16 Temmuz 2016 Cumartesi

TAZE BALIK..

           Askerimizin böyle bir ağlanası vodvile piyon edilmesi utanç ötesi bir kepazeliktir. Vah benim Mehmet’im, bu da mı gelecekti o erdemli, ahde vefa sahibi başına. Üstünde ki şerefsiz oyunların faturası, emir komuta halkasının en altındaki emir kulu olan sana nasıl yazılabilirdi ki. Bundan daha büyük bir şerefsizlik ve vicdansızlık olabilir miydi hiç.

            Sana vurmaya kalkan yandaş piçlerinin o kırılası kafaları sana muhtaç olacaktır nasılsa yine ve yakında bir gün. Hiç kuşkun olmasın aslanım. Bir kömür şilebinin 3 cü sınıf lostromosu haletinde ki Genel Kurmay Başkanın, seni nasıl böylesi bir utanca, vicdansızlığa alet edebildi. 3 cü sınıf lostromo bile bu yazımı okusa “bula bula beni, böyle bir boka yaramaz ansıza mı benzettin’ diye tavır koyardı bana kesin. O kardeşim sakın kusura bakmasın.

Çünkü senin bu çaresizliğinden ülkeyi yönetenler kadar, ordu komutanların da sorumludur. Hele de önce, o komuta kademesinin en başında oturanı. Çünkü hepsi bu kadar delalet içinde olup, bu kadar da sorumsuz ve sorumluluk alanlarında olup bitene bu denli lakayt, ötesinde de ansız kalabilmişlerdir. Ayrıca bilesin ki içinize de bir sürü IŞID ve/veya CIA piçi hergele de katılmıştı. Çünkü üstlerinde ki iğreti üniformalar adeta üstlerinden akıyordu, onları taşıyamıyorlardı bile. Zira Türk askeri öyle kayıkçı üniforması taşımazdı, taşıyamazdı.

            Askeri darbe adıyla prezante edilen olay açık, bir o kadar da acemice ve enayice hazırlanmış bir tertipti. Olayların başında ki Erdoğan’ın, mutlaka önceden haberdar olduğu, Genel Kurmay ve Mit’in de ortak bir ürünüydü olay muhtemelen. Yani paralelci Fetoya atfedilen darbe sanrısı, aslında ordu içinde ondan daha da güçlü hale gelmiş Erdoğan cemaatinin bir kurgusuydu şüphesiz. Bunun için yeterinden fazla indis mevcuttur.

            Bir kere, 1560 askerle 80 milyonluk hem de bir Türkiye Cumhuriyetinde, hiçbir darbe yapılamaz. Yapılamadığı gibi bir mehteran yürüyüşü bile seyirci toplayamazdı. Yapmaya kalkarsanız da kendinize, bırakın ilk mektep 1-2 sınıf çocuklarını; ama sokak finolarını bile işte böyle güldürürsünüz.

Olay anında ve daha kimse işin ne olduğunu anlayamamışken, saraylı muhterem hemen halkı (aslında yandaşlarını) sokağa çağırdı. Ve derhal Hükümetin kontrolü elinde tuttuğu haberi yayınlandı. Haberler başlangıçta ulusalcı kanallardan da; ama yandaş yorumlarıyla verilirken, sonra nedense onlarda kararıverdi. Konuşan, haber neşreden sadece yandaş kanallardı artık. Hele bir de Mekke resimlerini, güncelmiş gibi yayınlayan Canlar TV var ki deme gitsin.

Oysa bir milli darbede asla böyle olamazdı. Çocuklar bilmez; ama en azından bizler böyle olmadığına defalarca şahit olmuştuk. Bunun böyle olduğunu Erdoğanların, binbir Alilerin jenerasyonu da iyi bilmelidir aslında. Ulusalcı kanallar gümbür gümbür milli sloganlar atarlardı. Ulusalcılar hemen sokaklara çıkmamakta, temkinli ve akılcı oldukları için de işin sonunu beklemekteydiler kuşkusuz. Nitekim çağrının hemen ardından, bir takım yandaş yumurta topuklunun hemen tankların üstüne fırlamaları da anında gerçekleşti. BMM’ne bir bomba atılması ise zararsız; ama aynı bağlamda acemice verilen göstermelik bir başka mesajdı.

Camilerden okunan uzatmalı salaların avaz avaz, sabahlara kadar vatandaşı uyutmaması ise apayrı bir başka maksatlı tasarımdı. Ve sanki özlenen Şeriatın ayak sesleriydiler, boş sokaklarda yankılanan. Öyle ya, yandaş mümini nasıl sokağa taşıyacaktınız.  Maçtan, pardon çakma darbeden sonra bizim binbir Ali’nin hemen çenesi açıldı, ufku genişleyiverdi. Ve alışılmadık otoriter tavrını adeta herkesin gözüne sokarcasına, buyruklar atmaya başladı. Yaptırımcılıkla suçlanan ABD’nin bu kadar acemice, enayice darbe yapacağına inanmak ise ayrı bir ahmaklıktır.

Artık etki kaybına düçar olan ABD, elbette Hükümetin üstünde bütün kontrole sahip olmak isterdi ve isteyecektir de. Ne ki ABD’nin B, C, D vs. planları da çoktan hazırdır şüphesiz; ama bu kadar acemice ve enayice değil. Öyle veya böyle, sonuçta asıl nemalanacak olan yine kendisi değil miydi esasen. Bir yandan da aslında Erdoğan’ı anlaşmalı beslemiyor muydu? Bu kadarı da yenmezdi artık be birader. Kimse kimseyi kandırmaya da kalkmasın. Ve ABD istediği kadar da akıllıca planlasın, bütün planları tam bağımsız gerçek bir Atatürk Ordusunun önünde, akamete uğramaya mahkûmdur...


Oysa bu çakma darbe aslında, Erdoğan’ın ille de başkanlık tutkusunun bir ürünü olasılığını da barındırıyor bünyesinde. Nitekim yakın günlerde, ‘Bakın Başkan olsaydık böyle darbelere maruz kalmazdık. Bütün kontrol bizde olurdu.” mealinde mesajları da duymaya, okumaya başlayacağız hemen ardından. Nitekim binbir Ali’nin Erdoğan’a, derhal fırsatı kaçırmadan “Baş Komutan” diye hitap etmesi de bu vurgunun bir ön çağrısıdır aslında. 

Ayrıca bir şeye daha dikkat ettiysek; yüksek yargı mensuplarının cübbe ile sokağa inmelerinden hemen sonra bu darbenin gelmesi de hayli ilginçtir. 11 Yargıtay ve 4 HSYK üyesinin de bu fırsatta hemen gözaltına alınması ve devamında ki yargı kıyamı sizce de asal nedeni açıklamıyor mu? Velhasıl bu en taze balığı da yine yutmuş mu olduk şimdi. O halde bu son balığın üstüne iştahla atılan, bilhassa da ulusalcı olan bütün balıkçıl kuşlarına afiyet olsun.


Pekiyi, başarısız ve aslında yine yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları bu acemi vodvilden, yine de bazı kazanımlar çıkarmak mümkün olmaz mı acaba. Mesela ordumuzda ki bütün cemaat atıklarından ki bunlara Erdoğan’ın ki de dâhil olmak üzere, bu vesileyle bir kere de arınmak mümkün olabilir.

Hükümete de acılı bir deklarasyon vererek, bundan böyle TSK’nın kendi milli ve bağımsız otonomisine derhal ve yeniden tam sahip olması gerektiğini, ordu üstünde onu rencide edecek, itibar kaybına uğratacak bütün oyunlara derhal son verilmesini, elbette anayasal kurallara uyulacağını; ama fazlasının ordu mensuplarından beklenmemesi gereğini filan ortak deklarasyona paketleyebilirler de mesela.

Burada amaç, ordunun üstünden siyaset elinin tamamen çekilmesi ve ordunun kendi sahasında alması gerektiği kararları alması ve olmazsa olmaz emir komuta yetkilerini, hiç bir sivili bulaştırmadan, tam bağımsız olarak kullanabilmesinin de yeniden sağlanması olmalıdır. Sonuç olarak da, Türk Milletinin ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin ihtiyacı olan böylesi bir Atatürk ordusu, tekrar ortaya çıkacaktır sadece.  Ki bu da bize fazlasıyla yeter…
                                                                     
                                                                                 Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder