Şimdi artık ister anla ister anlama
Anlamayan girsin
bundan böyle hamama…
Ne var biliyor musunuz? Son yazımda
“Devrim Arası” olarak betimlediğim benim senaryo, seçim sonuçlarından sonra,
hayal bile edilemez hale geldi artık. Yakın günlerde de, keşke öyle olsaydı
diyerek dövüneceğinizi şimdiden görüyorum.
Hatta çoğunun kararsızlıklarını bile
terk ederek, sandık başında reylerini inandıkları gibi kullandıkları ve sonuçları
umutla bekledikleri halde aralarında; içine düşürüldükleri durumun ve kaybın hala
farkında olamadan, sadece Erdoğan’ın kaybettiğini düşünerek sevinenler, halen çok
ne yazık ki. Aslında Türk’üyle, Kürt’üyle, Ehli Beyt Müslümanıyla, misak ı
milli cephenin Türk Milletidir asıl kaybeden.
Seçimin
tek galibi ise içimizde ki Derviş gibilerin patronu ve hempası AB&D
Holdingidir. Kurguladıkları ve son çıkış yolu olarak kabul ettikleri
senaryolarını sonuçlandırmak üzere de ilk başlangıcı, başarıyla tamamlamış oldular.
Şimdi köşelerinde şampanya kadehlerini tokuşturup sinsice gülüşüyorlar ve kafamıza
nihai darbeyi vurmaya hazırlanıyorlardır artık. Böylece bizim ansızlar, Obama
ile Merkel’in, bana da bu ilhamı veren son kadehli pozlarını çerçeveleyip
asabilirler artık oturma odalarına.
Şimdi bütün mesele ya da top, AKP’nin,
istese de istemese de Holding’in bölücü ajanı HDP ile zorunlu olarak kuracağı
koalisyon hükümetinde artık. Yeni hükümetin ilk görevi ise, HDP ile birlikte yaratılan
S. Demirtaş adlı küçük adama, artık misyonu sona eren Erdoğan’ı by pass
yaparak, tepeden inme bütün kontrolü bırakması olacaktır. Ve açılımı (bölümü)
sonlandırmak adına, şayet küçük Demirtaş apar topar Başbakan da yapılırsa,
sakın ola şaşırmayın, benden söylemesi. Farkımız ise, Kemalist olarak Atatürk
gibi düşünmek olduğundan, ne desek oluyor nasıl olsa…
Holding’in bundan sonra dağdaki tetikçilerini
de resmi olarak içine sokarak oluşturacağı bölücü hükümeti ve kapımıza de
gözdağı vermek amacıyla dayandırdığı IŞİD adlı Müslüman yaftalı devşirme Haçlı
ordusu da, resmin son rötuşlarını tamamlıyor. Ve ortaya çıkan son resimle
göreli olarak, bu badireden de tek çıkış yolunun artık kaçınılamayacak kanlı
veya kansız bir milli devrim olacağı da kendiliğinden anlaşılıyor. Çünkü bizi
bizim yönetmediğimiz ve seçim yolu ile bir milli hükümet değişikliğinin bu
ülkede bundan sonra da mümkün olamayacağı, herhalde artık içimizdeki ultra
demokratlar(!) tarafından da tespit edilmiştir. Ve sakın sandık, seçim lafları
etmeyin bundan sonra.
Şayet
benim “Devrim Arası” tutmuş olsaydı, AKP ile %35’leri bulmuş veya aşmış bir CHP’nin,
zorunlu koalisyonundan başka da bir seçenek kalmayacaktı ortada. Oysa şimdi AKP
ve HDP’nin bölücü senaryoyu tamamlayan tek olasılığı kalıyor artık elimizde.
Çünkü CHP, MHP koalisyonu bile barajı tutturamıyor, bilmem anlatabildim mi?
Artık bunun üzerine, bizim çakma Sosyalist ve sözde Atatürkçüler, CHP’nin
muhtemel %10 fazlasının da kafasını karıştırarak, esasen daha önceden öz
tabanını küstürmüş olan CHP’yi, yine %25 barajında tutarak bu olasılığı da dumura
uğrattılar.
Hiç
olmazsa HDP yerine Vatan Partisi olarak meclise girebilselerdi bari! onu da
başaramadılar. Bir SP kadar bile olamadılar. Tek kurtuluş yolları olabilecek
CHP teknesinden atlayıp Okyanusta bir başlarına kendilerini soyutlayınca, asla
başaramayacakları da çoktan belli olmuştu zaten. Şimdi münasip yanlarına kına
yakabilirler artık. Bakın bunu başarırlar işte.
Diğer
yanda Kemalist öz tabanını bile küstüren, Tuncelili Kemal kardeş, kendi Dersim’inde AKP’nin bile altında neden kaldığını, şimdi
nasıl açıklayacak acaba? Böyle olacağını biz daha önceden tespit edebilmişsek, yukarda
da belirttiğim üzere, Atatürk gibi düşündüğümüz içindir. Ve Türk Milleti her
zaman o kıratta liderini ister, onu bekler. Demek ki biraz daha vakit varmış bu
işlere veya son sözü söylemeye. Bu arada hiç kimse de Demokrasi
kazandı masallarıyla çocuk avutmaya kalkmasın. Bölündüğünde alırsın sen
Demokrasiyi(!)…
Sözün
özü: Bizler, yani asal meziyeti Atatürk gibi düşünmek, birlikte hissetmek olan
ve bu vatan nasıl olsa bizimdir diyen; ama diğerleri gibi de tuzları kuru
olmayan Kemalist emekliler, bayram ikramiyelerinden bile olmanın hüznüyle,
gülsünler mi, yoksa ağlasınlar mı kendi
hallerine. Bunun cevabını da size bırakıyorum artık…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder