Halka “gergin olmayın” çağrısı yapan
Başbakana halkın cevabı; “neden gergin olalım ki, alnımız açık, sicilimiz
temiz. Eksi bakiyeleri hayli kabarık ve milli müktesebat önünde temerrüde
düşmüş olanlar sizlersiniz ve doğal olarak da asıl kayba uğrayacak olan sizlerin
gergin olması, size daha çok yakışır” olmalıydı aslında.
Karagöz, Hacivat tuluatına benzeyen
darbenin, kalıntıları temizleniyor derken, bu temizliğin matluba uygun ve meşru
gerekçeler içerip içermediğini kim tahlil edecek acaba, sorusu akla geliyor
nedense. Çünkü Ohal, Bu hale yani bir sivil
darbeye dönüşmeye de çok müsait bir zemin oluşturmuş gibi görünüyor.
Verilen rakamlar ürkütücü, askerin
bütün yönetim kademelerinin Fetocu olduğuna mı inanalım yani şimdi. Bu pek
inandırıcı gelmiyor insana. Çözüm sürecinin, PKK ya köstebekgiller krallığı
oluşturduğu ülkemizde, Fetocuların da AKP Hükümetine ortak oldukları yıllarda
ve kene gibi yapışkan olduklarından daha da öncesinden itibaren, devlet içinde
nasıl bal peteği haline geldiklerini tahmin etmek zor değil. Ne ki neredeyse
bütün ordu kademelerini ele geçirdiklerine yine de kimseyi inandıramazlar.
Çünkü
ordumuz bu kadar al Allah’ım emanetini çaresizliğinde olmamıştır hiçbir zaman. Ve
her daim içinde gizli Atatürk’lerini de barındırmış ve barındıracaktır da. Bir
CIA’sı yoktur; ama kendi otokontrolünü kimseye ihtiyacı olmadan da yürütmesini
bilmiştir her zaman. O nedenle de gerçek Fetocuları, yine ordu kayıtlarından
tespit etmek mümkün olabiliyor esasen. Şayet böyle olmasaydı darbe maksadına
ermiş olurdu. Şimdi akıllı olsunlar da yandaş AKP patatesleri gibi hemen tavaya
yatmasınlar sakın.
Askeri
Akademinin Maarife bağlanacağı ve TSK’nın sivilleştirilmeye doğru götürüleceği
söyleniyor. Aman sakın ha! Şerefli Türk ordusu asla IŞİD gibi emperyalist bir
Lejyoner taburu değildir, olamaz da. Sonra milli karakterini kaybeder, ki bu
isteniyor herhalde. Önce Maarifin kime bağlı olduğu düşünülmelidir. Çünkü böylesi
bir durum Türk askeri geleneğinin; tıpkı Kemalist bağımsızlık ilkelerine ve
Cumhuriyetin temel esaslarına yapılmak istendiği gibi dumura uğratılması demek
olur sadece.
Şimdi
darbe sonrası gelişmeleri dikkatle izlenmeli ve Feto tanklı, CIA&Mossad
darbesinin hedefe ulaşıp ulaşamadığı daha iyi analiz edilmeli ve sentez haline de
getirilmelidir. Çünkü darbe bitmiş değildir, o giriş sahnesiydi, aksine gerçek
oyun asıl şimdi başlamaktadır. Bu bağlamda Ergenekon ve Balyoz aklanmışlarının
tekrar kendi görevlerine dönmeleri biran önce sağlanmalıdır.
Ordu-Milleti
kandırmak adına, “orduya geri alındılar” yaftasıyla muhtemel yeni bir oyuna
alet edilmelerinin de önüne mutlaka geçilmelidir. Ve Ordumuzun, bayağı hasara
uğramış şerefini yeniden ayağa kaldırmak üzere, artık acilen yumruklarını sıkıp
nefsi müdafaa durumuna geçmesi gerekmektedir. Bunun için de Yüksek Askeri
Şura’nın ilk yapması gereken iş, siyasi parmakların, kozmik odaların ve karargâhların
dışında tutulması gereğini sağlamak olmalıdır. Ve Başkomutanın Genel Kurmay
Başkanı olması gereği ise asla unutulmamalıdır. Bu bağlamda da her şeyden önce,
boynuna kemer bağlatmayacak olan bir Başkomutan acilen bulunmalıdır.
Darbeye kurgu diyenleri neredeyse
PKK saflarına oturtan bir, çok bilmiş - haydi ismi bizde kalsın - yine ve yeni
bir zırva ile baltayı bir kere daha taşa vurdu. Bu kafayla çevresinde hala
ulusalcı buluyorsa, durum düşündürücüdür. Ve Karagöz, Hacivat güldürüsünde
olduğu gibi de “yıktı perdeyi eyledi viran” sahnesinde, son noktayı da koymuştur.
Ne diyelim yazık oldu. İnşallah son fırsatı kaçırmaz da doğrular deresine
tekrar atlayıverir. Çünkü akarsu her zaman en doğru yatağını bulur ve bulacaktır.
Aslında dürüst ve şerefli bir insan
olduğu halde, zaman zaman kendisine bile ters düşmeseydi ve şayet bir milli
liderlik kimliği de taşıyor olabilseydi; defalarca yer aldığı siyaset
sahnesinde, kalıcı bir profil
oluşturabilir ve inanmış arkadaşlarıyla beraber ki, hepsi Atatürkçü
ulusalcılardır, en azından HDP yaftalı emperyalist beslemelerinin üstünde bir
oy yüzdesiyle bugün, mecliste oturuyor olurdu. Ve bizde bundan kıvanç duyardık.
Bir şey daha var. Türk Milletinin
başında olup da Türk adını ağzına almayan, Anayasayı saymayan, ülkeyi
bölünmenin eşiğine getirmiş sözde bir cumhur başıyla, yolunda gidip, aynı safta
kalırsan, belki sen de tarihe geçersin; ama tersinden. Önce lisanına dikkat et.
Şayet şerefli vatan evlatlarını vatan hainleriyle aynı kefeye koyarsan, sonra
adamın Allahını bile ipe dizerler bilesin…
Kayıplarında bile yeni kazanç
parametreleri sıralamayı iyi bilen emperyalist, şimdi son kozunu 15 yıldır beslediği
çetesine yaptıracağı sinsi bir sivil darbeyle çözmeye çalışacaktır. Ne ki çete de
artık durumdan bizar olmuş ve sonunda yine kendi başına geleceklerin de
farkındalığında, patronuna artık kafa kaldırıyor da olabilir.
Bu bağlamda da Erdoğan şimdi bütün
milleti arkasına alma uğraşı içindedir. Telefonlarımıza gelen ve ücretlerini
yine bizlerin ödediği tonlarca imdat çağrısı içeren SMS de bu yüzdendir. Ne ki
etme, bulma dünyasıdır bu. Hani men dakka dukka
da diyordu ya bir zamanlar, aynen de öyle işte. İçine düştüğü kahredici çelişkiden (açmazdan),
şimdi nasıl sıyrılacağının hesapları içine girmiştir artık. Çünkü çok hüsrana
uğrattığı, ümmet olarak gördüğü ve yeni farkına vardığı milletinİN, kendi seçmeni de dâhil olmak üzere artık kendisine
güveni kalmamıştır.
Bundan sonra şapkalarınızı önünüze
koyup düşünme zamanınız gelmiştir artık efendiler. Atatürk ve bize emanet
ettiği ilkeleriyle uğraşmayı da bırakın artık. Boşuna uğraş verip dünyayı da
halinize güldürmeyin.
Neden
mi:
§ Atatürk bütün hayatını hak, ideal ve doğrular üzerine inşa etmiş bir
liderdir. Böyle bir lider, evrenin bütün sarsılamaz gerçekleri gibi kendisiyle
ebedileşir. (S.
Altındal)
Çünkü
Dünya tarihini değiştiren, bize vatan ve kimlik veren, rahmetler içinde yatası
Kazım Mirşan gibi hak arayıcı, sapına kadar da icraatçı aydınlarımızın da ışığı
olan ve evrenle ebedileşmiş emsalsiz bir liderdir de ondan. Şayet o olmasaydı,
Asya da Türkmen Devletlerarasında göçebe gruplar halinde yaşayan devletsiz,
kimliksiz, sahipsiz insancıklar olarak yaşıyor olacaktık bugün.
Belki
de bugün Suriye, Irak bataklığında çok zor durumda oldukları halde el
uzatmadığımız öz kardeşlerimiz olan Türkmenlerin halinden de acınası olacaktı
hal i pür melalimiz. Bunlara da azıcık empati oluşturun bir zahmet, belki biraz
yüzünüz kızarır hiç olmazsa…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder