Devletin
giderek artan kimlik zafiyeti, bütün sosyal varlığımızı etkilerken sporumuzu,
özellikle de yüz yıldan fazla oynadığımız futbolumuzu da boş geçmedi.
Neticesinde BJK’mız, şaibeli AB enigmasının, özeli bile tartışmaya açık cinsi
bozuk bir hakem döküntüsü, paralı asker tarafından bağıra bağıra AB dışına
atıldı. Ve AB’li Napoli ile Benfica, üst gruba elele çıktılar daha doğrusu da
taşındılar.
Bu menşei, suratı gibi karanlık
hergele, kendi vatandaşlarının bile yüzkarası olduğu nedeniyle, bilin ki
şaibeli maçların aranan hakemi olarak yaftalanmıştır bundan böyle. Ne ki kendisi
gibi kaybedecek herhangi bir değer mefhumu olmayanlar için bunun hiçbir anlamı
yoktur. Böylesi bir şerefsizlik, onun umur meselesi bile değildir aslında.
Üzülme BJK sen kaybetmedin, hakkın gasp edildi sadece. Bilesin ki sen sapına
kadar onurlusun ve gerisini de onursuzlar düşünsün artık.
Aslında birileri AB ve ABD ye posta
koyduğunu sanıyor ve bununla avunup bebeleri kandırıyorken, anlı şanlı bir Türk
takımı, aynı şartlarda; ama tarafsız hakemlerle 100 defa oynasa 90 defa
yenebileceği bir takıma, şaibeli, rastlantısız hakem kararıyla ve AB içinde
asla emsali olamayacak bir duyarsızlık ve saygısızlıkla elenmek zorunda
bırakıldı.
Yani değil Türkiye’mizi, şampiyonluk
grubunda bileğinin hakkıyla ülkemizi temsil etmeye hak kazanmış BJK’mızı bile
aralarında istemediler. Bu da devlet olduğunu iddia eden, üstüne üstlük bir de
kendince menkul bir Başkanlıkta da gözü olan, ihtirası tavan yapmışlara kapak
olsun.
Yüce Atatürk’ün talebelik
yıllarından itibaren kendisine idol olmuş ve sonuna kadar ilişkisini kesmediği
kulübü BJK’mıza atılan AB şamarı, aslında bütün milletimize atılmıştır. Ve hiç
kuşkusuzdur ki bu keyfiyet, en güncel temadır bugün. Üstüne de başka ne
söyleyelim, ne yazalım ki. Hepsi de bildiğiniz safsatalar, boş adamların boş
zırvalarının tekrarı olacaktır yine nasıl olsa.
Artık şamar yemeye alışık bir toplum
olduk herhalde ve ezcümle. Adam sahilden sapanla ağaçlarında kuş avladığı adalarını,
düşmanına silah bile atmadan teslim ediyor. Ondan sonra vatan, millet,
Sakaryalı hamaset edebiyatı gırla gidiyor. Haydi, canım geçiniz. Hala
dinleyecek misiniz bu palavracıları. Başkanlık paradoksuyla sallamaya devam
edin siz. Devlet olup da ülkenize yaptığınız başka da bir hayır yok nasılsa.
Dolar mevzuatına gelince, garibanın ki
bu takımda ben de orta saha oynuyorum, yastığımızın altında Dolarımız vardı da
bozdurmadık mı? Neden kendi Dolar cukkalarınızı millileştirmeyi düşünmüyorsunuz.
Birisi dünyanın en zengin siyasetçileri arsında yer alıyor. Diğerinin
gemicikleri para basıyor. Cumhurun başı neden Boşbakanı ile beraber elele önce
kendi ve ailelerinin fazla Dolarlarını bozdurmayı düşünmezler. Siz başlayın da
emsal olun millete; ama göstermelik yapmayın bunu da, sonra da vatandaştan
beklemek hakkınız olsun. Size de delikanlı desinler hiç olmazsa!
Oysa şimdi tam zamanıdır, ulusal ihtiyacımız
olan adımları atabilmek için. Ne var ki bunun içinde; attığı her adımın
bilincinde olacak, sözüne güvenilir, içi dışı bir, açık hesap verebilir, emperyal
amaçlara alet edilemez, uluslararası saygınlığı olan, adil, sağlam kişilikli ve
öze dönük tam bağımsız Türk kimliğinin müktesep hakkı olduğuna, Türk vatanının
bölünemezliğine iman etmiş; adı her ne kadar Atatürk olamasa da, aynı hamurdan
bir lider kimliğine, acilen ihtiyacımız vardır.
Şayet çevrenizde böyle bir aday
varsa, gelin onu hemen lider yapalım. Ve hiç unutmayalım ki şayet Atatürk bugün
yaşıyor olsaydı, aslında böylesi bir durumla asla karşılaşmayacak olsak bile
vaktaki karşılaşmış dahi olsak, kim bilir bu durumdan nasıl ikinci bir kurtuluş
zaferi yaratabilirdi acaba yine? Bunu düşünmeden edemiyorum. O halde vasiyeti
üstüne bizde Atatürk gibi düşünelim o zaman!
Abdülhamit’in 33 yıllık dumanlı
istibdat dönemi ve karakteristiği tetkik edilirse, bizim Erdoğan ve
icraatlarına nasıl cuk oturduğu da hemen görülecektir. Abdülhamit’in geçmiş
istibdat döneminde yaptıklarının, Erdoğan başkanlığında yapılacak olanlar
cephesinde, AKP’de neden parti programı olarak ele
alınmış olduğu, muhtemeldir ki artık ülkemizin güvercinleri tarafından da
anlaşılıyor olmuştur.
Bir de uzatmalı yılan hikâyesine
dönüştürülen 15 Temmuz var ki deme gitsin. O günden bu yana çok sular aktı hala
kapalı duran dosyaların altından. Çok yaygara yapıldı, yapıldı da ne oldu. FETÖ
temizliğinden başka – ki o da tam değil, kısıtlı - ortaya çıkan hayır olmadı. Peki,
bunda AKP payı neydi. Ne öğrendik ki bu konuda.
Araştırma komisyonu kuruldu da biz
neyi öğrenebildik. Baş tanıklara soru bile sormayan nasıl bir araştırmaydı bu.
Aslında FETÖ imzalı başlayan birinci perdesi, AKP imzalı sona eren iki perdelik
bir oyundu bu. Belgelemek mi istiyorsunuz? Şimdi bakın o zaman, sonu belirsiz
yahut da bütün engeller bertaraf edildikten sonra meclisin anahtarını yeni AKP
Hükümetine devredecek bir erken seçime kadar sürecek olan OHAL’e ve o güne
kadar aralıksız çıkartılacak KHK’lara, anlarsınız!!!
Neden
mi o güne kadar? Çünkü çıkan KHK’lar, otomatikman yasallaşacak da ondan. Yoksa
sol el sağ eli keser mi sanmıştınız. Yani yeni seçimle OHAL Anayasa ve
CUMHURİYET bitecek, AKP gidecek yeni Başkanlı AKP gelecek. İşte oyunun aslı
budur. Olay kendini belgeliyor aslında. Ben söylemiyorum; ama tasarım bu. Ee artık bundan
sonrası da Türk Milletine kalıyor…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder