Baykal
PYD’yi bombalamak veya ülkenin kırmızıçizgilerini savunmayı onaylamakla yerden
göğe kadar haklıdır. AKP ye koltuk çıktığı saplantısı nereden çıkmaktadır. Bu
görüşü savunuyor diyerek neden AKP‘yi de destekliyor olsun ki. Eğer konuya
böyle bakılacaksa, AKP Hükümetinin bu noktada savunma hakkını kullanması da
aslında milli bir haktır. Ve işi daha başından beri politik saçmalıklarla
getirdiği bu son noktada, tartışmasız tek suçlu olarak şimdi kendisini aklamaya
çalışması, aslında en son fırsatını kaçırmak istemediğinin de bir
göstergesidir. Ne var ki bu da kendisini Ulusun önünde aklamaya yeterli
olmayacaktır nasıl olsa sonuçta.
Elbette Baykal da tecrübeli bir
siyasi olarak bu durumun farkındadır. Terörist teröristtir neticede, alçakça,
kalleşçe figanlarıyla teröristle baş edilmez. Kalleş ve alçak olanlar, seninle
teröristi aynı kefeye koyan emperyalist AB&D’dir aslında. Çünkü adam gibi
karşına resmi olarak çıkma cesaretinden yoksundurlar. Aslında işin bu tarafını ciddiye
almak lazımdır. Tabii bu kalleşliğin sorumlusu da elbette Baykal değildir, sen haklı
olmana rağmen bütün haklarını müstevliye bırakmışsan.
Rusya’yı
da; oysa onunla hudutlarında ki Kürt koridorunu engellemek üzere anlaşma bile yaptığın
halde, tabiri caizle “kalleşçe” arkasından vurunca, esasen de bütün avantajlarını
kaybetmişsen. Şimdi de mal bulmuş gibi, uçaklarınla giremeyeceğin toprakları
uzaktan bombalayarak, aklınca da kendini aklamaya çalışıyorsan ki; komik üstü mizahi
bir konumda seyrediyorsun demektir arkadaş. Ciddi olarak karşı tarafı kalleşlik
ve alçaklıkla itham etmeden önce, kendi kalleşliğini asla yadsımamalısın. Hele
de bu durumun Türk kanına asla uygun düşmediği gerçeği ile de, tarafımızdan asla
affedilemeyeceğini de bilmelisin.
Şimdi
bütün bunları kenara koyalım da sadece Baykal’a tu kaka mı diyelim. Günahkârlar
tekkesinde aptes alana ibrik taşıyanı, İblis mi ilan edelim. El vicdan. Yoksa
Baykal, işlerin bu şekle dönüşmesinde, yani misak ı Millimizde mal sahibi bizken,
neredeyse işgalci durumuna düşmemizde, “AKP Hükümetinin hiçbir günahı yoktur”
gibi bir zırvayı kelam etti de biz mi kaçırdık. Milli iddia taşımak Ulusal
bütünlükten bahsedebilmek istiyorsak, o halde şu anda yapılan son çaredir diyorsak
veya bunu destekliyorsak, sapına kadar Kemalist çizgimize rağmen AKP yandaşı mı
oluyoruz şimdi.
Baykal’ın
eleştirilmesine gelirsek; bu ülkede sayısız eleştirilecek konu varken, şimdi yeni bir gündem tuzağına da düşüyorken, üstüne
savunma hakkını kendi elinle müstevliye terk ettiğin bir konumda ve süreçte, seni
hala bir Devlet sahibi kabul ettirebilecek son savunma aracından da vazgeçmeye
kalkışmanın neresi millidir ki artık. Yağmasan da gürlüyorsun, uçaklarınla
takır takır mermi yağdırabileceğin topraklara beyinsizliğinden ancak top mermisi
sallayabiliyorsan, yine de varsın demektir, sevinmelisin. Bu siyasi kafayla esasen
bir de Suriye toprağına girmeye kalkarsan, başını sert kayaya vurursun elbette.
Yılların Baykal’ı bunu yorumlayamayacak kadar sıradan bir siyasi değildir
kuşkusuz.
Unutmayalım
ki iktidarın bugüne kadar ki aymaz politikalarıyla bu durumlara düşülmüşse,
onunla veya onsuz yine hep birlikte bu badireden, gerekirse de kanlarımız
pahasına kurtulmak zorundayız. Ki bize de Milliyetçi desinler. Öyle ya, Kuvayi
Milli ruhu yakalayamadan Milli Müktesebatımızdan, Ulusal ve bölünmez bütünlüğümüzden
nasıl bahsedebiliriz ki.
Yani
AKP şimdi Milli cephe de ise, onunla da saf tutarız. İstiklal döneminde Çerkez
Ethemler vb. sonradan emperyalistlere iltica edenler, şeriatçılar, Padişahtan
fazla Padişahçıların da Kuvayi Milli saflarda olduğu unutulmamalıdır. İşin
sonunda gerekirse bunlarla da yine yollar ayrılır nasıl olsa. Bundan da kimse
şüphe etmesin. Doğrunun yanında durana DOĞRU, eğrinin safında kalana da EĞRİ
demezler mi sonuçta.
AKP
Hükümetinin başından itibaren gelinen sonuç nedeniyle, şimdi yaptığını
onaylamak, onu haklı kılmaz. Elma ile armut bir arada sayılmaz. Bunu birileri yapsa
da Matematik yapmaz. Ve hiç kuşkunuz olmasın ki, çakma olanın yerine şayet Baykal
muktedir olabilseydi, iyi bilelim ki şimdi en azından bir Rusya sorunumuz
olmazdı. Çünkü Rusya ile aslında birbirimizi tamamladığımızı bütün akıllı
Ruslar gibi, o da biliyor olacak ve onlarla da ciddi bir ittifak yapacaktı
mutlaka.
Burada
bir ayrıntıya girmek durumundayım. Suriye de ülkenin bütünlüğünü bozmayacak,
sadece Israil/ABD Kürt koridorunu hedef alan bir kısıtlı askeri harekâtı
onaylamıştır diye düşünüyorum Baykal için. İnşallah yanılmıyorumdur. Çünkü Suriye
toprağında benim de onayladığım askeri bir harekât budur sadece.
Ve Rusya ile birlikte IŞİD, PYD vs. dâhil
olmak üzere bütün emperyalist Haçlı çetelerinin üstüne kardeş kardeş birlikte
gidiyor olacaktık ve Kürt koridoru falan da masal olacaktı o zaman. Konuya biraz
da böyle bakmaya çalışalım. Belki içimiz açılır, bulanık sularda, olmayan
balıkları aramaktan da vaz geçeriz muhtemelen. Bu durum ise belki de yeni bir Dünya
harbi tehlikesi yaratmadan, herkesin yararına yeni bir kazanım döneminin
kapılarını açardı şüphesiz. Yine de geç kalınmış sayılmaz. Tabii aklın yoluna
girilebilirse…
Sonuç
olarak kendi adıma konulara neresinden bakarsam bakayım, AKP’li bir Milli çıkış
yolu bir türlü göremiyor, 360 derece bile dönseler hiçbir şartta bu ışığı
yakalayamıyorum ne hikmetse bir türlü. Çünkü uskuru kırılmış AKP gemisi
kontrolsüz olarak süratle mayın tarlasına doğru sürüklenmektedir. Aklı başında
AKP’lilerinde birlikte yok olmamak adına biran önce, daha önce işaret
fişeklerini ateşlemiş olan bazı arkadaşları gibi onarılamaz gemiden acilen
atlayıp kellelerini kurtarmaları gerekmektedir. Biz uyaralım da, gerisini artık
kendi paşa gönülleri bilir.
Konu
vatansa geride kalan teferruatın üstünden uzun atlanmalı ve bütün farklı
görüşler tek yürek ve bilek altında toplanmalıdır. Konu vatansa dava artık
herhangi bir partinin değil, Türk Ulusunun davası olmuştur artık. Belki de
Baykal’ın kastettiği budur. Ki Atatürk geleneğinden gelen bir siyasi olarak
böyle düşündüğünü zannediyorum. Bu husus neden kendisine sorulmuyor da yargısız
infaz edilmeye kalkılıyor acaba???
Baykal
benim de babamın oğlu değildir. Tam kendisine ihtiyaç duyulan bir süreçte bir
çakma videoyu bahane ederek havlu atıp, meydanı Erdoğan’a terk etmesini elbette
bende hazmedemedim. Bu kadar balık hafızalı da değiliz kuşkusuz. Ne ki asılacak
suçludan bile savunma istenir. Yani önce vicdan diyorum. Çünkü vicdan adalettir
(mantık) aslında, adalet de aklın yoludur. O halde adil olunmalı ve onu asmaya
kalkmadan önce de kendisinden savunma istenmelidir.
Çünkü
Atatürk’ümüzün Partisinde, onun gelenekleriyle hala sıcak duran bir siyasi
hizmet geçmişi vardır. Ve kendisini AKP aymazlar cemaati ile aynı kefeye
koymaksa kendisine büyük haksızlık, öte de saygısızlık olur. Ayrıca asla
unutmayalım ki bu hayati süreçte hiç olmadığı kadar aklımızı kullanmaya da ihtiyacımız
vardır artık…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder