9 Eylül 2014 Salı

DOST - DÜŞMAN..

            Şaka gibi; ama gerçek, hani derler ya "kaş yaparken göz çıkardın". İşte bizim DLKB (Devşirme Liberalist Kardeşler Birliği) ülkeyi bugün öyle bir açmaza düşürdü, öyle bir morarttı ki tam bir felaket. Yakında en kalender vatandaş bile yolda bir liberaliste rastladığında, hemen yakalayıp ciğerini sökmeye kalkarsa hiç şaşırmayalım.

            Bu durumun vahametine bakıldığında ise, yani zengin ve fakir arasındaki uçurumun giderek, çorak toprakla, fay gökdelenleri arasında oluşan Arizona çöllerindeki görüntüyü almaya başladığı ülkemizde, cidden çok ciddi bir tehlike arz etmekte olduğuna dikkat çekmemiz gerekmektedir.

            Bir yanda zenginle fakir arasında önlenemez bir uçurum oluşurken diğer yanda, daha namuslu, sadece hakkı olanı talep eden ve başındaki manda hükümetine haraç vermeyen milli tüccar, sanayici ile vergi ödemeyen, dışa bağımlı, haraç vakıfları bağışçısı(!) yandaş iş adamı arasındaki tartışılamaz fark bile, haramzadeler tarafından sapına kadar soyulmakta olan halkın gözünde ne yazık ki giderek yok sayılmaktadır. İşte esas tehlike de buradadır, ticaret erbabı adına. Bu durumda Atatürkçü, tam milliyetçi ve bağımsız, ahde vefa sahibi milli iş adamlarımızın kendi adlarına da gittikçe kararan tablodan azami rahatsızlık duydukları ise kendiliğinden anlaşılmaktadır...

            Kendileri de bu gidişle uzak olmayan bir gelecekte, sokağa bile çıkamayacaklarının farkındalığında ve oluşmakta olan kaotik olguyu giderek artan bir endişeyle izlemektedirler. İşte başta besleme AKP manda hükümetinin, ABD+AB+Gladyo neferi ve şimdi ise boykotçuların yardımı ile de ite kaka, Cumhur’un bile başına paketlenmiş Erdoğan'ın ve milletin A' sında bile gözü olan yandaş bağışçıların(!) toplu gayretleriyle hep birlikte, bu noktaya salimen gelinmiştir.

            Kendi seçmenini dahi fukara fonuna muhtaç eden, vergi tahsildarını, vergisini ödeyen; ama kendisine haraç vermeyen milli tüccarın yakasına yapıştıran, haracını yediği yandaşın ise, yolundaki bütün engelleri temizleyen ve haram gelirini arttıran bir siyasa mevcudiyeti, sanki Cumhuriyetin ilk günlerinden itibaren bu ülkede serbest piyasa ekonomisi ve ekonomisti olmamış gibi, mevcut olanın da içine etmiştir. 

            İşte bu yüzden de yakında milli ekonomistin de anlayışla karşılayacağı tarihin en kanlı Sosyalist devrimi, şayet yakın günlerin Türkiye sinde yaşanırsa buna da kimse şaşırmamalıdır. Sosyalist devrim tabiri bilinçli olarak kullanılmıştır. Çünkü Komünizm'in devrimi yoktur ve olamaz. O bir yaşam biçimi olarak, ancak yaşanarak varılacak sosyalist aşamalı, ileri kültür düzeyi varışım formasyonudur. Tıpkı Asrı Saadet döneminin, cemaat, fırka, tarikat ve dergâhı olmayan, gerçek Ehli Beyt İslam'ı gibi. O dönem ne yazık ki sadece 23 yıl sürmüş ve Hz. Muhammed ile bitmiştir. Ne var ki yenisi öyle olmayacaktır.


            Bu öngörüyle geleceğe baktığımızda keyfiyet birileri adına hayli endişe vericidir. Öyle ki, emekli komşusunun veya kahvede ki pişti arkadaşının meslek, kıdem ve barem haklarından oluşan bir-iki yüz liracık fazlasını bile ona çok görüp komprador diyen ansız; ama çaresizlik içinde ki vasıfsız işçi veya emperyalist tabirle de yarı fabrika otomatları da artmaktadır ülkemizde ne yazık ki. Oysa değil Sosyalist, herhangi sosyal bir üçüncü dünya devletinde bile vasıf (meslek profili), kıdem, barem ve ortalama çalışma dönemi kazancı, sosyal hak edişle özdeştir. Bu hak ediş zürafalar devletinde bile eşitlenemez. Kuranda bile 'Bilmeyenle bilen bir olabilir mi' denirken; vasıflı ile vasıfız hiç bir tutulabilir mi? Ne ki, sosyal bir devlette her sosyal bireyin yaşam hakkı da son kuruşuna kadar ödenmelidir.

            Marks'ın PMP (para-meta-para) veya MPM (meta-para-meta) artı artık piyasa deviniminde bile bir manüfaktür işçisi ya da yarı otomatı, iş bölümünü kaybettiğinde işsiz kalmış demektir. Çünkü bir vasfı (mesleği) yoktur. Yeni bir iş yerinde, ya eskiden çalıştığı kendi iş bölümünde çalışmak veya da başının çaresine bakmak mecburiyetindedir artık. Yani vasıflı ve yüksek ücretli bir yöneticinin görevi, zürafalar ülkesinde bile, vasıfsız bir fabrika otomatına devredilemez. Yoksa bu da sadece büyük bir adaletsizlik değil; ama daha da büyük bir enayilik olurdu.


§          Türkiye Cumhuriyeti, halkın ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve sosyal hayat için iş bölümü itibariyle çeşitli meslek erbabına ayrılmış bir toplum olarak düşünmek esas prensiplerdendir. Çiftçiler küçük sanayi erbabı ve esnaf, amele ve işçi, serbest meslek erbabı, sanayi erbabı ve tüccar, Türk toplumunu oluşturan başlıca çalışma gruplarıdır. Bunların her birinin çalışması, diğerinin ve bütün toplumun hayat ve mutluluğu için zorunludur. (Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri –s.13  Mustafa Kemal)
           
            İşte aziz Atanızın Türkiye Cumhuriyeti hakkında ki görüşleri bu merkezdeydi. Yoksa size birileri kalkıp: Oturun oturduğunuz yerde. Size verdiğimiz hakları kabullenin, yoksa çok daha yetersiz şartlarla yetinmek zorunda kalırsınız veya dünyanın patronları olan efendilerimiz bizden bunu mu bekliyorlar, diyorlar. Yürekleri yetmediği için belki açıkça söyleyemiyorlar; ama bilin ki istenen budur sizden. Sizi bilmem; ama bu bize hiç uymaz ona göre! Açın gözlerinizi ve hangi çukura sürüklenmekte olduğunuzun da artık lütfen farkında olun çocuklar. Ya kenetlenip tek yumruk olun eskisi gibi ya da birlikte o çukurda yok olun, seçim sizindir.


            O halde gençler kendilerine iş ve eğitim vermeyen hükümetlerinin gereğinde ümüğünü sıkıp, hakları olanı zorla almalıdırlar. İşte asıl hayat kavgaları da bu doğrultu da olmalıdır. Yoksa kavgaları kendileri gibi çaresiz vatandaşlarının, aslında haklarını bile ödemekten çok uzak gelirlerini kıskanmak veya çaresiz birinin can düşmanları olduğunu sanmak hiç değildir. Ayrıca gerçek DOST ve DÜŞMANLARINI ise, titizlikle teşhis etmeye şimdi her zamankinden fazla ihtiyaçları vardır...

                                                                                                                                                                                                                                                                Serendip Altındal

Özün Kişiliğinin Aynasıdır...
serendipaltindal.blogspot.com
serendipaltindal@gmail.com
Video Kanalım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder