Almanya Parlamentosunda, oraya nasıl
sokuldukları şaibeli ve sözüm ona da Türk oldukları söylenen(!) bazı milletvekilleri,
en ufak bağlamda bile bizi bağlamazlar. Bir Bayan Alman Vekilin çıkıp ‘böyle bir
soykırım kararını siyasetçiler değil, ancak tarihçiler verebilir. Buna biz
neden alet ediliyoruz’ diyebildiği, zihni açık ve özgün münevverleri de
barındırabilen bir mecliste, milliyetlerinde Türk yazan; ama kendi tarihlerinden
bile haberdar olmayan bazı beslemelerin, aynı emperyalist meclisteki, kendileri
gibi Euro uşağı beyin özürlü Alman kuklalarından, elbette bir farkları da olamazdı.
Ermeni
Patriği Aram Ateşyan’ın açıklaması, başta Alman meclisindeki oldubittiye
getirilmiş türk(!) milletvekilleri olmak üzere,
soykırım yasasını destekleyen diğer Alman emperyalist kuklalarının suratlarında
bir şamar gibi patlamış olmalıydı aslında. Tabii hissedebildilerse ki, o yapıda
bu mümkün görünmüyor. Çünkü Ateşyan ‘acımız, Türkiye’yi sıkıştırmak için
uluslar arası platformda, maalesef bizim sırtımızdan Türkiye’ye karşı bir
malzeme olarak kullanılıyor’ mealinde bir ifade kullanmıştır. Bu ifade ise
gerçek Ermeni meselesini, çok doğru ve eksiksiz özetlemiş oluyor da esasen.
Ciğer sotelerin, ızgaraların havada
uçuştuğu yeni bir güncelde, Türkiye’miz gibi 100 yıllık CUMHURİYET KÜLTÜRÜ ne
sahip bir büyük Dünya Devletinin, yönetim kademesinde kullanılan siyasi jargona
bir bakarmısınız? Sonra da ‘aman Yarabbi’ diye iç geçirmezmisiniz? Bu
pencereden bakınca da bizim külhani ve gayrı milli meclisin, sadece kendi
yetersizliği nedeniyle; ama maalesef temsil ettiği Türk Milletinin de başına
musallat edilen bu sapkınlıklarla baş edemeyeceğini, hemen tespit edebilirdiniz
esasen.
Cumhuriyetin kuruluşunda Kuvayı
Milliye ocağı olarak tarihi bir göreve sahip, İstiklal harbinde vatanının kalbi
olmuş Kasımpaşa semtinin, bugün en bıçkın kahvehanelerinde, kaçak sanayi
tamirhanelerinde bile artık rastlanamayacak demode külhan ağzıyla, oldu olacak
Ulu Camide fetva da verse Sultan efendi bari. İşte bunları bir araya koyuca;
hey tanrım diyorum bazen kendi kendime. Bu millet ne günah işledi de bunları
hak etti başına.
Koskoca
bir 100 yılda gerçekten hep uyudukta mı bunları hak ettik; öyleyse başına
gelenler bu millete müstahaktır demek zorunda kalıyorum. Ve bunu her mekânda
tekrarlıyorum. Dinleyenler arasında bana hak verenlerin çok olduğunu; ama
muhalif olanların da artık düşüncelerini sakladıklarını görüyorum. Çünkü daha
önce onlar da görüşlerini belirtiyorlardı. Artık söyleyecekleri olmadığını
kendileri de anladılar herhalde. Aktif Erdoğan yandaşları bile cemiyet arasında
konuşamaz hale geldiler artık. Mitinglerine taşınan şakşakçılar ise sadece
aldıkları gündelikleri için oralarda varlar aslında. İşte bugün AKP gerçeği bu
merkezdedir artık.
Son
saldırılar bir kere daha bütün aymazların ve dolaylı yandaşların dahi kafalarına
soktu ki, bu hükümet, Türkiye’miz haritadan silinmeden acilen çöpe
basılmalıdır. Konuya aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya doğru, nasıl
bakarsanız bakın; bütün okların aynı adresi gösterdiğini derhal görebilirsiniz.
Oysa
biz her laf salatasına, ekmeksiz hem de aç karnına kaşık sallayıp duruyor ve
nefsimizi kandırmaya çalışıyoruz halen. Halbuki halsizlikten yere uzanmadan önce, Hatice’ye
değil, neticeye bakmamız gerekmiyor mu artık, eey Millet!!! Durum ne yazık ki
gerçekten de bu kadar vahimdir. Ne ki sokaktaki vatandaş da artık yediden
yetmişe aynı bilince sahip olmuştur ve geleceğinden endişe duymaktadır. Yakında
da Erdoğan Hükümetinin paketinin dürüleceği anlaşılmaktadır artık. Çünkü TÜRKİYE CUMHURİYETİ yazar kimliğimizde, Erdoğan Cumhuriyeti değil ve bu ebediyete kadar da
böyle kalacaktır, biline!
Şimdi
bulmuşlar yine bir tane, hepsi de ona biniyor. Böyledir bütün hempacı liberal(!)
oportünistler. Uygun lider bulunca kaçırmazlar. Çünkü onu öne salıp, arkasında
çaktırmadan malı götürmeleri kolaydır artık. Yani vatan, millet bahane, soygun
şahanedir. Hep de böyle olmuştur. İşte kapitalist dünyada böyle yürüyor bu
işler. Sonlarına kadar da böyle olacaktır. Önde kendini mutlak lider sananı şişirdikçe
şişirmişler, sonra da mide fesadından götürmüşlerdir. Öndeki enayiyi harcayanlarsa
hala domuz gibidirler. Menderes de bizatihi sırtına binenler tarafından böyle
yok edilmemişiydi? Rahmetli Cemal Paşa’nın ne günahı vardı? Keşke bugün öylesi
Genelkurmayın başında olsaydı.
Yukarıda ki lider vasfına uymayan
gerçek lider ise, şüphesiz ki sadece özgün Mustafa Kemal ve onun hamurundan
olanlardır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder