AKP Hükümetinin Atatürk den
başlayarak, onun ilkeleriyle birlikte Türk Milliyetçiliğini tasfiye etmek üzere
kurgulandığı biliniyordu. Şimdi ABD ortaklığında başarısızlığa daha başında
mahkûm edilmiş bir sanal darbe ile kontrol, AKP eliyle bir OHAL’e dönüştürüldü.
Sebep sonuç ilişkisi de KHK’larla sonuçlandı. OHAL’in oldubitti kanunları olan
KHK’lar ile de laik Türkiye Cumhuriyetine nihai darbenin vurulabilmesini amorti
etmek üzere bir zemin planlanarak, nihayetinde çakma bir Başkanlık da hedefe
oturtulmuştur.
Arkasından
Başkanlık (Padişahlık) varsayımı ile yavaş yavaş koordinatları tespit edip, son navigasyonla
da nokta atışı yapılacaktır. Eh artık ondan sonra da, mutfakta göstermeden pişime
hazırlanan kazlar, artık sokaklarda da yolunmaya başlayacaklardır. Eğitim-BİR-SEN’ler
mi diyorduk, onlar ise devede kulak kalacaklardır. Sebep sonuç ilişkisinin bize
öğrettiği de budur. Yani sebep olmadan sonuç da olamaz. Şimdi bu yazının
sonucuna bakarsak ‘Eğitim-BİR-SEN öneri paketi’ olduğunu görüyoruz. Nedeni mi?
Ee bu kadar kelamdan sonra, artık onu da anlamış olmalıyız.
Bir de bu öneri paketinin neler
içerdiğine ve bu gariplerin neler önerdiklerine bakalım o zaman:
1)
15 Temmuz eğitim programlarında yer almalıdır. – Nedeni belli değil mi?
2)
Talim Terbiye Kurulu yeniden yapılandırılmalıdır. – Neden acaba?
3)
İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi Ortaokul ve Lise müfredatından
çıkarılmalı.
– Bak sen! Mevcut yarı milli eğitimden bu da çıkarılırsa, mahsul olarak geriye
sizinkiler gibi çürük yumurta beyinler kalır ki bakın bu size cuk oturuyor
işte.
4)
Din ve Ahlak eğitimi
birinci sınıftan itibaren verilmeli. – Demek ki bugüne kadar yetişmişlerin
hepsi ki buna sizlerde dâhilsiniz, dinsiz ve ahlaksızdır.
5)
Öğrencilerin Kuranı Türkçe seslendiremedikleri için Kuran Okuma
Programı yapılandırılmalıdır.
– Gel şuna Arapça mecburi olmalıdır de de, anlaşılır olsun.
6)
Öğretim programları ve merkezi sınavlar arasında ahenk
sağlanmalıdır. –
Esasen eğitimin amacı bu değil midir?
7)
Haftalık ders programları aksatılmamalıdır. – Bakın bunda anlaştık işte.
Neyse ki yeni bir KHK ya
kadar bunlar sadece öneri şimdilik. 15 yıldır ülkeyi talan ettiler. Yetmedi
şimdi de Osmanlı çiftliğine dönüştürerek, saraylar, atlar, uşaklar, bir elleri
yağda öteki balda ve yattıkları yerden nesiller boyu irat bekliyorlar. Yani elini
bile oynatmadan ömür boyu aylık gelir. İyi de bunu kim kime verir. Bundan sonra bu kabilden tarifsiz
zırvalara söylenecek her söz, abesle iştigal olacaktır. Vakit şimdi icra
vaktidir artık…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder