22 Ekim 2014 Çarşamba

KALP AĞRISI..

         Hanidir safkanlarımız araziye uydu, meydanlar kanı bozuk itlere kaldı (şimdilik). Ayakların baş olması görelidir; ama kısa sürelidir ve bu anomalinin asla alışkanlığı da olamaz. Çünkü eşyanın tabiatına aykırı olur. Umut ise gönülde; ama acısı yürekteki derttir ve dermanını beklemektedir. Biliriz ki, zaman devinimdir ve zamanla dönüşür.Yani kendi güncelinin tezi ve antitezi arasında gelgittir. Hayatın zevkini almak veya yaşamın kıvamına varmak için, isteriz ki biz bizi terk etmeden sonuca varmış ve bir şekilde de evrensel adaletin o en tatlı zevkine ulaşmış olalım. İşte endişemiz de, canımız soğurulmadan bunu görememek korkusundandır aslında. Başka da bir nedenden değil.

         Dağlarda kurt ulur, sokakta köpek havlar. Kedi ise yeni doğurduğu yavrusunu yalamaktadır. Ayı uykusuna hazırlanıyorken, acılı rüzgâr yağmurdan yaşlarıyla camlarda ağlamaya başlar. Asayiş berkemal, mevsimse kışı kucaklamakta olan sonbahardır artık. Ve bir sene daha ömürlerimizden, vicdanlarımızdan ve geleceğimizden çalarak sona ermektedir yine.

         Efkârlı Türkiye’m ise, çoktan kış uykusuna yatmıştır bile. Aç, biilaç ve endişeli. Bizler ise kış arifesinde artan vergilere (aslında Deli Dumrul haraçları) ve alamadığımız zamlara isyanla bizar olurken, bolca havaya savrulan karşılıklı boş laf balonları, hezeyanlara dönüşüp adrenalin boşaltırken, planlanmış amaçsızlığa asılı zırvalar haline gelerek de, anlamsızlıklarını katlamaktadırlar. Sonuç ise stratejik plan dâhilinde kafaları karıştırarak, ülkemin beka hırsızlarının önünü açmak, onlara zaman kazandırmak için de, sanal gündem yaratmak olup çıkıyor neticede. Oysa birileri sessiz ve derinden ülkemin rantlarını, vicdanlarını soymaya devam ediyorlar veya öyle sanıyorlar diğer yanda.

         Türk milletini safında tutabilirsen kazanırsın. Bu ise hiç kolay değildir. Önce sapına kadar adil, güvenilir olmak ve hakkını vermek zorundasın. Şayet yanılıp da karşına almışsan, bitmişsin demektir. Şimdi bak etrafına, bu millet sana tam teslim, safında mı görünüyor? O halde çok dikkatli olmalısın. Bir anda Cin çarpmışa dönüverirsin sonra. Çünkü Türkiye’mizin, anında kanlarınızla kızıl göllere dönüşebilecek ovaları ve yaylalarında, artık seni terk edecek olan feleğini aramak; Atlantik’te yatınla balık tutmaya ya da Afrika turlarında safari yapmaya hiç benzemez.

         Şayet hala uyanamadıysan, tasvir etmeye çalıştığım manzaranın acı ve gerçek dehşeti, seni bir anda uyandıracaktır nasıl olsa. İşte o zaman aşsız ve işsiz bıraktırdığın tüyü bitmemişlere Molotof şişeleri attırmakla, kenarda köşede bir kaç günahsız canı tetikletmekle de kıçını kurtaramazsın, haberin olsun. Okun ucu döner dolaşır seninkini bulur nasıl olsa. Koruma ordun da seni saklayacak bir delik bulamaz artık.
         Olası büyük bir ihtimalle de, kendi kıçı adına, senden bir an önce kurtulmaya başta kendisi bakar. Tıpkı senden öncekilerde de sayısız kereler tekrarlandığı gibi. Kazıp kazıp da sonunda kendi mezarını mı buldun, deyiverirler adama sonra. Saatin çaldığında, adının Ahmet, Mehmet, Recep veya Hans, Meyer, Merkel ya da Coni, Tom, Obama vb. olduğunu kimse sormaz artık sana arkadaş...

         Şimdi bu söylemlerin üstüne, dünya genelinde ağırlıklı olarak da emperyalist Batı dünyasında devlet lideri olarak sahneye çıkarılmış adamlara, kadınlara bir göz atalım. En başta da bizimkinden başlamak üzere, hepsini mercek altına alalım. Adeta hepsinin seçmece, devşirilmiş, adrenalin yükselten, ortamlarına nifak tohumları eken, her an siyasi gerginlik çıkarmaya hazır, apatik, asosyal ve antipatik ortak kişiliklerde olduğunu tespit ederiz. Hoş bu konuda diğerlerinin topu birden, bizimkinin eline su dökemiyor olsalar da, kendilerinin de tutulacak hiç bir yanları yoktur hani.

         Buradan varılan istidlal; demek oluyor ki, dünyayı idare eden ya da öyle olduğu sanılan paranın baronları herhalde ortak karar almış olmalıdırlar. Psikolojik sorunlu - varlık sendromlu - olduklarından da, kendi kendilerinden artık bizatihen kurtulmaya kalktıkları için, 14 yıldır ezberlediğimiz, ömür törpüsü Erdoğan kimliğinde ki liderlerde karar kıldılar anlaşılan. Bu da neresinden bakılsa, kendi elleriyle getirmeye çalıştıkları sonlarının da yakın olduğunun göstergesidir aslında.

         Bu arada bilhassa atlanmaması gereken husus ise, Erdoğan'ın; Hitler öncesi alt yapısını hazırlayan Weimar cumhuriyetini oluşturmakta olan ilk perdeyi, henüz oynamakta olduğu, şayet aradığı zemini bulabilirse de ikinci ve sonuncu Hitler bölümünü oynamaya kalkacağıdır. Yani henüz Hitler olamamıştır; ama bırakılırsa onun yolundadır. Ne var ki Hitler, Hitler'ciliği ile kendi sonunu da getirmiş; ama ülkesine de müthiş zararlar vermiştir. Ve ülkeleri yerle bir olan Almanlar hala harp tazminatları ödemekte, dünyaya teknoloji satarken de kendi konvansiyonel silahlarını yapamamaktadırlar. Hesapları tutarsa sonuçta Erdoğanlar Türkiye'sinin varacağı hedef de aynı olacaktır...    


         Özün Sözü:

         Aşağıya son elektrik faturamın detaylarını yazma nedenim: Ki bu da ayrı bir kalp sızısıdır. Emekli ailesi olarak, bizde evimizde birçoğumuz gibi, elektrik ısınmalı bir yaşam mecburiyetinde olduğumuzdan; daha aktif ısınmaya bile başlamadan, ödemek zorunda kaldığımız haraç vergilerin dehşeti hakkında bir fikir verebilmek içindir.

         Toplam vergi tutarım:     45,18 TL
         Net tüketim tutarım:       91,72 TL
         Toplam fatura tutarım:  136,90 TL

         Devletin lütfettiği minimal çocuk harçlığı zamlarımızla, koca bir kışı bu hesaba göre, ayda en az 400 TL tutarında faturalarla geçirmek zorunda kalacak olunca, el insaf da kar etmeyeceğinden; demek ki bu kış oturma odalarımızda paltolarımız ve atkılarımızla oturmak zorunda kalacağız. Yatak odalarımızda ise yorgan ve çift battaniye ile idare etmeye çalışacağız anlaşılan. Allah sonumuzu şimdiden hayır eylesin.
        
         Dikkat ederseniz önce kendi canlarını düşünen, yüce Atatürk'ün kurduğu mecliste, Atatürk nedeniyle var olmuş ballı mevcudiyetleriyle - ki yoksa nasıl bu konumlarına gelebileceklerdi -, yok olası hırsızlar. Şayet Osmanlı devam ediyor olsaydı, hanedan soyundan da gelmeyen tanıdık çapulcuların hangisi ne halt olabilir, hangi suyun başını tutabilirdi acaba bu ülkede. Görüldüğü üzere bunun bile farkında değiller bizim çakallar.
         Oysa kendilerini kişiliksiz bir ümmet olmaktan çıkarıp seçme ve seçilme hakkına sahip kılan Cumhuriyetleri nedeniyle, bugünkü ballı konumlarına gelebilmişlerdir. Bu aymaz, bağnaz, yobaz ve ahde vefa yoksunu nankörler takımı. Şimdi ise Atatürk'ün mukaddes varlığını inkâr etmeye kalkan; ama onun milletinin bakanlarının, vekillerinin, üst bürokratlarının, yandaş gugukçularının yağlı göbeklerinden hiç söz etmek istemiyor ve kendimizi de onlara acındırmaya çalışmıyoruz. Çünkü inanın değmez. Ayrıca onlardan çok daha fazla da onur sahibi olduğumuzdan, abesle de iştigal etmiş oluruz.

         Dur yolcu! Düşünmeden bari sen geçme bu topraklardan. Devletimize yıllarca tavan sigorta primi, üstüne bir o kadar da destek primi ödemiş ve sosyal güvenlik hakkı kazanmış, bu aziz vatanın emeklileri olarak, nafile mevcudiyetiyle sosyal devleti temsil ettiğini iddia eden, başımızdaki asosyal hükümetin bize çektirdiğine, layık gördüğüne bak da sen de hediye(!) saatini ayarla bir zahmet. O halde biz yine, tüm bizim gibi olan vatandaşlarımıza Allah yardım etsin diyelim. Bil ki bu ülkede Allah da kime yardım edeceğini şaşırdı herhalde artık, hepimizi affetse bari...


         Özün son sözü:

        Başımızda ki emperyalist devşirmesi hükümetten ve içimizde ki Amerikan mikroplarından kurtulmadan, hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır ülkemizde biline. Ne var ki bu bilinçle, Milli Müktesebatımızın ve Misak ı Millimizin evrensel beyannamesi olan Cumhuriyetimizin kutsal bayramını, şimdi her zamankinden de büyük bir coşkuyla kutlayacağımızı çok iyi biliyoruz...     

                                                                                                 Serendip Altındal

Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder