17 Haziran 2016 Cuma

HESAP İŞİ..

            Herifin biri çıkıyor, namaz kılmayan veya kılamayanlara hayvan diyor. Ulan ben de kılmıyorum; ama sana yine de “hayvanoğluhayvan” diyemiyorum. Çünkü hayvanlara saygım var. Oysa benim her adımım namaz. Hz Muhammed’e sorabilseydin sana söylerdi ne demek istediğimi. Senin fıtratında bunu anlayabilecek kafa olur mu hiç. Olsaydı şimdi bunları konuşmuyor olurduk zaten. Ne ki senin gibi akıyla bokunu birbirine karıştıran, ayakları yere basmayan ve ülkesinin hayvanları(!) sayesinde ekmek yiyebilen parazitlerden, bir teşbihi müptezel hanzoyu, muhatap almak dahi normal insan aklına abestir demekle yetiniyorum sadece.

            Söyle, günahını veya sevabını benden dolayı mı işliyorsun. Benim böyle bir talebim mi oldu senden. O halde aynısını benden isteme hakkını nereden veya Kuran’dan alamayacağına göre de hangi kitaptan alıyorsun sözüm ona mümin. İslam’a göre günah da, sevap da sahibine yazılmaz mı? Bir de ilahiyatçı geçiniyorsun. Bırak bu işi de, ilahiyatı da mendebur kılma. Sen değil; ama taşıdığın Profesör unvanı beni ilgilendiriyor aslında. Bu titr muskamıdır veya cenaze lokmasımıdır da önüne gelene dağıtılır bu ülkede. Sen nereden, kimlerden aldıysan söyle de meraklısı da gidip alsın bari.

            İyi güzel de, bu ülkenin gerçek Prof. ları ne diyorlar bu işlere. Yoksa onlar da bu unvanları talebelerine, pişi niyetine mi dağıtıyorlar. Senin gibilerle aynı unvanı paylaşırken, mizaha alınabileceklerinin hesabını da yapmıyor mu bu Baylar, Bayanlar acaba? Neden sesleri çıkmaz bu Rektörlerin, Dekanların bu ülkede. Ya da aklı başında, kimliğinin bilincinde çok cüzi bir azınlığın çıkabiliyor sadece.

Utanmıyorlar mı veya hem de bilim insanı olarak bu kadar ürkek ceylanlar olmaya hakları var mı ülkelerinde? Yahu sesiniz çıksın azıcık. Hiç olmazsa sesli nefes alın da, biraz sesiniz duyulur belki. Sadece lay, lay lomla maaş almaktan, ileride kendiniz gibi olacak adayları yetiştirmekten başka da bir marifetiniz yok mu sizlerin. O zaman bu muskacıdan ne farkım kalır ki diye de, hiç sormazmısınız kendinize.

            Prof. luk saygın bir unvandır, herkes alamaz almamalıdır da esasen. Çünkü kendi evladını yok haliyle okutamayan vatandaşının sırtından alınmış ve onun evladının da sorumluluğunu taşımak zorunda olan insanların alması gereken bir unvandır da ondan. Artık kendi maneviyatınızdan önce ve öte yurdunuz çocuklarının milli maneviyatlarından, onları ahde vefa sahibi cemiyet bireyleri yapabilecek etik değerlerinden sorumlu olursunuz da ondan. 

            Bu ağır ve her omuzun kaldıramayacağı bir yüktür aslında. Kendi adıma bu sorumluluğu taşıyamayacağımı düşündüğüm için aklımdan bile geçirmedim. Yoksa çalışma hayatımda yaptığım çalışmaları, projeleri üst üste koyduğumda, birileri gibi sıradan bir unvan kapmak, işten bile olmazdı, hele de bu ülkede.

            Bir varım
            Bir yokum
            Bir de baktım
            Ahu vah ile sona ermiş hayatım
Ve gördüm ki artık yolun sonundayım...

            Kaçınız taşıdığı canın değerinin bilincinde, kaçınız kendi hilkatinin farkında? Böylesi daha anlaşılır oldu mu acep. Eeyy yurdum Prof. ları


            Esefle görülüyor ki; ülkemiz doldur boşaltcıların, salla da birine çarpar nasılsa ve benden sonra da tufan diyenlerin, ağzı olup da boşa sallayanların ülkesi oldu çıktı artık. Bırakın toplum liderliğini, aklı başında adama bile hasret kaldık ne yazık ki. İzan ı garaiple, sadece iki kelamı bir araya getirmeyi marifet sanan kuru lafazanlar toplumu oluştu yurdumda. Ve ne yazık ki hepimiz de çanak tutuyoruz bu oluşuma.


            Bu arada ön cephede bunlar olurken, arka cephede neler mi oluyor. Neler olmuyor ki? Yasa tanımayan saraylı, bildiğiniz gibi de tüyü çıkmamış yetimlerin nafakası olan örtülü ödeneğini, keyfince çarçur ederek yoluna devam ediyor şimdilik. Ve arkasında ki, zirvelerini sis bürümüş dağlara güveniyor kalan aklıyla da halen. Oysa sinsi tacir İngiltere vaziyeti çoktan kavradı bile. Bir zamanlar ABD’nin ve diğer emperyalist alternatiflerin, A-B tipi soygun planlarının mimarı olarak şimdilerde kendi geleceğini kurtarma planları yapıyor.

            ABD&AB ortak emperyalist dünyasının karanlığından kurtulmak ve yeni Dünyanın, artık Wilson’un Dolarlarının geçmediği yeni Cemiyeti Akvam geleceğinde mazbut bir yer kapabilmek ve Sterlini kurtarabilmek için de, bazı ön çalışmalar yapmak zorunda olduğunu, Şeytan gibi hemen de kavrayıverdi. AB den ayrılmayı, işte tam da bu nedenle bir Referandum bahanesine budayarak, hemen araya da ekiverdi.

             Ne var ki İngiltere’nin, arkada kalanlar ve hala triko gibi basılan Dolar’dan nafile medet umanlar için de yaratıcı bir örnek olacağı, el ayası gibi açıktır. Yani EURO çok uzak olmayan bir gelecekte Dolar gibi tarih olacaktır. Almanya, Fransa gibi ileri ekonomilerin, bağımsız silahlanma ve Ortadoğu da yeni pozisyonlar kapma yarışı da aynı sebeptendir. Tabii AB dünyasında bu işler olurken, NATO ile birlikte ABD’nin Avrupa da ki son kalesi de berhava olacaktır. Bundan sonra tek başına kalacak olan ABD geleceği ile ilgili öngörüleri de, artık size bırakıyorum.

           
            Öncelikle Türkiye’nin Rusya/Avrasya/uzak Asya parkında kalması ve Türki devletlerle bir konsorsiyum oluşturma ihtimalinin ortaya çıkması, bilhassa ABD’nin korkulu rüyası olacak ve öncelikle de Kürdistan politikasını revize etmek zorunda kalacaktır. Gerisini de artık Ortadoğu da ki diğer partneri İsrail düşünsün; ama düşünürken de akıllı olsun ve hiçbir çılgınlık yapmaya kalkmasın tavsiyemizi, yine de eksik bırakmayalım biz en iyisi.

            Son günlerde deliler oratoryosuna dönüştürülen Rusya ve Suriye politikalarının bizim sahnede oynanan bölümü, acilen sahneden kaldırılmalı ve oyuncuları da biran önce araziye uyum sağlamalıdırlar. Diyorken bir de baktık Erdoğan’ın Putin mektubu ve çiçeği burnunda Başbakanın Rusya ile dostluk çağrısı mesajları gündeme geldi. Her ne kadar gecikmiş de olsalar aksepte edileceklerdir kuşkusuz. Çünkü iki ulus arasında ki geleneksel akrabalığın, ayrılığa daha fazla tahammülü yoktur. Bu durum iki ulusun da, hem de ortak tehlike bu kadar yakınlarda iken, daha fazla kaybına neden olacaktır zira.

            Taviz verdi, vermedi boş laflarını bir kenara bırakarak varılacak yeni bir birleşme andı, aynı bağlamda Ortadoğu ya, bütün uluslar adına da yeniden çeki düzün verilmesini sağlayacaktır. ABD buna nasıl bakarsa bakar artık, bu da onun sorunu olur. En azından Kürdistan koridoru hikâyesi son bulur, PKK kazınır, haddini aşan ulusal düzen katili, şişirme liderler bir bir temizlenir vs. vb. fena mı olur. Ve boşuna bize yedirilmeye dayatılan ABD anayasası, tasarım dahi olamadan iflas eder, dayatma ABD Başkanlığı ise sarayda her akşam izlenen pembe bir dizi olarak kalır. Ve AKP tambur sevenler cemaatinden geriye kalandan da, teşbihi caizi ile kuru bamya bile çıkmaz.


            GSYH denilen ülke bazında yıllık safi milli gelirin fert başına dağılımı, içinde bulunduğumuz kapitalist emperyalist sistemin fiktif gelir dağılımı gerçeğine uygun olarak hesaplanmalıdır aslında. Yani aslan payı kimindir, işte bu esas alınmalıdır statiksel dağılımda mutlaka. Çünkü dünya genelinde zengin, fakir arasında giderek derinleşen uçurum perspektifinde, dünya hâsılasının %80 nispetinde, sadece %1 sayısalında bir azınlığın cebine gittiği düşünülürse; ifademin nedeni daha iyi anlaşılacaktır. Yani GSYH artıyor masalına sebeplenmek yerine, önce bundan kim ne kadar pay alıyor sorgulanmalıdır şüphesiz.

Diğer yanda Brexit faturasını İngiliz halkı ödeyecek söylemlerine inanacağınıza, ileride sinsi İngiliz’in, diğer kurlar batarken, Sterlin değerinden fazla ödün vermeden, bu kaybı misliyle nasıl geri alacağının hesabını çoktan yapmış olduğunu da bir zahmet, düşünüverelim lütfen…

                                                                         Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder