Cıvık bir toplum olma yolunda süratle ilerliyoruz.
Allah sonumuzu hayra yorsun. Âmin! Aslında omurgamız daha 47'lerde bükülmeye
başlamıştı. Ne ki, 50 de DP ile birlikte önce çatırdadı sonra da zınk diye
kırılıverdi. 60'lara kadar bastonla idare ettik. 60'larda alçılandık; ama
tutmadı, sonra korseyi denedik, o da yemedi. Gelen vurdu, giden taktı. Neticede
yanlış doktorlar ve hatalı tedavilerle boşa geçen bir süreç sonunda, bugünkü
dikiş tutmaz, bizi kötürüm bırakan güncelimize kafa üstü çakılıverdik. Şimdi
hamaset edebiyatı yapan, nasihat veren çok da, işe yarar adam yok.
Adamlarımızın nesli tükendi herhalde. Ne var ki yine de, canı çıkmayan hasta da
umut olduğu da söylenir.
Şimdi
ise bizdeki uçuk kafalar, sanki yetmiyormuş gibi hem de en hayati noktada, işi öyle çıkmaza getirdiler ki, neredeyse
millet, "kavga çıkmasın" şemsiyesi altında herhalde Ekmel ile Tayibin
aynı koltuğu kardeş kardeş paylaşmasını(!) isteyecek. Oysa kavga çıkacaksa
çıksın da, adrenalimizden kurtularak rahat bir nefes alıp önümüzü görelim. Zira
her kavga, sonunda kendi antlaşmasını da getirir. Hatta büyük kavgalar sonunda
ebedi dostlukların bile kurulduğu bilinir.
Meğerki
lehimize bir antlaşma için, yumruğumuzu düşmanın suratına esaslı patlatmış
olmalıyız. Tıpkı Kurtuluş savaşında yaptığımız gibi. Bunu yapamazsak
ihtiyacımız olan devrim nasıl gelir ki. Kavgadan kaçan ise boncuk olsun. Ha lider mi yok! O zaman Türkün
toprağında, eşyanın doğası gereği, nasıl olsa göğsünü ileriye uzatan biri yine
çıkacaktır kesin. Atatürk’e göre - ki buna benim de inancım tamdır - bu kişi de
hepimiz olabiliriz. Çünkü ayranı artık kabarmış olan Türk Milleti, beklediği
işareti alınca nasılsa taşacaktır, gerekirse yine yedi düvel üstüne olsa
bile...
Geçmişten güne az çok mütedeyyin olsak da,
İslam’la hiç bir sorunumuz olmamıştı, bugün maalesef başımızda olan AKP yaftalı
ve ABD kökenli din simsarlarına rastlayıncaya kadar. Çakma Türk ve Müslüman
beslemelerini üstümüze süren ABD, aynı paralelde Vatikan uyarlamalı YUMUŞAK
Müslümanlarını da devreye soktu. Biz, acaba bağnaz ve Şeri olan yanı budanarak,
asrısaadet aslına uygun, Sosyalist İslam’a dönüşüm mü olacak diye şaşkınlık ve
ümitle beklerken; ne gezer, bir de baktık Müslüman diye, kendi burjuva terörist
kamplarında besleyip büyüttüğü kan emici, kalp yiyici yamyam, Vatikan
İmamlarını çıkardı karşımıza.
Hz.
Muhammedin Ehli Beyt İslam’ını kara bir büyü gibi sarmalayan bu durum, gerçek
Müslümanlarla, çakmaları arasında aşılması imkânsız bir uçurum ve kaçınılamaz
bir kanlı kavganın zeminini oluştururken, aslında Yumuşak İslam yaftası
arkasında sinsice gizlenen İslam düşmanı Haçlı İblisin, sırıtan suratıyla da
yüzleştirmiş oldu bizleri. Böylece Şeytani kurgunun gerçek yüzünü de görmüş
olduk ve iyi de oldu aslında. Yumuşak İslam derken, bizde kendisini bağımsız
sanan yumuşak bir müstemleke olduğumuzu düşünerek, bari onun edebiyatını
yapalım dedik.
Öte
yandan eski Osmanlı ümmet atıklarına da yeni bir sarık ve kaftan altında, sanki
Ortadoğu’nun yeni patronları(!) ambiyansıyla çakma bir kimlik oturtulmaya
çalışılmaktadır. Bunda ki amaç da olsa olsa peş peşe tasarımları gündeme
alınarak uygulanmaya çalışılan büyük İstanbul projeleri kapsamında, Türkiye
Cumhuriyetinden yeni İstanbul Cumhuriyetine geçiş hazırlıklarıdır. İşler bir
yanda bu mealde çaktırmadan sahnelenirken, diğer yanda Anadolu’dan son 15
milyon agrar göçmeni vatandaşımız da Batıya transfer edilerek, AVM para
babalarının tüketim tuzaklarına çekilecektir.
Böylece
Anadolu sessiz ve derinden boşaltılarak yeni yerleşimlere, muhtemelen de birden
fazla kukla devlete - sakın hemen büyük Kürdistan filan demeye kalmayın -
paşkeş edilecektir. Yani Anadolu’muzun bu kafayla yakın geleceği, ABD
misyonerlerinin - veya yeni Haçlının - denetiminde ve kendi siyasi yapısında,
kendisini bitirecek olan Doğu paktına karşı kullanacağı yenidünya perspektifli,
federatif devletler kampusu olacağı tasarımında görünmektedir.
Sonra
da Tayyip Erdoğan misyonunu tamamlamış olarak, tam da nemasını yiyeceği zaman
paşa paşa emekli mi edilecektir. Pekiyi kendisinde sonuna kadar ısrar
edilecekse, o zaman Obama ile kavgası nedendir. Kavga mı? Hangi kavga, siz
sahiden bu vodvile inanıyor musunuz? Başımızda ki AKP hükümetinden dolayı
ABD'nin bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığı, beğenmesek de bir
gerçektir. Ne var ki Tayyiplerden acilen kurtulurken, Atatürk'ün askerleri de
biran evvel derin uykularından uyanmış olsunlar...
Hepsi
iyi de, lafları bu kadar dolaştırdıktan sonra şayet sözün özü olarak; yeni bir
beyanatında, bizatihen ordunun son kahramanları listesine koymuş olduğum Engin
Alan Paşanın, "Anadolu’muzda ki yabancı bağımsızlık senaryolarına"
duyarsız ve yorum bile yapmadan, üstüne üstlük beklentili yaklaşımını asla bir
ATATÜRK askerine yakıştıramadığım, kendisinden katı ve kesin çerçeveli, bir
Atatürk askerine yakışan ifadeler beklerken de, sükûtu hayale uğradım tümcesi
gelince, daha olumlu bir son bekliyorken, İnşallah da beni affedersiniz...
Yorum:
Bu
beklenildiği gibi bir bayram mesajı olmadı. Çünkü Atatürk'ün Türkçe ezanı bile
Arapça okunan yeni yumuşakçalar sömürgesinde, eski İslam kimliği de artık
kalmamıştır nasıl olsa diye düşünmüş olabilirim affınıza sığınarak.
Bütün
olumsuzluklara rağmen bu yazıyı bana yazdıran pesimist isyanımı, aynı duyarlılıkla
hissedebilen vatandaşlarımın; ama Türk ve Türkiye adının silinerek şarefli
Türkiye Cumhuriyetinin, Damat Feritlere bile parmak atarcasına İstanbul
Cumhuriyetine dönüşümünü duyarsız ve hayasızca izleyen tüm konu mankenlerini de
lenetle tenzih ederek; aile fertleriyle birlikte bayramlarını kutluyor hepsine
sağlık ve esenlikler diliyorum.
Sayın
Çölaşan kardeşime de geçmişler olsun dileklerimi iletiyorum. Şayet olayında bir
kasıt varsa, yine de bir vicdan azabı girmiştir işin içine diye düşünüyorum.
Yoksa Allah korusun çok daha vahim sonuçlanabilirdi. Muhtemelen kendisinin de
farkında olduğu bu durumda, davacı olmamakla çok asil davranmış olduğunun da
hakkını vermek gerekiyor.
Yukardaki
yazımın "yorum" bölümü, bana da isyan halinde ki diğer yarıma aittir.
Belki de bizi öbür yarılarımız kurtaracaktır kim bilir...
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder