9 Eylül 2015 Çarşamba

LEKELİ SURATLAR..

           Alman basınına göre; bir mezbaha haline gelen Suriye’den kaçmak zorunda kalan göçmenlerin sadece birkaç yüz kadarını – ki onlarda muhtemelen, en varlıklı olanlardı – kabul eden ve kendisi de bir göçmen ülkesi olan ABD’nin, bu bağlamda verdiği utanç büyüktür. Buna ilave olarak da, yaşanamaz bir bataklığa döndürdükleri Ortadoğu da, tüm mazlum insanları yerlerinden yurtlarından eden emperyalistlerin başı olan esas hergelenin de ABD olduğu düşünülürse, utancı koyun kenara; ama insan varlığını bu kadar umursamazlığın, sözde hümanist(!) suratlara kazıdığı böyle kapkara bir lekeye, haydi gelin de ‘yuh’ çekmeyin.

            Irak’ın Tahrir meydanında, ülkelerinde bir türlü birliği sağlayamayan kendi hırsızları yüzünden de galeyana gelen halk nümayişlerinde, Dışişleri Bakanlarının üstü çizilmiş resimleri dolaştırılırken, acınası durumlarından kendisinin de sorumlu olduğu emperyalist Merkel, en başarılı yönetici olarak alkışlanıyordu. Tezada bakın, ne alakaysa. Aynı halk grupları “şayet kendi ülkemizi geri alamazsak, Almanya’ya hicret ederiz” mesajlarını da veriyorlardı.

Şimdi bu durumda ne yaparlar dersiniz. Göçmen probleminde, bütün kalkınmış ülkeler sorumluluk almalıdır diyen Merkel – ki bu soygunda günahı olmayan Doğulular neden alsın - acaba gerçekte neyi hesaplıyor. Malum İt ite it de kuyruğuna buyurur derler. ABD topu AB ye attıktan sonra, AB patron devletleri de gözlerine kestirdikleri, sonradan AB’li olma Balkan devletlerini, belki de biraz finansal bağışlarla özendirerek, daha doğrusu da köşeye sıkıştırarak, göçmen – ki aslı çağdaş köle - kamplarına çevirmeye hazırlanıyorlar.

Demek ki AB taşeronları bundan böyle, meta – para piyasasının en değerli metaı olan emeği, bu kamplardan karşılayacaklar. Ne var ki diğer yandan da, Macaristan’da yeni Quantenamo’lar oluşuyor diyerek, Suriyeli vs. göçmenlerin yerleştirildiği gayrı insani kampları, sözüm ona kınamaktan da kaçınmıyorlar. Bu da yeni Balkan devletlerinin, emek pazarını ellerine geçirmemeleri ve bu çok değerli pazarı büyüklerin kendi kontrollerinde tutabilmeleri adına bir ön hazırlık olabilir mi acaba.

            Diğer bir yoruma göre de; Kürt İşçi Partisi olarak betimledikleri ve gözümüzün içine bak baka legalize ettikleri ve son günlerde ülkemize verdirdiği kayıpları da zevkle izledikleri PKK, istemeye istemeye AB’li sözde(!) dostlarımız tarafından da lütfen bir terör örgütü olarak kabul(!) ediliyormuş. Gel de gülme bu şarlatanlara şimdi. Sanki 35 yıldır PKK’yı iğneden ipliğe donatan, sözcülüğünü yapan, 45 yıl önce vefat etmiş rahmetli babacığımdı.

            Almanya’nın tirajı en yüksek olanlarından dünkü Die Welt gazetesi de Kara Kuvvetlerimizin PKK yuvalarını vurmak üzere Kuzey Irak’a girdiğini başlık haber yapmış. Geniş kapsamlı haberde 50 Türk uçağının da PKK yuvalarını yerle bir ettiği, Dağlıca saldırısında şüpheli olduğu sanılan en az 40 PKK’lının da etkisiz hale getirildiği filan falan bildiriliyor.

            Oysa bizim cepheden bakınca, PKK’nın 16 askerimizi şehit eden son Dağlıca ve beraberinde de 13 polisimizin hayatına mal olan Iğdır cinayetleri, biriken acılarımızın tuzu biberi olurken, PKK ya ve arkasında ki, “PKK bizim kara gücümüzdür” diyen tüm emperyalist sefillere karşı, tırnaklarımızı bile bilememiz gerektiğini, sathı müdafaamız bağlamında bir mecburiyetimiz olarak kabul ediyoruz. ABD, kara gücüm dediği PKK ile aziz ülkeni işgale hazırlanıyor, buna rağmen sen onu misakı milli cephene koymuyor ve hala bir dost kabul ediyorsun. Düşmanımsın diyebilmen için sana daha ne yapsaydı. Sorumuza gelince; şimdi milletine bu ıstırabı reva gören içindeki vatan haini beslemelerin, yatacak yerleri var mı hala senin ülkende artık.

Ve asla da yadsımıyoruz ki; 13 yıllık AKP devletsizliğinin, ekseninden saptırdığı devlet geleneği, ne yazık ki açılım süreci içinde ülkemizi, tonlarca patlayıcının çeşitli bölgelerine gömüldüğü ve tetikleri çekilmeye hazır, uzaktan kumandalı bir PKK mayın çöplüğüne dönüştürmüştür. Utanmadan ülkenin eski, açılımdan bizatihi sorumlu başbakanı, bugünlerin de Cumhurbaşkanı ise bu gerçeği, umursuzca bir de itiraf etmektedir.

Dolayısıyla da bu müstevli Hükümetin, kendi öz evlatlarımızın da PKK ile eş anlamda katili olduğu, nasılsa tarihin sabıka kayıtlarında, kronolojik yerini alacaktır mutlaka. Hele de acılarının nedenlerini haklı olarak sorgulayan Şehit ailelerini bile karaktersizlikle itham eden bir zihniyete, nasıl vatandaşlık hakkı verilir bu ülkede hala, anlaşılır gibi değildir.

            Bu başıbozuk keyfiyet nereye kadar böyle sürer. Fazla sürmeyeceği de artık belli olmuştur. Milli kararlılığımız ise bu süreyi çok daha kısaltacaktır. Mutlak arınma ise, milli birliğin vazgeçilemez tek gücümüz olduğu, toplumun bütün katmanları tarafından özümsenirse ancak mümkün olabilecektir. Tahrir meydanında ‘ya ülkemi geri alırım, ya da giderim’ çaresizliğine pankart açan Iraklılara baktığımızda, emperyalizmin Ortadoğu’muzu getirdiği hazin durumu anlıyoruz. Hiç unutmayalım ki büyük senaryonun içinde biz de varız. Yoksa hala uyanamadık mı? Hemen aynaya bakalım ve öz eleştiri yapalım o zaman. Lekesiz olduklarını düşündüğümüz suratlarımızda, başkalarına gözükmeyen kendi lekelerimizi görebiliriz belki de, kim bilir… 


            Ortak çağrılarımız üzerine, CHP’nin liderliğini üstlenebileceği bir MİLLİ BİRLİK projesi, nihayet tepenin ardından görüntü vermeye başlamıştır. Bu projenin yadsınamaz artılarının, Kılıçdaroğlu ve ashabının siyasi kariyerlerine, fazlasıyla getirisi olacağından da adımız kadar eminiz. Çünkü milli tarihimize altın harflerle yazılacak bir kayıt oluşturabilmek için de, atılabilecek en isabetli adımdır bu. İnşallah beklediğimiz gibi olumlu sonlandığını da görmek, milletimize nasip olur. Zira ancak o takdirde şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak ve özlenen huzur, gerçek olabilecektir…

                                                                      Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder