23 Mart 2016 Çarşamba

HAYDİ CANIM..

           Ulusal Kanalda Halil Nebiler ile Zekeriya Beyaz Hocanın yaptığı, İslam adına gerçeklerin yer aldığı tatlı söyleşide ağır; ama çok haklı eleştirilere uğrayan Fetullah Gülen in, kendi çakma CIA/İslam’ı profiliyle; bugün içine düştüğü durumdan Türk Milletini sorumlu tutarak, milletimize yolladığı ağır beddualar, şimdiye kadar ülkemizde sözde İslam adına sürdürdüğü bütün sinsi ve yıkıcı faaliyetlerin arkasındaki tek neden olan emperyal ABD odaklarının, artık kendisi gibi çaresiz kalarak havlu attıklarının da göstergesiydi aslında.

            Söyleşinin arasında Davutoğlu konuşmasını da yayınlayan kanalda, FETO ile daha düne kadar koyun koyuna olan AKP cemaatinin, şimdilerde Ulusa yaptığı her konuşmada, Erdoğan gibi bolca Kemalist alıntılarla kulağımızın pasını almaya kalkan yeni Eş başkan Davutoğlu ile de bir kere daha anladık. Ki AKP’nin de zorunlu olarak acilen yapmak zorunda kaldığı Kemalist U dönüş, kurucuları olan emperyalistin talimatıyla bitirmeye çalıştıkları Atatürk VAZGEÇİLEMEZ’inin, kendilerinin de mecburiyeti olduğunu nihayet anladıklarını da bütün açıklığı ile ortaya koyuyordu aslında. Ne var ki bu çok saygın biraderlerin şimdi bizi ikna etmek üzere attıkları turlarla, gırtlağına kadar pisliğe batmış ak yaftalı kara partileri adına vermeye çalıştıkları bu yeni algı da, bizi ikna edebilmekten yine çoook uzaklardaydı. Veya özetle de, haydi canım geçiniz!!!


            Şimdi de millette neden hala mevcut olan bu vurdumduymazlık mı sorgulanıyor? Sebep ortada değil mi? Bakın özellikle de bir toplumda devrimler yapacak en önemli sosyal katman olan orta sınıf ve gençliğe, hepsinin elinde iphon/pad’ler var. Hepsi kendi âleminde ya (çat)laşıyor ya da oyun oynuyor veya medyatik âlemlerde sanal gezintilerdeler. Yani kendi programlarını kendileri yapıyor. Sen istediğini anlat. Yazmak, dijiportaller de kısa kısa vurdu kaçtılardan öteye geçemiyor. Okumaksa, çoğunlukla haber veya sayfa başlıkları, yazıların tamamı bile değil. Yolda yürürken, evlerinde otururken, hatta yemek yerken, muhtemelen tuvalette bile kafaları ellerindeki aletlerinden kalkmıyor. Aile sohbetleri de bitti artık. Aynı evde ki aile bireyleri, birbirlerinin ne yaptığından bile habersiz yaşıyorlar neredeyse.

Bambaşka bir dünyanın içinde ve o dünyanın esiri olmuşlar sanki. Bir Ulus olduklarının bile farkındalığında olamadıkları ayrı bir gezegende gibiler. İhmale uğrayan, anne baba ilgisinden yoksun bırakılan çocukları ise kendilerine çoğunlukla zarar verecek avuntular bulmak zorunda kalıyorlar. Çocuklarının bile ilgi alanlarının farkında dahi değiller. Kontrolü çoktan kaybetmişler. Ondan sonra da “bizim çocuk neden böyle oldu, nerede yanlış yaptık acaba”, figanları başlıyor. Bu yanlışın nedeni olan ve kusur haline dönüşen ihmalin önce kendilerinden kaynaklandığının farkına da varamıyorlar ne yazık ki. Ve iş işten geçmiş oluyor maalesef.

Bilgisayar henüz masadayken bile daha sosyaldi insanlarımız. Ceplere girdikten sonra ise durum artık iyice zıvanadan çıktı. Sömürgeci emperyallerin bu sosyal görüntüyü, bilhassa da sömürge olarak gördükleri tüketim ülkelerine, daha yıllarca önceden planlayıp oturttuklarının nasıl farkında olabilsinler ki. Şimdi kalkıp sokaktaki adam neden bu kadar duyarsız diye soruyorsunuz. Haydi, canım geçiniz. Her şeye rağmen ne var ki, dijital iletişimi yaratan akıl, müşterek düşmanı da kontrol edecek ve dijital gücün kendi nesillerini yok edecek bir silaha dönüşmesini önleyecek güce sahiptir yine de…

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder