11 Ekim 2014 Cumartesi

ACILARINDAN BESLENEN MİLLET..

            Kahırlı vatanım derdini bundan daha açık nasıl ortaya dökebilirdi, nasıl derman arayabilirdi ki. Devşirme AKP hükümetiyle birlikte içine yerleşen ve doğasını zehirlemekte olan CIA ajanlarının, Pensilvanya cemaatinin ve damarlarına var kuvvet pompalanmaya devam edilen harici bozuk kanların, ruhunu nasıl kirlettiğini, nasıl canını acıttığını, şerefli şehitlerimizin kanlarıyla yıkanmış vadilerinin, çayırlarının, bir zamanlar hayat veren şimdi ise zehir akıtan akarsularının, rant uğruna cayır cayır yakılan ormanlarının acılı çığlıklarını, perişan hallerini daha ne yapsaydı da duymayan kulaklarımıza, görmeyen gözlerimize sokabilseydi.

            Karşı yamaçtaki köy benim gözümün içine parmağını sokarken, herhalde bütün milletin gözüne aynı boyutta görünmüyor olmalı ki, hala içimizde Kılavuz arayanlar var. Oysa durum açık seçik karşımızda sırıtıyor. Ondan da öte canımızı bir hayli acıtmaya da başladı artık. İçimizde konuşlandırılan ve konuşlandırılmakta olan tüm yabancı güçlerin mevcudiyetlerinin nedeni, misyonları gereği milletimizi bir iç harbe provoke etmekti. Ayrıca milli eğitimi İmamlaştırdıktan sonra açılan misyoner okullarında, yuva körpelerimizden başlayarak ileri sınıflara doğru, sinsice yerleştirilen Hıristiyan felsefesi, diğer yanda yumuşatılan küresel İslam’la ne denli bir ilişki içindedir? Ya da fark nedir acaba? Cevabı Yeni Haçlının, ülkemize başka türlü yerleşemeyeceğinde aramak lazımdır.
            İşte kanı bozuk herifler, karılar şimdi radikal yöntemlerle ve sinsice bunu gerçekleştirmeye çalışıyorlar artık, hem de elbirliği ile. Özellikle Güneydoğuda dış kaynaklı eğitimli profesyonellerin sistemli cinayetlerine, giderek de vatandaşın yükselen tansiyonuna bakarsanız provokasyonun hangi boyutta olduğunu tespit etmekte zorlanmazsınız. İşin aslı astarı budur. Şimdi artık son perdeden bir önceki sahne oynanıyor biline.
            Ne var ki itidali asla elden bırakmadan ve çok kanlı olabilecek bir iç kavgaya olayları taşıyıp oyuna gelmeden, düşman kanların bilhassa da profesyonel olanlarını acilen kanalizasyona boşaltmak gerekiyor. Bu bağlamda da askerin biran önce aklını başına toplaması öncelik kazanmıştır. Çünkü bu iş başımızda ki, hem de mili olmayan hükümetin boyunu çoktan aşmıştır artık.
            Çözümü ise öncelikle bu hükümetten; ne yazık ki halen yeterli bir emsal olmadığı için, tek bir partiyle değil, ancak bir milli hükümetle kurtulmak yerine; bir de mal bulmuş gibi sarıldıkları ve genel durumu bu kerteye taşıyan açılım masallarında aramak ısrarı, aptallık ötesinde ahmaklık olacaktır bundan böyle artık. Bu noktada kişisel analiz ve öngörülerimi bilhassa dışarıda tutarak, günceli daha da dramatize etmek ve yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum. Yoksa şüphesiz ki söylediklerimiz bu hükümet belasından kurtulmak bağlamında asla yeterli değildir...

            Ülkemiz tarumar olup, biz yerlere serildikten sonra da büyük adalet simsarı ve hak dağıtıcımız olan küreselcinin, ülkemize büyük kurtarıcı edasıyla girmemesinin de bir nedeni kalmaz artık. Böylece vatandaşı, vatandaşa, Müslüman’ı, Müslüman’a kırdıran emperyalist, değil yeni Sevr muahedesini, tükürüğünü bile yalatır artık, bu havlu atmış ve yeni bir Atatürk'ü olmayan millete. Bunu yaparken de dünya milletlerini halimize güldürürken, koca kahraman(!) Türk milletini, nasıl silahsız yerle bir ettiğini, ulusal harp akademilerinin eğitim programlarına emsalsiz bir örnek ders olarak da yerleştiriverir.
            Acı; ama bizim ve başımızda ki iktidarsız ve yeteneksiz hükümetin; ne yazıktır ki, bir o kadar da ansız muhalefetin, bundan sonraki ahmaklıklarının üstüne çok çabuk inşa edilebilecek bir gerçektir bu. Ne var ki henüz kaybedilmiş bir şeyimiz yoktur. Aynı bağlamda İstiklal harbindeki emsalsiz mağlubiyetlerinin de revanşını, misliyle alırken, yalnız trajikomik ve örneği olmayan bir zafer kazanmış olmaz, her ne kadar ağlayıp sızlasak da, akılcılığın ve beraberindeki politikanın olmazsa olmazı olan entrikanın, ne demek olduğunu, maalesef de vahşi Batının kokuşmuş dünyasında ne büyük bir güç olduğunu, hem bizlere hem de siyasiye monşer diyenlerimize, bir kere daha öğretmiş olur. 

            Türk Türk'e her zaman ve şeraitte yeter. Aslında başkalarına da hiç ihtiyacı yoktur. Yeter ki kanı bozuklarla kanını karıştırmış olmasın. Ve ordusu da biran önce otonomisini eline alsın. Ve kendisini hiç olmadığı kadar atıl bırakan, acıdan kedi kompleksine sokan başındaki çıbanı delip, irinini akıtarak kendini kumanda etmeye başlasın. Çünkü önünde bir zamanlar yedi düvelin kaçacak delik aradığı ordusunu şimdi takan yok artık. Örfi idare bile havada kaldı. İpleyen yok. Zira şimdilerde yerel yönetimlerin ve hepsinin üstünde de Erdoğan gibi muhteşem(!) bir çakma başkomutanın emrinde ki bir orduya, ağlanması gerekirken kahkahalarla gülüyorlar ve onu ciddiye de almıyorlar sadece. Yazık ki ne yazık.
            Birde bu kafayla Ortadoğu bataklığına hem de hak yoluna değil, üstelik de bok yoluna yürümeye kalkıyorsunuz. Aman sakın ha boşuna analarınızı ağlatmayın çocuklar. Bilin ki Türk ordusu asla bu değildir. Çünkü ne zaman yürüyeceğini çok iyi bildiği gibi, yürürken de yeri titretirdi o ordu. Oysa sizi duyan çıplak ayakla yürütüldüğünüzü sanacak. Sizi pasifize eden komutanlarınızı sizde pasifize edin birlikte yok olmadan. Gerekirse Türk ordusu, Atatürk'ün de dediği gibi, başında korkak ve işe yaramaz komutanı olacağına, aslan yürekli manga çavuşlarıyla da harpleri lehine döndürebilecek güçtedir ve öyle de olmuştur her zaman.

            Hiç unutulmasın ve kimse de umutlanmasın ki Türk Ulusunun üstünde her şeye rağmen hesap yapılamaz. Türk Ulusu kendi kaderini kendisi tayin eden tek ulustur yeryüzünde. Ve aynı bağlamda kendi acılarından beslenen, en bitkin zamanlarında bile eskisinden daha sağlam tekrar ayağa dikilen Türk Milletinin, asil duruşudur da bu ulus.


            Belki bilmeyenlere duyurmakta yarar vardır. Her gün İmralı'nın üstünde dönüp duran, gösteri uçuşları yaparken de çok alçaktan uçan jetlerimiz, gerçi Mudanya da oturduğumuzdan bizi de endişelendiriyor olsalar da, adadaki Apo'nun uykuları kaçtığı ve muhtemelen de korkak herifin, kalan uykusunda da kâbuslar görmeye başladığını düşündükçe, bizatihen çok memnun oluyor ve gururlanıyoruz aslında. Turları saymaya kalktım, o kadar fazlaydılar ki vazgeçtim. Boşuna çok yakıt sarfı yapılıyor olsa da, neticede psikolojik harp kapsamındadır ve yapılmalıdır. Çünkü psikolojik savaş, gerçek savaşta kaçınılamaz olacak can kayıplarını asgariye indirir.


            Tek uçuşta dünyanın en uzak köşesine hiç yakıt almadan ve ara istasyon da kullanmadan ulaşabilecek bir uçağı, Erdoğan'ın bir oldubitti ile acilen neden aldırdığını, artık biliyoruz. Ortadoğu bataklığının ağzına getirdiği ülkemizden, sular ısındığında kimseye çaktırmadan ailesiyle birlikte, en uzak meçhul bir bölgeye ara istasyonsuz ve tek menzilde savuşabilmek için. Şimdi buna da itiraz koyacak olan yandaşlar! Haydin varmısınız bahse.
            Nereye uçacağına gelince, ilk aklımıza gelen şüphesiz ABD olacaktır; ama sanmıyorum. Aklın yolunun bu olacağını ve o ülkede de adresini gizleyemeyeceğini bilecek kadar kafası çalışır. Alternatifli ve kimsenin bilmediği başka adresler şüphesiz aile planlamasının içinde yer almıştır. Saati çaldığında, bakımı yapılmış ve ful deposuyla kalkışa hazır uçağı ile kendisi ve ailesiyle birlikte o günkü şartlar altında, bu adreslerden en uygun olanına tek menzilde ulaşacağı kesindir. Hiç kuşkunuz olmasın.
            Kıçının kılı olduğunuz ve benden sonra tufan diyen ustanızı, işte arayın o zaman ki bulasınız. Bırakın gittiği yerde kalsın tepe tepe de, hayrını görsün. Şayet kendi adıma ararsam tırnaklarım tersine çıksın; ama siz asıl tüyü bitmemiş yetimlerin vergileriyle alınmış pahalı uçağımızı, emir kulu pilotlarıyla birlikte tekrar geri alabilirmisiniz, işte asıl bunun hesabını yapın derim ben. Zira kendi hamurunda bir kişiliğin, bizim uçağı da rüşvet aracı olarak kullanmayacağını ve kendisini meçhule taşıyan gariban pilotlarını neyin beklediğini de, asla bilemezsiniz...

                                                                                                               Serendip Altındal
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder