25 Mayıs 2015 Pazartesi

KANALDAKİ TUZAK..


 
             
           Marmara ayağında Selimpaşa ve Karadeniz ayağında Karaköy arasında oluşturulacak Kanal İstanbul Projesi, uçuk, kaçık yakıştırmasıyla şaka ile karışık ortaya atılıp, yavaş yavaş sinsice geliştirilmekte olan bir hain projedir aslında. Her ne kadar Manhattan yaftalı projenin ve maliyetin büyüklüğü nedeniyle salt bir rant meselesi olarak algı yaratılmak isteniyor olsa da, aslında çok daha sinsi ve melun bir amaca yönelik olduğu da ortadadır.

            Kanalın konumuna dikkat edilirse; İstanbul’umuzun Trakya yakasının, Anadolu’muzdan tamamen koparılmakta olduğu görülür. Bu durumsa, oluşan yeni kanalıyla İstanbul’un Trakya yakasının, projeye akacak Batı finansmanı da hesaba katılınca, Uluslararası statüde ve Misak ı Milli statüsünün de dışında kalan evrensel bir format kazandığının da göstergesidir aynı bağlamda. Arkasından da hemen kitabına uydurulacak BM merkezli yeni evrensel(!) çakma anlaşmaların ve emperyalist yasaların peş peşe gündeme geleceği ve bizi köşeye sıkıştıracağı kendiliğinden anlaşılır olacaktır herhalde.

            Yani proje emperyalist adına, Sevr beklentisinin bile dışında ve üstünde yeni bir kazanç hanesi açarken, uluslararası statüde tarifsiz bir yeni kayıplar anlaşmasına da zorunlu olarak imza koymamıza neden olacak, bir geri dönüşüm olur kendi adımıza. Ki bu defa kayıp topraklarımız için yapacağımız Ulusal bir savaş da bizi, tekrar kazansak bile haksız çıkartır. Kurtuluş zaferimizden sonra bile boğazlarımızın evrensel statüleri çeşitli aşamalardan ve uyarlamalardan sonra ancak bugünkü konumlarına gelebilmişti.

Anlayacağınız iki toprak parçası arasına girecek ve iki denizi birleştirecek olan bir evrensel kanal, o ülkenin temel haklarını tamamen değiştirir. Sanki İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla yeterli sorumluluk sahibi değilmişiz sanılıyor herhalde. Ne var ki sandık başında bu handikaplar da ele alındığında, Haçlı Lejyoneri AKP iktidarından biran önce kurtulmanın önemi, daha da güçlü vurgulanmış olmuyor mu?

            Her fırsata balıklama atlamaya hazır AB&D emperyalist Gladyosunun eline, tarihi değerine yaklaşılamaz bile olan İstanbul boğazımızın yanına, üstelik kendi elimiz ve kelepir emek gücümüzle, içinde boğulacağımız bir tuzak kanalı açmakla, nasıl bir koz vermiş oluyoruz. Taş devri ulusları bile yapmazdı bu aptallığı. Bunu bir düşünün şimdi. İşin çok daha da vahim yanı ise, büyük Asya komşularımızla da papaz olmanın yanı sıra, binlerce vatan evladımızın kanlarıyla yeniden kazanmış olduğumuz vatan topraklarını, bu defa toprak altı ve üstü servetleriyle beraber Haçlı haramilere, kendi ellerimizle teslim etmiş oluruz. Bu nasıl bir gaflet olur Yarabbi, anlaşılır gibi değil. Vah ki ne vah!


            Aslında kabul edildiğinden çok daha ciddi olarak ele alınması gereken ve gelecek müktesebatımızı da çok derinden etkileyecek olan bu mesele, görülüyor ki, sadece salt bir rant meselesi değildir. Ve anlaşıldığına göre de Latinler, İstanbul’umuzun en değerli Trakya toprağını 600 yıl sonra, tek tırnak bile kırmadan geri almayı planlamaktadırlar. Ergenekon tuzağına düştüğümüz gibi, şayet bu ketenpereye de gelirsek, yaşamak zorunda kalacağımız trajikomediyi ise tasvir etmeye, tarihi senaryolar da yetersiz kalacaktır.

O halde şimdi en başta da CHP ye düşen görev, seçim sonunda AKP ile birlikte Kanal projesi adlı tavşan tuzağını bir kenara savurup, Türkiye’mizin geleceği olan Mega projesini onların üstüne yayarak ülkenin ufkunu açmak olacaktır. Esasen Uğur Dündar’ın Halk TV de, dün geceki Arena programında Sayın Kılıçdaroğlu, kendilerinin Atatürk’ün partisi ve askerleri olduğu doğrultusunda, özlenen mesajını bastıra bastıra verip, ortaksız tek parti olarak iktidar olmak istediklerini de beyan ederken, aynı zamanda partisinin fundamental Kemalist özeğinde, yeşermek üzere bekleyen mevcut umutlarımızı, lohusa şerbetine de dönüştürdü…

                                                                      Serendip Altındal

Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder