4 Eylül 2014 Perşembe

FOKUR FOKUR..

        Bana gelen ekte olduğu gibi, sizlerle de paylaştığım yazılardaki doğruların kaynadığı ocağa bir kaç çıra da biz atalım ki, ateşimizin harı kesilmesin:

1)     Son günlere kadar sütre gerisinde sessiz kalma hakkını kullanan ve şimdi rapor adresi değişen GENKUR paşa, ne oldu da birden açılım denince, açılıverdi. Elbet bir esbabı mucibesi olmalı. Yoksa bu da ayrı ve yatay mı, dikey mi olduğu belli olmayan bir paralel uzantı mıdır?

2)      Öyle bir iki uygun renkte fırça darbesiyle kafalarında ki resme oturtulamayacağımız, sakın ola unutulmasın. Gerektiği anda olması gereken aksiyona, atılan adıma bakar notumuzu ona göre verebilir, rotamızı çizebiliriz. Kendi hür ve özgün irademizle, yardıma ihtiyacımız olmadan da, tam bağımsız kararımızı alabilecek bilinç, iman, ahde vefa ve özgüven sahibiyiz Allaha şükür, hiç kuşkunuz olmasın.

3)     ABD ve ayrılmaz kuyruğu İngiltere, klasik emperyalist kulvarda yalnızları oynamaya mahkûm kalacaklardır bundan böyle. Çünkü diğer Avrupalı Almanya'nın ise Türkleri vardır işin özünde, müttefik kalırlarsa nasıl olsa kestirme Türk usulü ile birlikte çıkış yolunu yine bulurlar. Diğer Kuzey Avrupalılar da, aynı bağlamda akıl yolunu bulacaklardır muhtemelen. Çünkü, şayet ABD dolmuşuna binmekte ısrarcı olurlarsa, kâbusları olacak ve kapılarının önüne dayanmış olan enerji krizleri, kaderleri de olacaktır yakın gelecekte.
          İşte bu bağlamda Avrupalı kara kara düşünürken; Amerikalı ise, şimdilerde son sahneleri oynanan "Amerikan Rüyası" adlı 300 yıllık güldürü filmiyle, daha kuruluşundan beri bir iki ailenin elinde olan 'serbest' yaftalı aslı para babalı ekonomisiyle, kendi vatandaşlarının yanı sıra bütün dünyayı da uyutup durmuştur. Şimdi ise Amerikan vatandaşı da bu sömürünün yani bugüne kadar nasıl iğfal edildiğinin farkındadır ve işin suyu da çıkmıştır artık. Çirkin Amerikalıyla yatıp kalkan Türkiye’de ki, küçük Amerikan modeline bakınca, bizde daha da bir çamurlu akan suyun, kenarında bile piknik yaptırmayan çirkin, vahim manzarası, bütün çipçaklığı (çıplaklığı) ile gözler önünde sırıtmaktadır.

         Doğu Avrupalı, eski Türk eyaletleri de müşterek gelenekler bağlamında kendi doğrularını bulacaklardır nasılsa. Orta Doğu ise, tam bağımsız bir Türkiye için sorun olmaktan çıkar. Tarihi ve geleneksel bağlarımız olan, Önasya ve ilerisi bildiğiniz gibidir esasen. Ve oralılar daha şimdiden geleceğin küreselci emperyalistlerinin, liberalistlerinin kafaları ezilmiş dünyasının köprübaşları olacaklarını ispat ettiler.

            O halde ABD daha ne kadar vazgeçilmez orta saha yıldızı kalabileceğinin hesabındadır ve Doların geleceğinden emindir de o yüzden mi, yeni transfer ataklarına kalkmaktadır. Yani nasıl, neyle, kiminle, hangi takıma bundan sonra transfer yapabilecektir artık. Girişe bakınca, sanki bu sorular şimdi biraz havada kalmış veya abesle iştigalmiş gibi kaldılar sanıyorum. Ne dersiniz...

4)         Eşyanın doğası gereği Yeni Haçlı senaryosu, eski mantıkla tutmayacağı için şimdi istavrozu bırakıp, artık İslam'ın hilali ile gelmektedirler. Amaç İslam’ı çakma olanıyla kırıp malı götürmek ve sahte İslam bayrağı altında da bölgemize yerleşmektir. Bu bağlamda İslamın iplerinin Vatikan'ın eline verileceği de unutulmamalıdır. Bu aralar moda olduğu üzere, Batılı konuşmacıların sık sık konuşmalarına Selamünaleyküm'le başlamaları da hiç boşuna değildir, sakın kimse aldanmasın.
            İşte tüm bu planlar çerçevesinde Orta Doğu fokurdamaktadır. Bu da yine kendi ellerinde patlayacak olan son bombalarıdır aslında. Bu mealde yarattıkları IŞİD yılanı da kendisini kuyruğundan yutmaya başlayarak giderek yok olurken, bizim biraderleri de birlikte götüreceğinin işaretini vermektedir. İşte şimdi ABD bunun da telaşı içindedir.
            Aslında sömürgelerinden kovulup, şimdi dört tarafı denizle çevrili bir adada sıkışıp kalan, eski güneş imparatorluğu İngiltere’nin durumu, son Osmanlıdan da hazindir. Çünkü bir Atatürk'ü olmadığı gibi, bundan böyle sığınacak limanı da kalmayacaktır. Obama'nın hava raporu ise daha da karışıktır. Ve kesim öncesi kara kara düşünen çilli tavuk ifadesiyle verdiği son resimleri, sanki bu gerçeği afişe ediyor gibidir.

5)         Haydi Erdoğan'ı bırakın, o her ne kadar aksini iddia etse de hükümetten düştü artık yani kabul etmese de işi bitmiştir. Paratoner Davutoğlu’nu da koyalım bir kenara; ama velâkin Adalet Bakanı denen şahıs, nasıl olur da yeni adalet dönemi açılışında, bekalarından bile sorumlu olduğu meslektaşlarıyla bir arada olmaz. Şimdi bu ne mene bir hastalıktır da teşhisi yoktur.
            Böyle bir adam olasılıkla Adalet Bakanlığını tesadüfen veya zorunlu olarak üstlendiği bir ülkede; adalet kavramının bile, ya bilincinde değil veya mevcut olduğuna bile inanmıyordur anlaşılan. İşin sırrını da belki bize, besleme manda hükümetinin diğer koltuk başları izah edebilirler herhalde…

6)         Haydi kalk da vur yumruğunu tekrar, bir zamanlar söylevlerinle yürekleri uçurduğun o meclisin kapısına. Çünkü senin ve silah arkadaşlarının hamurundan adam kalmadı artık o mecliste atam. Yokluk içinde ve yoktan kazanılmış bir harbin galibi ve tüm yokluklara rağmen yine de bu mekandan göçerken, dünyanın bir numaralı kalkınma ülkesi olarak zirvede bıraktığın yurdunda bugün bankalar; bil ki, neredeyse sokaktan silah zoruyla adam toplayıp, yüksek faizle aldıkları kredilerden bir de kazanç sağlayabilmek adına, dar gelirli vatandaşlarına zorunlu kredi poliçeleri imzalatan tefeci mafyalarına dönüştüler.
            Karısı, anası, babasının yanında, can düşmanı yerine can arkadaşını bile telef eden adamlar ülkesine, kendini bilmez ve münafık bir kaç yandaş eliyle çevrilmektedir aziz yurdun giderek atam. Kurduğun Köy Enstitülerinin hemen senin ardından ellerinden alındığı, görkemli arzularının hilafına, reformsuz bırakılarak dıştalandığı muhtemel toprağına ise, ancak dürbün tutabilmektedir yurdun efendisi köylün. Bugün, getirildiği küresel oyunun farkına bile varamadan büyük şehirler denen AVM kampuslarına transfer edilip, yandaş mütahitlerin beton mezarlarına yerleştirilen ve sınıf atladığını sanırken bir de ekmeğinden, istikbalinden olduğunun hala farkında değildir. Aynı bağlamda da eliyle seçtiği din simsarları ve bakara, makaracıları sayesinde fukara fonlarına, erzak torbalarına mahkum edilip, yürek sızlatan trajikomik durumuyla üstüne üstlük bir de dalga geçilip, 'A'... sına konulurken, dininden bile edilmektedir.
            Anlayacağın müktesebatının, geleceğinin ve de kimliğinin hırsızı can düşmanlarının ümüğüne çökecek, senin asil kavganın nedenini anlayabilecek şeref adamı kalmamış gözüküyor aziz yurdunda atam. İnşallah yanılıyorumdur. Haydi, kalkıver de tüm bu soysuzluklara HAYIR tamgasını vuracak öpülesi yumruğunu çak o müstevli suratlarına yine atam. Zira bir zamanlar saf tuttuğun arkadaşlarınla birlikte, saf kanlarınızla suladığınız, adımlarınızla titrettiğiniz bu topraklarda size yakışan aksiyon adamlarından ne yazık ki, bugün eser kalmadı artık; ama ağız kabadayılarından, laf ebelerinden de geçilmiyor hani; işte böyle, adam gibi adam, sevgili ATAM...



           Adamın biri kendi tabiriyle liberalisttir, yani her halükarda yatırdığından fazla kazanmalısın, taşıdığın riskin de artı artığını almalısın diyenlerdendir. Çünkü dayandığı felsefe budur. İyi de rakibi de aynı kafada ve kendisinden de güçlü olunca ve kazanmak için belden aşağı da çalışınca, yani serbest rekabet piyasasıyla tatmin olmayıp tröst kurmaya kalkınca, isyan edip adalet aramaya kalkar.

         Bu yorumla da karşı taraf hırsızlık mertebesine(!) erişip kendisi de salt namuslu(!) liberal kalmışsa, kaybının çok daha büyük olacağının bütün bütün farkındadır. Rakip tarafın yozlaştırdığı adalet ise, karşı taraftan daha fazla tatmin olduğu için o tarafa sarkınca, bu defa eli ayağına dolaşır, hangi boka battığını esefle görür ve her şeyini kaybedeceğini, yani sıfırlayacağını anlayınca da ağlamaya başlar.

         Sonuçta liberalist olmayan sıradan vatandaşlardan birisi olarak, küçük balığı yutan büyük balığın mağdurlarından olmuştur kendisi de artık. Ve hiç istememiş, hatta bunu hiç düşünmemiş olsa da, sosyal devletten yardım dilenmekten başka çıkar yolu kalmadığını, istemese de anlayanlar safındadır kendisi de bundan böyle. Tabii ortada hakları gözeten bir sosyal devlet de bırakılmışsa ancak, açlıktan kurtulabilecektir.
           
         Şimdi soralım o zaman. Böylesine ne dersiniz? Ve de biz başından beri böyle liberallerden olamamış veya olmamışsak, pekiyi bizi neyle vasıflandıracaksınız. İşte akli vicdan, tam da bu noktada ciddi olarak sorgulanır sevgili vatandaşım. Bunu yaparken de çevrenize, sorgulamasını bilen gözlerle bakıp, giderek alışkanlık haline getirdiğiniz yanılgıya tekrar düşmeyin lütfen. Çünkü bundan sonra yanılgı lüksünüz de kalmamıştır artık...


         Neticede Amerikan’ı da, IŞİD’lisi de, yandaşı da, hırsızı da, sıfırlayıcısı da, zengini de, fakiri de, Şii’si de, Sünni’si de, meclisteki rüzgârgülleri de, kendisini cumhur'un başında oturuyor sananı da, hatta bölücübaşısı da, falanı da, filanı da aynı potanın içinde, hep birlikte eriyik olmuşuz da kaynayıp duruyoruz. Hem de FOKUR FOKUR. Ve bu potadan ne çıkar şimdilik bilmiyoruz. Allah sonumuzu hayra yorsun. Aminnn!..
                                                                 
                                                                                     Serendip Altındal                                        
                                                                                                                                                                                                 
serendipaltindal@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder