Dün
basın özgürlüğü günüydü. Bilhassa da ülkemizdeki yandaş basının kendisine
yararlı olacak çıkarımlar yapmış olması gereken, anlam ve önemi içeren bir
tarihi gündü anlayacağınız. İnşallah kendilerine yararlı çıkarımlar
yapmışlardır(!) arkadaşlar. Biz yine de umutvar olalım. Öyle ya, şayet umudun
varsa, demek ki yaşıyorsun.
Başbakanlık
makamında oturan zatın, o makamın yetki ve yargısına sahip olamadan o koltukta,
muhtemelen de “buna da şükür, daha beteri de vardır” düşüncesiyle, taşınamaz onur
kaybına rağmen oturmakta ki ısrarı, sadece kendi epikürist, makyavelist
tutkuları nedeniyledir. Boş laflarla kimseyi de kandırmaya kalkmasın. Kendisi
de en az, partisinde kişilik kaybında olduğunu iddia ettikleri kadar ahlak
dumuruna uğramıştır. Hiç boşuna da eyyam üretmeye çalışmasın. Nafile yere
umutsuz bir ihtiras, önce kalbi yıpratır ve ömrü kısaltır sadece, söylemiş olalım
da! Meraklısı kendine de pay çıkarsın.
Artık
yolunun sonunda ki, AKP adlı emperyalist beslemesi akil(!) grup kendi içinde
didişirken, MHP de ise henüz ne zaman patlayacağı belli olmayan saatli
bombaların döşenmekte olduğu da kesinleşti. Bu konuya da neresinden bakarsak
bakalım, her iki partide de çok iyi tanıdığınız, lider konumlu zevattan topyekûn
kurtulmadan, ülkemizin siyasi bir huzura kavuşacağını beklemek, iyimserlik
ötesi ebleh’i bir saflık olacaktır. Siyasi huzur aynı bağlamda milli birlik ve
milli huzur da demektir. Böyle alınca da bu huzurun, vatanımızın milli
müktesebatı ve bekası adına umut taşımamız için, ne denli önem içerdiği de kendiliğinden
anlaşılmaktadır.
Birileri
beğenmiyor olsa da, Atatürk’ümüzün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin, anayasası
ile pekiştirilmiş laik cumhuriyet yönetim modeli, sadece Türksel genetiğimiz
bağlamında değil; ama herhangi bir ulus devletin güvenliği ve yönetimi perspektifi
açısından da en akılcı modeldir. Esasen milli Anayasamız üstündeki oyunlarla, kahırlı
hale elbirliğiyle getirilmiş ülkemin, içinde bulunduğu bu durum da geçicidir.
Ve asla fıtratı olmayacaktır.
Bunu
anlamak için de afakî zırva dolu hezeyanları dinlemene, uzaklara bakmana, az
sayıda milli ve yabancı basını okumana hiç gerek yoktur. Sadece sokakta kendi
arasında konuşan, arada sırada tutulan mikrofonlara da yüreğindekini haykıran
vatandaşlarına kulak kabart yeter. Ülkenin gerçeğini hemen anlarsın.
Sana
gelince Demirtaş denen canlı bomba ya da patlamış mısır torbası imalatçısı boş
kova, “Parlamentoyu halk kurar” diyorsun. Ulan hangi halk! Kalk da etrafına
bak! Halk olarak gördüğün seni lideri olarak kabul etmiyorken, sen hangi
halktan bahsediyorsun hala. Güneydoğu Anadolu’muzda kazdığın bomba çukurlarını,
sahiplerini gasp ederek sığındıkları evlerde, korkudan altlarını ıslatan
eşkıyanı, halkım dediğin insanlar askerimize elleriyle gösteriyor, o çukurları kendi
canları pahasına askerimizle birlikte kazıyorlar. Halkım dediğin yoksa İsrail,
ABD, AB, Ermeni, Yunan diasporası mı? Amerikan askeri üniforması taşıyan, çoğu
sünnetsiz tetikçi köpeklerine, ne kadar halkım diyebilirsin. Safındaki keskin
nişancıların, çoğunlukla Ermeni oldukları, daha yeni deklare edilmedi mi?
Bir
de HDP’yi meclisten tasfiye edecekler diyorsun. Sizler gibi canlı bombaları,
yok birde içlerinde taşısalardı hala. Elbette tasfiye olacaksınız, elbette dokunulmazlıklarınız
kaldırılacak ve sizlerin oluşturduğu CURUH o
meclisten kazınacak. Partiniz kapanacak, elbette mevcudiyetiniz silinecek ve
tarih bile olamayacaksınız.
Sizler
gibi konfederatif bölücüler, asalaklar, kanı bozuklar, sadece meclisten değil,
hem de bütün vatan sathından, yaban köklerinizle birlikte temizleneceklerdir
bilesiniz. Çünkü bu vatan Türk’ün de, kendisine Kürt, Gürcü vs. diyenlerinde
ortak ve ileride mezarları da olacak, onun tüm müktesep haklarına sahip
oldukları, ortak ve mukaddes tek vatanlarıdır.
Uyanın
ulan artık. Bakın irtikâbı, vatandaş kandırmayı yönetim biçimi haline getirmiş AKP
bile uyandı sonunda, bundan sonra kimin kucağına oturacaksınız. Hele
güvendiğiniz ABD&AB Gladyosunun da kıçında başka parmaklar varken. Herifler
sürekli prostat kontrolündeler ve aşırı rahatsızlar. Yakında oturacak kucakta
bulamayacaksınız. Sonra da dıral dedenin düdüğü gibi ortada kalıp, çocuklarını
öldürmeye kalktığınız yüce Türk Ulusundan şefaat dileneceksiniz. Şimdi bunu da
iyice yerleştirin o aymaz kafalarınıza artık.
Sonunda
AKP’li çakaralmazlar da gerçek kimliklerinizin farkına vardılar; ama hayli
gecikmeyle. Birileri hala buzdolabındaki açılım tuzlamasından bahsedip duruyor,
ne ki o da çoktan kokuştu ve çöpe de atıldı artık. Şimdi oturun ve yolun
başında hiç aklınızda bile olmayan CHP den çözüm bekleyip durun artık. Ki buna da
yüce Türk Milleti ne diyecek, bekleyip hep birlikte görelim bakalım sonuçlarını.
Bu noktada benim de sorguladığım CHP hakkında fazla bir şey söylemek
istemiyorum. Çünkü ahde vefa duygularım nedeniyle hala CHP den umut varım. Bu
nedenle de zihinlerde bulanıklık oluşturmak, hele de bu günlerde hiç uygun
düşmeyecektir, özellikle de kendi adıma, lütfen kusuruma bakmayın.
Bakın
koruyucu meleğiniz sandığınız ABD&AB&İsrail; besledikleri PKK, IŞİD,
PYD yaftalı Lejyoner piçlerinin, ağrı kesici ağırlıklı ilaç lojistiğini bile
Türk Milletine ödetiyorlar. Anlayın artık kimlere bel bağladığınızı, kimlerden
medet umduğunuzu. Bilin ki sizin esas haminiz Erdoğan Hükümetidir ki onun da
günleri sayılıdır. Ee ondan sonra kimin kucağına oturacaksın behey Demirtaş,
onu da söyleyiver bir zahmet.
Bugün
2,5 ABD giydirmesi PKK vs. piçini temizlemekle uğraşırlarken, kendi canlarından
da olan evlatlarımızı besleyen ordu mutfağına bakınca yüreğimiz daralıyor,
gözlerimiz ayrıca yaşarıyor. Çünkü Conk Bayırlarında, Sakarya da ve Anadolu
genelinde yedi düveli göğsüyle karşılayıp tüm yurt sathından kovan aynı Türk
ordusunun, ancak kuru fasulye, arada pilav ve üzüm hoşaflı mütevazı menüsünü
çıkarabilen mutfağına da empati yapmak zorunda kalıyoruz bir anda. Ne
yaparsınız ahde vefa sahibiyiz. Bilmem anlatabildim mi?
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder