18 Şubat 2016 Perşembe

YA NE YAPILSAYDI..

            Baykal PYD’yi bombalamak veya ülkenin kırmızıçizgilerini savunmayı onaylamakla yerden göğe kadar haklıdır. AKP ye koltuk çıktığı saplantısı nereden çıkmaktadır. Bu görüşü savunuyor diyerek neden AKP‘yi de destekliyor olsun ki. Eğer konuya böyle bakılacaksa, AKP Hükümetinin bu noktada savunma hakkını kullanması da aslında milli bir haktır. Ve işi daha başından beri politik saçmalıklarla getirdiği bu son noktada, tartışmasız tek suçlu olarak şimdi kendisini aklamaya çalışması, aslında en son fırsatını kaçırmak istemediğinin de bir göstergesidir. Ne var ki bu da kendisini Ulusun önünde aklamaya yeterli olmayacaktır nasıl olsa sonuçta.

            Elbette Baykal da tecrübeli bir siyasi olarak bu durumun farkındadır. Terörist teröristtir neticede, alçakça, kalleşçe figanlarıyla teröristle baş edilmez. Kalleş ve alçak olanlar, seninle teröristi aynı kefeye koyan emperyalist AB&D’dir aslında. Çünkü adam gibi karşına resmi olarak çıkma cesaretinden yoksundurlar. Aslında işin bu tarafını ciddiye almak lazımdır. Tabii bu kalleşliğin sorumlusu da elbette Baykal değildir, sen haklı olmana rağmen bütün haklarını müstevliye bırakmışsan.

Rusya’yı da; oysa onunla hudutlarında ki Kürt koridorunu engellemek üzere anlaşma bile yaptığın halde, tabiri caizle “kalleşçe” arkasından vurunca, esasen de bütün avantajlarını kaybetmişsen. Şimdi de mal bulmuş gibi, uçaklarınla giremeyeceğin toprakları uzaktan bombalayarak, aklınca da kendini aklamaya çalışıyorsan ki; komik üstü mizahi bir konumda seyrediyorsun demektir arkadaş. Ciddi olarak karşı tarafı kalleşlik ve alçaklıkla itham etmeden önce, kendi kalleşliğini asla yadsımamalısın. Hele de bu durumun Türk kanına asla uygun düşmediği gerçeği ile de, tarafımızdan asla affedilemeyeceğini de bilmelisin.

Şimdi bütün bunları kenara koyalım da sadece Baykal’a tu kaka mı diyelim. Günahkârlar tekkesinde aptes alana ibrik taşıyanı, İblis mi ilan edelim. El vicdan. Yoksa Baykal, işlerin bu şekle dönüşmesinde, yani misak ı Millimizde mal sahibi bizken, neredeyse işgalci durumuna düşmemizde, “AKP Hükümetinin hiçbir günahı yoktur” gibi bir zırvayı kelam etti de biz mi kaçırdık. Milli iddia taşımak Ulusal bütünlükten bahsedebilmek istiyorsak, o halde şu anda yapılan son çaredir diyorsak veya bunu destekliyorsak, sapına kadar Kemalist çizgimize rağmen AKP yandaşı mı oluyoruz şimdi.

Baykal’ın eleştirilmesine gelirsek; bu ülkede sayısız eleştirilecek konu varken,  şimdi yeni bir gündem tuzağına da düşüyorken, üstüne savunma hakkını kendi elinle müstevliye terk ettiğin bir konumda ve süreçte, seni hala bir Devlet sahibi kabul ettirebilecek son savunma aracından da vazgeçmeye kalkışmanın neresi millidir ki artık. Yağmasan da gürlüyorsun, uçaklarınla takır takır mermi yağdırabileceğin topraklara beyinsizliğinden ancak top mermisi sallayabiliyorsan, yine de varsın demektir, sevinmelisin. Bu siyasi kafayla esasen bir de Suriye toprağına girmeye kalkarsan, başını sert kayaya vurursun elbette. Yılların Baykal’ı bunu yorumlayamayacak kadar sıradan bir siyasi değildir kuşkusuz. 

Unutmayalım ki iktidarın bugüne kadar ki aymaz politikalarıyla bu durumlara düşülmüşse, onunla veya onsuz yine hep birlikte bu badireden, gerekirse de kanlarımız pahasına kurtulmak zorundayız. Ki bize de Milliyetçi desinler. Öyle ya, Kuvayi Milli ruhu yakalayamadan Milli Müktesebatımızdan, Ulusal ve bölünmez bütünlüğümüzden nasıl bahsedebiliriz ki.

Yani AKP şimdi Milli cephe de ise, onunla da saf tutarız. İstiklal döneminde Çerkez Ethemler vb. sonradan emperyalistlere iltica edenler, şeriatçılar, Padişahtan fazla Padişahçıların da Kuvayi Milli saflarda olduğu unutulmamalıdır. İşin sonunda gerekirse bunlarla da yine yollar ayrılır nasıl olsa. Bundan da kimse şüphe etmesin. Doğrunun yanında durana DOĞRU, eğrinin safında kalana da EĞRİ demezler mi sonuçta.  

AKP Hükümetinin başından itibaren gelinen sonuç nedeniyle, şimdi yaptığını onaylamak, onu haklı kılmaz. Elma ile armut bir arada sayılmaz. Bunu birileri yapsa da Matematik yapmaz. Ve hiç kuşkunuz olmasın ki, çakma olanın yerine şayet Baykal muktedir olabilseydi, iyi bilelim ki şimdi en azından bir Rusya sorunumuz olmazdı. Çünkü Rusya ile aslında birbirimizi tamamladığımızı bütün akıllı Ruslar gibi, o da biliyor olacak ve onlarla da ciddi bir ittifak yapacaktı mutlaka.

Burada bir ayrıntıya girmek durumundayım. Suriye de ülkenin bütünlüğünü bozmayacak, sadece Israil/ABD Kürt koridorunu hedef alan bir kısıtlı askeri harekâtı onaylamıştır diye düşünüyorum Baykal için. İnşallah yanılmıyorumdur. Çünkü Suriye toprağında benim de onayladığım askeri bir harekât budur sadece.

 Ve Rusya ile birlikte IŞİD, PYD vs. dâhil olmak üzere bütün emperyalist Haçlı çetelerinin üstüne kardeş kardeş birlikte gidiyor olacaktık ve Kürt koridoru falan da masal olacaktı o zaman. Konuya biraz da böyle bakmaya çalışalım. Belki içimiz açılır, bulanık sularda, olmayan balıkları aramaktan da vaz geçeriz muhtemelen. Bu durum ise belki de yeni bir Dünya harbi tehlikesi yaratmadan, herkesin yararına yeni bir kazanım döneminin kapılarını açardı şüphesiz. Yine de geç kalınmış sayılmaz. Tabii aklın yoluna girilebilirse…


Sonuç olarak kendi adıma konulara neresinden bakarsam bakayım, AKP’li bir Milli çıkış yolu bir türlü göremiyor, 360 derece bile dönseler hiçbir şartta bu ışığı yakalayamıyorum ne hikmetse bir türlü. Çünkü uskuru kırılmış AKP gemisi kontrolsüz olarak süratle mayın tarlasına doğru sürüklenmektedir. Aklı başında AKP’lilerinde birlikte yok olmamak adına biran önce, daha önce işaret fişeklerini ateşlemiş olan bazı arkadaşları gibi onarılamaz gemiden acilen atlayıp kellelerini kurtarmaları gerekmektedir. Biz uyaralım da, gerisini artık kendi paşa gönülleri bilir.

Konu vatansa geride kalan teferruatın üstünden uzun atlanmalı ve bütün farklı görüşler tek yürek ve bilek altında toplanmalıdır. Konu vatansa dava artık herhangi bir partinin değil, Türk Ulusunun davası olmuştur artık. Belki de Baykal’ın kastettiği budur. Ki Atatürk geleneğinden gelen bir siyasi olarak böyle düşündüğünü zannediyorum. Bu husus neden kendisine sorulmuyor da yargısız infaz edilmeye kalkılıyor acaba???

Baykal benim de babamın oğlu değildir. Tam kendisine ihtiyaç duyulan bir süreçte bir çakma videoyu bahane ederek havlu atıp, meydanı Erdoğan’a terk etmesini elbette bende hazmedemedim. Bu kadar balık hafızalı da değiliz kuşkusuz. Ne ki asılacak suçludan bile savunma istenir. Yani önce vicdan diyorum. Çünkü vicdan adalettir (mantık) aslında, adalet de aklın yoludur. O halde adil olunmalı ve onu asmaya kalkmadan önce de kendisinden savunma istenmelidir.

Çünkü Atatürk’ümüzün Partisinde, onun gelenekleriyle hala sıcak duran bir siyasi hizmet geçmişi vardır. Ve kendisini AKP aymazlar cemaati ile aynı kefeye koymaksa kendisine büyük haksızlık, öte de saygısızlık olur. Ayrıca asla unutmayalım ki bu hayati süreçte hiç olmadığı kadar aklımızı kullanmaya da ihtiyacımız vardır artık…

                                                                                  Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder