§ ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) aralarında Türkiye’nin de bulunduğu
193 yabancı hükümeti hedef alan casusluk faaliyetlerinde bulunabileceğine
ilişkin “çok gizli” belgeyi yayınlanan Washington Post gazetesi, bağımsız bir
kurulun NSA’nın yurt dışında yabancıları hedef alan gözetleme programını
“yasal” ve “etkin” olarak nitelediğini duyurdu.
New
York Times editörleri, “NSA aşağıdaki 193 Yabancı Hükümeti Gizlice
Gözetleyebilir” başlığı ile yayınladığı yazıda “Washington Post, Ulusal
Güvenlik Ajansı’nın Yabancı İstihbarat Gözetleme Mahkemesi’nce 193 yabancı
hükümetler ile ilgili enformasyona müdahalesine izin verdiğini gösteren 2010
tarihli resmi bir belgeyi yayınladı. Post’a göre, NSA, ABD şirketleri üzerinden
‘sadece yurt dışındaki hedeflerini değil aynı zamanda hedeflerine ilişkin
herhangi bir iletişime de müdahale edebilir” diyor.
Bunun
ardından “Bu da Britanya, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda dışındaki tüm
ülkeler demek” ifadesini kullanan NYT editörleri, yazıda aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu 193 ülke listesini de aktarıyor. (www.amerikaliturk.com)
Yukarıdaki haber alıntısı bize yeni
bir şey söylemiyor. Olsa olsa Britanya, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda
dışındaki ülkelerde ABD'nin kendisini güvende hissetmediğini açıklıyor ki,
belki bu enteresan olabilir. ABD’nin Wilson'dan - cemiyeti akvam sahtekârı,
Misakımız içinde yer alan Kerkük, Musul da o yüzden kaybedilmedi mi - itibaren
küresel emperyalizmin taktik, casusluk ve entrikalar kampusu olduğunu artık
bilmeyen kaldı mı bu dünyada. Ne var ki bu tarz haberlerin tam da Cumhurbaşkanı
seçimleri öncesi sıkça yayınlanmaya başlaması, Erdoğan’a yeni bir taktik
uyarısı; 'Dikkatli ol! Talimatların dışına çıkma. Şayet seçimleri aleyhine
değiştirirsek, sahiden ters köşede kalırsın' mealinde mi alınmalıdır acaba?
Her ne halt ise, uyarılı veya
uyarısız her iki halde de - Ihsanoğlu kazansa dahi - ön manipülasyonun aynı
kampustan yönetildiği ortadadır. İşte biz bu karışık ve milli müktesebatımız
adına son derece duyarlı olmamız gereken dönemde, bilhassa da önce kendi
işimize bakmak zorundayız. Dikkat bağlamında nereye odaklanmamızın başında
gelen ise hiç şüphesiz, parti içi etiğini ellerinin tersiyle bir kenara itip
İslam kampından bir aday mutabakatını, metazori partilerine dikte ederek,
seçmene ortak milli değerleri temsil eden başka bir seçim hakkı da bırakmayan,
bölgemizde küreselcilerin görmek istediği, sadık manda, yumuşak İslam -
ABD+Vatikan İslamı - resmini müştereken tamamlayan ve bunun risklerini de doğal
olarak üstlenmek zorunda kalan iki muhalefet başkanıdır.
Şimdilerde okları birbirine karışmış
görüntü veren, CHP gibi bir gelenek ve inkılâp partisinin başında, sadece iyi
ve dürüst olmaktan da öte bazı meziyetleri de ihtiva eden bir liderin olması
gerekmektedir. Bunların başında da evrensel Kemalizm'i yaşatabilecek, dünya
siyasetine danışmansız, tercümansız akıl yürütebilecek, dış ilişkileri çok iyi
bilecek, çok deneyimli, bağımsız olarak devleti ve ulusu adına en isabetli
kararları alabilecek, Atatürk mental ve profilinde bir Kemalist kimlik adamlığı
gerekmektedir. Şimdi bu perspektifle baktığınızda, iki parti başkanının da bu
tasvirden çok uzaklarda olduklarını ve prensipte, ayrı partileri de temsil
etseler, aslında birbirlerine de benzediklerini göreceksiniz. Belki de bu
yüzden ortak adayda hemen mutabakat sağlamış olsalar gerektir.
Muhtemel ve çok olasılı görünen bir
seçim kaybında, bundan sonraki başkanlık süreçleri, bir içyapısal revizyonla
hemen masaya yatırılacak olan - öncelikle de CHP de - her iki başkanın halefi
olabilecek yeni başkan adayları da bizatihi öngörümle, yukarıdaki tasvire en
uyan kimlikleri ile, CHP adına Onur Öymen, MHP içinse Engin Alan Paşadır. Ve
çok inanıyorum ki bu saygın ikiliden, bundan sonra ülkeye huzuru avdet
ettirecek çok ideal bir milli hükümet de oluşacaktır. Halbuki bir Kılıçdaroğlu’ndan,
başlangıçta ne kadar da umut vardık değil mi?..
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder