Önce Atlantik Paktı bağımlılığına
vurgu yapan mesajıyla, anti sempatileri kendi yönüne doğru ateşleyen Genel
Kurmay Başkanı, Erdoğanların nikâh şahitliğini de yaparken resmi konumunu da bir
kenara koyuvermiştir. Üstelik seferi durumdaki ordusunun şehitlerinin geldiği
bir günde, onur ve konumuna asla uygun düşmeyen bu davranışıyla da “bizim oğlanları” anımsatıvermiştir müstehzi bir iç
geçirişle bir anda bize.
Türkiye Cumhuriyetinin bir Baş
Komutanı değil de, sanki çoktan tedavülden kalkmış bir Osmanlı Sultanının
Kolağası ambiyansını, Atlantik ötesine yansıtan projeksiyonun huzmesi gibi
geldi paşanın bu eylemi bana nedense. Kademe atlamak için ABD de her fırsatta periyodik
bakıma girme zorunluluğu nasılsa gelenek haline getirilmiş ordu mensuplarımızda,
beyin yıkamaya çok önceden başlandığı için, esasen başka türlü bir reaksiyon da
beklemiyorduk aslında. Hani olur ya, demiştik sadece. O reaksiyonu gösterecek
adam gibi babayiğitlerimiz de, ya erken emekli edilmişler ya da bir şekilde
devre dışı bırakılmışlardı nasıl olsa. Dolayısıyla da Paşanın, kendisini mazur
göstermeye de ihtiyacı yoktu aslında.
MHP kongresinin sarayın talimatları
üzerine engellenmiş olması, sanal Sultanın artık havlu atmış olduğunun da yeni
bir göstergesiydi. Bunu Fuat Avni söylemeden de tespit etmek kolaydı. Bundan
daha fazla da ufalamazdı, kendini muktedir tek adam farz eden bir dünya lideri.
Artık bu nasıl liderlikse tabii! Ne ki MHP de ki yönetim karşıtı muhalifler,
bütün engellere rağmen söz verdikleri gibi aynı zaman ve mekânda; ama dışarıda
yapmak zorunda kaldıkları Açıkhava toplantısıyla alınması gereken kararları
alıp, verilmesi gerekli mesajları da vererek, artık Bahçelinin üstünü
çizdiklerini, bunu anlamak istemeyenlere de açıkça anlatırken, yasaklanan
kongreyi sanki resmileştirmiş de oldular.
MHP buluşmasına gelen ve toplantıyı
engellemeye çalışan sözde yönetim taraftarları(!) ise, bütün çabalarına rağmen
aslında AKP taifesi olduklarını bir türlü gizleyemediler. Bu hanzolar esasen ne
yapsalar, ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Ve her şeye pislik çalan AKP
cemaati, besleme militanlarıyla birlikte, çakma ihaleler, hazine toprağı
bağışları, milli kaynaklar ve vakıflarıyla, bir takım mantar, yandaş zengin (aslı
süt ineği) yaratıp onları da sağmaktan başka vatana ve vatandaşa hangi hayrı sağladı
acaba diye, bir kere daha düşünmekten kendimizi alamadık.
Kılıçdaroğlu, durdu durdu “kan
dökmeden kafandaki başkanlığa ulaşamazsın” mealinde çıkışıyla Turnayı tam da
gözünden vurdu anlaşılan. Bundan Başkan adayının ne anlamak istediği değil de,
ne anlamak isteyeceği, daha ağzını açmadan da biliniyordu elbette. Bizim ne
anladığımız sorulursa; bütün doğrucu Davut Kemalistlerin ne anladığıdır. Yani bu da “kanlarımızın
üstüne basmadan o noktaya gelemezsin” demenin açık Türkçesidir anlayacağınız…
Şu meşhur nikâha gelirsek;
yalnızları oynayan dünya lideri(!) profili yüksek misafirleri yerine düzinelerle
avantacıyı ağırlamanın tahammül edilemez ağırlığını üstünden atabilmek için çok
uğraş vermiş olmalıdır. Şayet veremeseydi, iyi biliyorum ki, nikâhı yeni bir
epilepsi nöbetiyle noktalayabilirdi. Çünkü ağır üzüntü, korku ve sıkıntıya
epileptikler gelemezler. Sonuç mutlaka yeni bir nöbetle biter. Ve Allah kimseyi de bu duruma düşürmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder