17 Mayıs 2016 Salı

YALNIZLIK..

                        Önce Atlantik Paktı bağımlılığına vurgu yapan mesajıyla, anti sempatileri kendi yönüne doğru ateşleyen Genel Kurmay Başkanı, Erdoğanların nikâh şahitliğini de yaparken resmi konumunu da bir kenara koyuvermiştir. Üstelik seferi durumdaki ordusunun şehitlerinin geldiği bir günde, onur ve konumuna asla uygun düşmeyen bu davranışıyla da “bizim oğlanları” anımsatıvermiştir müstehzi bir iç geçirişle bir anda bize.

            Türkiye Cumhuriyetinin bir Baş Komutanı değil de, sanki çoktan tedavülden kalkmış bir Osmanlı Sultanının Kolağası ambiyansını, Atlantik ötesine yansıtan projeksiyonun huzmesi gibi geldi paşanın bu eylemi bana nedense. Kademe atlamak için ABD de her fırsatta periyodik bakıma girme zorunluluğu nasılsa gelenek haline getirilmiş ordu mensuplarımızda, beyin yıkamaya çok önceden başlandığı için, esasen başka türlü bir reaksiyon da beklemiyorduk aslında. Hani olur ya, demiştik sadece. O reaksiyonu gösterecek adam gibi babayiğitlerimiz de, ya erken emekli edilmişler ya da bir şekilde devre dışı bırakılmışlardı nasıl olsa. Dolayısıyla da Paşanın, kendisini mazur göstermeye de ihtiyacı yoktu aslında.

           
            MHP kongresinin sarayın talimatları üzerine engellenmiş olması, sanal Sultanın artık havlu atmış olduğunun da yeni bir göstergesiydi. Bunu Fuat Avni söylemeden de tespit etmek kolaydı. Bundan daha fazla da ufalamazdı, kendini muktedir tek adam farz eden bir dünya lideri. Artık bu nasıl liderlikse tabii! Ne ki MHP de ki yönetim karşıtı muhalifler, bütün engellere rağmen söz verdikleri gibi aynı zaman ve mekânda; ama dışarıda yapmak zorunda kaldıkları Açıkhava toplantısıyla alınması gereken kararları alıp, verilmesi gerekli mesajları da vererek, artık Bahçelinin üstünü çizdiklerini, bunu anlamak istemeyenlere de açıkça anlatırken, yasaklanan kongreyi sanki resmileştirmiş de oldular.

            MHP buluşmasına gelen ve toplantıyı engellemeye çalışan sözde yönetim taraftarları(!) ise, bütün çabalarına rağmen aslında AKP taifesi olduklarını bir türlü gizleyemediler. Bu hanzolar esasen ne yapsalar, ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Ve her şeye pislik çalan AKP cemaati, besleme militanlarıyla birlikte, çakma ihaleler, hazine toprağı bağışları, milli kaynaklar ve vakıflarıyla, bir takım mantar, yandaş zengin (aslı süt ineği) yaratıp onları da sağmaktan başka vatana ve vatandaşa hangi hayrı sağladı acaba diye, bir kere daha düşünmekten kendimizi alamadık.


            Kılıçdaroğlu, durdu durdu “kan dökmeden kafandaki başkanlığa ulaşamazsın” mealinde çıkışıyla Turnayı tam da gözünden vurdu anlaşılan. Bundan Başkan adayının ne anlamak istediği değil de, ne anlamak isteyeceği, daha ağzını açmadan da biliniyordu elbette. Bizim ne anladığımız sorulursa; bütün doğrucu Davut Kemalistlerin ne anladığıdır. Yani bu da “kanlarımızın üstüne basmadan o noktaya gelemezsin” demenin açık Türkçesidir anlayacağınız…


            Şu meşhur nikâha gelirsek; yalnızları oynayan dünya lideri(!) profili yüksek misafirleri yerine düzinelerle avantacıyı ağırlamanın tahammül edilemez ağırlığını üstünden atabilmek için çok uğraş vermiş olmalıdır. Şayet veremeseydi, iyi biliyorum ki, nikâhı yeni bir epilepsi nöbetiyle noktalayabilirdi. Çünkü ağır üzüntü, korku ve sıkıntıya epileptikler gelemezler. Sonuç mutlaka yeni bir nöbetle biter. Ve Allah kimseyi de bu duruma düşürmesin.
           
                                                                                   Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder