Bana gelen ekte olduğu gibi, sizlerle
de paylaştığım yazılardaki doğruların kaynadığı ocağa bir kaç çıra da biz
atalım ki, ateşimizin harı kesilmesin:
1) Son günlere kadar sütre gerisinde sessiz kalma hakkını
kullanan ve şimdi rapor adresi
değişen GENKUR paşa, ne oldu da
birden açılım denince, açılıverdi. Elbet bir esbabı mucibesi olmalı. Yoksa bu da ayrı ve yatay mı, dikey mi
olduğu belli olmayan bir paralel uzantı mıdır?
2) Öyle bir iki uygun renkte fırça
darbesiyle kafalarında ki resme oturtulamayacağımız, sakın ola unutulmasın.
Gerektiği anda olması gereken aksiyona, atılan adıma bakar notumuzu ona göre
verebilir, rotamızı çizebiliriz. Kendi hür ve özgün irademizle, yardıma
ihtiyacımız olmadan da, tam bağımsız kararımızı alabilecek bilinç, iman, ahde
vefa ve özgüven sahibiyiz Allaha şükür, hiç kuşkunuz olmasın.
3) ABD ve ayrılmaz kuyruğu İngiltere,
klasik emperyalist kulvarda yalnızları
oynamaya mahkûm kalacaklardır bundan böyle. Çünkü diğer Avrupalı Almanya'nın
ise Türkleri vardır işin özünde, müttefik kalırlarsa nasıl olsa kestirme Türk
usulü ile birlikte çıkış yolunu
yine bulurlar. Diğer Kuzey Avrupalılar da, aynı bağlamda akıl yolunu
bulacaklardır muhtemelen. Çünkü,
şayet ABD dolmuşuna binmekte ısrarcı olurlarsa, kâbusları olacak ve kapılarının önüne
dayanmış olan enerji krizleri, kaderleri de olacaktır yakın gelecekte.
İşte bu bağlamda Avrupalı kara kara düşünürken; Amerikalı ise,
şimdilerde son sahneleri oynanan "Amerikan Rüyası" adlı 300 yıllık
güldürü filmiyle, daha kuruluşundan beri bir iki ailenin elinde olan 'serbest' yaftalı aslı para babalı
ekonomisiyle, kendi vatandaşlarının yanı
sıra bütün dünyayı da uyutup
durmuştur. Şimdi ise Amerikan vatandaşı da
bu sömürünün yani bugüne kadar nasıl iğfal edildiğinin farkındadır ve işin suyu
da çıkmıştır artık. Çirkin Amerikalıyla yatıp kalkan Türkiye’de ki, küçük Amerikan modeline
bakınca, bizde daha da bir çamurlu akan suyun, kenarında bile piknik
yaptırmayan çirkin, vahim manzarası, bütün çipçaklığı (çıplaklığı) ile gözler önünde sırıtmaktadır.
Doğu Avrupalı, eski Türk eyaletleri de müşterek
gelenekler bağlamında kendi doğrularını bulacaklardır nasılsa. Orta Doğu ise,
tam bağımsız bir Türkiye için sorun olmaktan çıkar. Tarihi ve geleneksel
bağlarımız olan, Önasya ve ilerisi bildiğiniz gibidir esasen. Ve oralılar daha şimdiden geleceğin
küreselci emperyalistlerinin, liberalistlerinin kafaları ezilmiş dünyasının köprübaşları olacaklarını ispat ettiler.
O halde ABD daha ne kadar
vazgeçilmez orta saha yıldızı kalabileceğinin
hesabındadır ve Doların geleceğinden emindir de o yüzden mi, yeni transfer
ataklarına kalkmaktadır. Yani nasıl, neyle, kiminle, hangi takıma bundan sonra
transfer yapabilecektir artık. Girişe bakınca, sanki bu sorular şimdi biraz
havada kalmış veya abesle iştigalmiş gibi kaldılar sanıyorum. Ne dersiniz...
4) Eşyanın doğası gereği Yeni Haçlı senaryosu, eski
mantıkla tutmayacağı için şimdi istavrozu bırakıp, artık İslam'ın hilali ile
gelmektedirler. Amaç İslam’ı çakma olanıyla kırıp malı götürmek ve sahte İslam
bayrağı altında da bölgemize yerleşmektir. Bu bağlamda İslamın iplerinin
Vatikan'ın eline verileceği de unutulmamalıdır. Bu aralar moda olduğu üzere,
Batılı konuşmacıların sık sık konuşmalarına Selamünaleyküm'le başlamaları da hiç boşuna
değildir, sakın kimse aldanmasın.
İşte tüm bu planlar çerçevesinde
Orta Doğu fokurdamaktadır. Bu da yine kendi ellerinde patlayacak olan son
bombalarıdır aslında. Bu mealde yarattıkları IŞİD yılanı da kendisini
kuyruğundan yutmaya başlayarak giderek yok olurken, bizim biraderleri de
birlikte götüreceğinin işaretini vermektedir. İşte şimdi ABD bunun da telaşı içindedir.
Aslında sömürgelerinden kovulup,
şimdi dört tarafı denizle çevrili bir adada sıkışıp kalan, eski güneş
imparatorluğu İngiltere’nin durumu, son Osmanlıdan da hazindir. Çünkü bir
Atatürk'ü olmadığı gibi, bundan böyle sığınacak limanı da kalmayacaktır. Obama'nın hava raporu ise daha da karışıktır. Ve
kesim öncesi kara kara düşünen çilli tavuk ifadesiyle verdiği son resimleri,
sanki bu gerçeği afişe ediyor gibidir.
5) Haydi Erdoğan'ı bırakın, o her ne kadar
aksini iddia etse de hükümetten düştü artık yani kabul etmese de işi bitmiştir. Paratoner Davutoğlu’nu da koyalım bir
kenara; ama velâkin Adalet Bakanı denen şahıs,
nasıl olur da yeni adalet dönemi açılışında, bekalarından bile sorumlu olduğu meslektaşlarıyla bir arada olmaz.
Şimdi bu ne mene bir hastalıktır da teşhisi yoktur.
Böyle bir adam olasılıkla Adalet
Bakanlığını tesadüfen veya zorunlu olarak üstlendiği bir ülkede; adalet
kavramının bile, ya bilincinde değil veya mevcut olduğuna bile inanmıyordur
anlaşılan. İşin sırrını da belki bize, besleme manda hükümetinin diğer koltuk
başları izah edebilirler herhalde…
6) Haydi kalk da vur yumruğunu tekrar, bir
zamanlar söylevlerinle yürekleri uçurduğun o meclisin kapısına. Çünkü senin ve
silah arkadaşlarının hamurundan adam kalmadı artık o mecliste atam. Yokluk içinde
ve yoktan kazanılmış bir harbin galibi ve tüm yokluklara rağmen yine de bu
mekandan göçerken, dünyanın bir numaralı kalkınma ülkesi olarak zirvede
bıraktığın yurdunda bugün bankalar; bil ki, neredeyse sokaktan silah zoruyla
adam toplayıp, yüksek faizle aldıkları kredilerden bir de kazanç sağlayabilmek
adına, dar gelirli vatandaşlarına zorunlu kredi poliçeleri imzalatan tefeci
mafyalarına dönüştüler.
Karısı, anası, babasının yanında,
can düşmanı yerine can arkadaşını bile telef eden adamlar ülkesine, kendini
bilmez ve münafık bir kaç yandaş eliyle çevrilmektedir aziz yurdun giderek
atam. Kurduğun Köy Enstitülerinin hemen senin ardından ellerinden alındığı,
görkemli arzularının hilafına, reformsuz bırakılarak dıştalandığı muhtemel
toprağına ise, ancak dürbün tutabilmektedir yurdun efendisi köylün. Bugün,
getirildiği küresel oyunun farkına bile varamadan büyük şehirler denen AVM
kampuslarına transfer edilip, yandaş mütahitlerin beton mezarlarına
yerleştirilen ve sınıf atladığını sanırken bir de ekmeğinden, istikbalinden
olduğunun hala farkında değildir. Aynı bağlamda da eliyle seçtiği din
simsarları ve bakara, makaracıları sayesinde fukara fonlarına, erzak
torbalarına mahkum edilip, yürek sızlatan trajikomik durumuyla üstüne üstlük
bir de dalga geçilip, 'A'... sına konulurken, dininden bile edilmektedir.
Anlayacağın müktesebatının,
geleceğinin ve de kimliğinin hırsızı can düşmanlarının ümüğüne çökecek, senin asil kavganın nedenini anlayabilecek şeref adamı kalmamış gözüküyor aziz yurdunda atam.
İnşallah yanılıyorumdur. Haydi, kalkıver de tüm bu soysuzluklara HAYIR tamgasını vuracak öpülesi
yumruğunu çak o müstevli suratlarına yine atam. Zira bir zamanlar saf tuttuğun
arkadaşlarınla birlikte, saf kanlarınızla suladığınız, adımlarınızla titrettiğiniz
bu topraklarda size yakışan aksiyon adamlarından ne yazık ki, bugün eser
kalmadı artık; ama ağız kabadayılarından, laf ebelerinden de geçilmiyor hani;
işte böyle, adam gibi adam, sevgili ATAM...
Adamın biri kendi tabiriyle liberalisttir,
yani her halükarda yatırdığından fazla kazanmalısın, taşıdığın riskin de artı
artığını almalısın diyenlerdendir. Çünkü dayandığı felsefe budur. İyi de rakibi
de aynı kafada ve kendisinden de güçlü olunca ve kazanmak için belden aşağı da
çalışınca, yani serbest rekabet piyasasıyla tatmin olmayıp tröst kurmaya
kalkınca, isyan edip adalet aramaya kalkar.
Bu yorumla da karşı taraf hırsızlık
mertebesine(!) erişip kendisi de salt namuslu(!) liberal kalmışsa, kaybının çok
daha büyük olacağının bütün bütün farkındadır. Rakip tarafın yozlaştırdığı
adalet ise, karşı taraftan daha fazla tatmin olduğu için o tarafa sarkınca, bu
defa eli ayağına dolaşır, hangi boka battığını esefle görür ve her şeyini kaybedeceğini, yani
sıfırlayacağını anlayınca da ağlamaya başlar.
Sonuçta liberalist olmayan sıradan
vatandaşlardan birisi olarak, küçük balığı yutan büyük balığın mağdurlarından olmuştur kendisi de artık. Ve hiç
istememiş, hatta bunu hiç düşünmemiş olsa da, sosyal devletten yardım
dilenmekten başka çıkar yolu kalmadığını, istemese de anlayanlar safındadır
kendisi de bundan böyle. Tabii ortada hakları gözeten bir sosyal devlet de bırakılmışsa
ancak, açlıktan kurtulabilecektir.
Şimdi soralım o zaman. Böylesine ne dersiniz? Ve
de biz başından beri böyle liberallerden olamamış veya olmamışsak, pekiyi bizi neyle
vasıflandıracaksınız. İşte akli vicdan, tam da bu noktada ciddi olarak
sorgulanır sevgili vatandaşım. Bunu yaparken de çevrenize, sorgulamasını bilen
gözlerle bakıp, giderek alışkanlık haline getirdiğiniz yanılgıya tekrar
düşmeyin lütfen. Çünkü bundan sonra yanılgı lüksünüz de kalmamıştır artık...
Neticede Amerikan’ı da, IŞİD’lisi de, yandaşı
da, hırsızı da, sıfırlayıcısı da, zengini de, fakiri de, Şii’si de, Sünni’si
de, meclisteki rüzgârgülleri de, kendisini cumhur'un başında oturuyor sananı da, hatta
bölücübaşısı da, falanı da, filanı da aynı potanın içinde, hep birlikte
eriyik olmuşuz da kaynayıp duruyoruz.
Hem de FOKUR FOKUR. Ve bu potadan ne çıkar şimdilik
bilmiyoruz. Allah sonumuzu hayra
yorsun. Aminnn!..
Serendip Altındal
serendipaltindal@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder