15 Temmuz 2014 Salı

EKMEK İÇİN..

           Hoca göl kenarında bir şeyler yapıyor. Görenler soruyor, "Hayırdır Hoca efendi, ne yaparsın oralarda". Hoca, "göle maya çalarım" der. "Yahu Hoca hiç göl maya tutar mı" diye sorarlar. "Bende bilirim onu; amma velâkin ya bir de tutarsa" der. Ötekilerin artık ne dediğini bilmiyoruz, lakin bizim Hoca'nın her zamanki gibi yine son noktayı vurduğu kesin. Bugün artık ilk mektep çocuklarının da bildiği Hoca hikâyelerinden biriydi bu...

            Materinin Quant’ıyla da yüzgöz olduktan sonra fizikçilerin bir kısmı, tanrı da bir kumarbazmış, o da arada sırada zar atmak zorunda kalmış, diyorlarken, Einstein’ın başını çektiği diğerleri, Tanrı kumarbaz değildi, yaptığı her şeyin bir esbabı mucibesi vardı ve bilimsel olarak bu da bir gün bilinecektir, görüşünü savunmuşlardır.

            Ben de kendi adıma bu son görüşe inananlardan biriyim. Hatta daha da ileriye giderek diyorum ki; bilim yoluyla bir gün, aslında öğrenilmemesi gereken tanrısal hakikati, öğrenmek zorunda kalacak olan Homosaphien, bunun şokuyla da evrensel tarihinin depresyonunu geçirecek ve belki de kahrından, kendini yok edecek mahşerin de tetikleyicisi olarak intihar edecektir...


            Şimdilik bu kadar uçtuğumuz yeter. Yine ayaklarımızı yere basalım. Elimizde ne var diye baktığımızda bir Ekmelimiz, bir de Tayip - 'imiz' meraklısının olsun bana o ismin yalın hali bile fazla geliyor -, bunların yanı sıra da birbirine tezat farklı bakışlar, yorumlar var. Ve 10 Ağustos daydı galiba, bir de Cumhurbaşkanı seçimi var yakın önümüzde. İşte hepsi de bu şimdilik, diğer IŞİD'li, MIŞİD'li, PKK/PYD li, El Kaide/Nusra lı vs. vb. bütün senaryolar uzmanlarının olsun. Yani milletin EKMEĞİNE en yakın konumda duran, sadece bu seçim gerçeğimizdir hâlihazırda ve biz ona odaklanalım. Ekmel meseleyi iyi yorumladı doğrusu, bu da lehine bir artı değerdir aslında. Çünkü mesele neresinden baksan EKMEK meselesidir.

            Hani Tayibin bolca vaat ettiği; ama diğer yandan ülkenin tüm fırınlarına, köylüsünün buğday tarlalarını dahi imara açarak çocuklarının kursağına bile ambargo koyduğu EKMEK. Her seçim arifesinde, iki erzak poşetine milletini(!) uğruna sadaka toplumu haline getirirken, kimlik dumuruna da uğrattığı EKMEK. Ayakkabı kutularına doldurulan çalınan rızıkların özgül değeri olan EKMEK.

            Ekmeleddin biraderin bize umut veren EKMEK gibi bir diğer çok doğru tespiti de, ABD Başkanlık sisteminin Türkiye Cumhuriyeti Ulus Devletine uygun olmadığı ve kendisinin de Türkiye parlamenter sistemini benimsediği şeklindeydi. Çünkü federatif kampus devletler bileşkesi olan ABD Devleti, dağınık ve çok farklı etnisiteler üstüne kurulu yapısı ile elbette, üst kimlikte ve Demokratik yafta altında aslında yarı Oligark bir Başkanlık sistemine sahip olmak zorundaydı.

            İşte bu zorunluluğu ve bu durumunda ilânihaye asla sürdürülemeyeceği haklı şuuraltı korkusuyla - ki ilk ciddi fırsatta, federasyonların kendi başlarına otonomilerini ilan etmeleri an meselesidir nasıl olsa, o zamanda devleti, mevleti kalmaz ortada - belki de bütün Ulus Devletlere karşı hissettiği aşağılık duygusu nedeniyle, onlara kin duyar hale gelmişti. Oysa tek bir Ulus Devleti olabilseydi, bu sorunları da, uçuk küreselcilik(!) hayali de olmayacaktı aslında. İşte hayal ürünü tek Dünya Devleti fikrinin de özeğinde yatan asıl neden, hem de kendi gelecek güvenliği açısından diğerlerini de kimliksizleştirmek adına, bu olmalıydı aslında.
           

            Bundan sonra sözü size bırakıyorum, kelam sizindir. Ne biliyorsanız, seçim günü sandık başında ortaya dökersiniz artık. Biz de öğreniriz ve müşterek hal i pür melalimizi hep birlikte terennüm etmiş oluruz, bizden olan sevgili bayanlar, baylar ve bizden olmayan paşazadeler(!)...

                                                                                              Serendip Altındal



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder