Birileri
ki bunlara bende dâhilim, sıkça, akıl insana evrensel özgürlüğü adına, yaratıcının
en büyük bağışıdır deriz. Ama bunu derken, acaba düşünür müyüz; kendi başımızın
içinde olup da kendi dirliğimiz, birliğimiz, huzurumuz için çalışmayan bir akıl,
aslında bize mi yoksa bizim olan aklı kendi menfaatleri doğrultusunda evirerek kullananlara
mı verilmiş bir bağıştır.
Şayet
benim aklımı başkası yönlendirip kendi adına kullanıyorsa, benim patolojik gücümü,
tüm beşeri potansiyelimi de kullanıyor demektir. Bu durumu beşer katmanlarıyla bir
araya getirip, sayısal denklemler kursanız, oturduğu yerde bu yönlendirme
işlerini iyi becerenlerin, ruletleri haline gelmiş akıllardan elde ettikleri
korkunç avantalar (haram kazanç) kendiliğinden ortaya çıkar.
İşte
dezenformasyon ve devşirme işlerini en iyi beceren ABD’nin sömürgeleştirdiği
toplumların sırtından elde ettiği avantanın ihtişamı dudak uçuklatır. Ve bir
kere daha anlarsınız ki; bu herifçioğulları dünyayı da yeseler doymayacaklardır.
O halde insanoğlu adına en doğrusu, Amerikan rüyasının, Amerikan belası haline dönüştüğü bu dünyada, bu dönüşümün mihmandarlarından
kümülâtif kurtulmak değil de nedir.
Amerika
onlarca yıldır dünyadan çarptığı avantayı kitabına uydururken, kozmetiğini
yaparak, süsleyip, parfümleyip öyle de giydirdi tüm soyduğu uluslara. İyi de bu
film daha ne kadar oynayacaktır, artık temcit pilavı olmadı mı? Su gibi, avanta
da tükendi. Kanı emilenlerin mideleri kursaklarına yapıştı artık. Şimdilerde
ise en son taşlar oynanıyor. Yakında
dama tahtası da bir kenara fırlatılacak ve oyun devler arasında gürültülü harp
tamtamlarıyla oynanmaya başlanacak artık. Eşekler tepişirken de arada kalan
küçüklerin vay haline. Bugün hedef gösterilen küçük devletler, aslında büyüklerin
de güvenlik tamponlarıdır ve kavga da hep bu küçüklerin paylaşımı yüzünden
çıkar aslında.
Bu
durum, yolda giderken birilerinin gelip, kolunuzdan eşinizi, kızınızı gasp etmelerine
benzer. Delikanlı adam bu durumda ne yapacağını bilir ve yanındakini dirisinden
değil; ama ancak ölüsünden teslim alabilirsiniz. İşte bu durum tarih yazmış
onurlu, güçlü devletler için de böyledir. Himayelerinde ki devletlere yan bile
bakamazsınız. Aksi durum ise bir dünya harbini kaçınılmaz yapar.
Şimdi zannediyor musunuz ki, ABD bu durumun farkında değildir ve yine zanneder misiniz, her şeye rağmen bu riske katlanır. Bu ise eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü o zaman ipini kendi eliyle çekmiş olur. Yeni ve savunma bazlı olmayan, gerekçesiz bir dünya harbini her şeyden önce ve artık gözleri de açılan kendi federelerine nasıl anlatacaktır. Başkalarının, özellikle de bizim kuyumuzu, gülen adam maskesi altında kazmaya hazırlanırken, kendi ülkesi bir anda 50 yıldızın birbirinden ayrılıp 50 yeni bayrağın ortaya çıktığı bağımsız federasyonlar topluluğu haline gelecek ve bu federasyonların hiç biri de yeni bir dünya savaşı sorumluluğunu üstüne almayacaktır. O zaman ara ki bizim Coni Volkır’ı bulasın.
Şimdi zannediyor musunuz ki, ABD bu durumun farkında değildir ve yine zanneder misiniz, her şeye rağmen bu riske katlanır. Bu ise eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü o zaman ipini kendi eliyle çekmiş olur. Yeni ve savunma bazlı olmayan, gerekçesiz bir dünya harbini her şeyden önce ve artık gözleri de açılan kendi federelerine nasıl anlatacaktır. Başkalarının, özellikle de bizim kuyumuzu, gülen adam maskesi altında kazmaya hazırlanırken, kendi ülkesi bir anda 50 yıldızın birbirinden ayrılıp 50 yeni bayrağın ortaya çıktığı bağımsız federasyonlar topluluğu haline gelecek ve bu federasyonların hiç biri de yeni bir dünya savaşı sorumluluğunu üstüne almayacaktır. O zaman ara ki bizim Coni Volkır’ı bulasın.
Duruma
böyle de bakınca ve Orta Doğuda ABD gibi, kapkaççı, hırsız ve güvenilmez bir
komşuyu hiç kimsenin istemiyor olduğunu da bilince; ister istemez Amerikalının,
attı demesinler diye havlusunu, yine klasik pragmasıyla ustaca iskemlesine
bırakacağını düşünüyoruz.
Ayrıca
İsrail de onun kıçını kurtaramayacaktır. Çünkü kendi kıçını daha önce
kurtarması gerekecektir. Diğer yandan ABD’nin 50 federe devlete bölünmemesinin
tek şansı ve son istasyonu da Ortadoğu ve Avrasya’dır. Amerika bunun da
bilincindedir. Bu bölgeyi tutanın dünyayı da yönettiğini 600 Yıllık Osmanlı tarihinden
de iyi bilir esasen. Öğreneceği çok şeyler olduğu için, yüce Türk tarihini bile
hatmetmiştir neredeyse; ama bunu dış dünyadan gizler.
Yıllar önce İsraillilerin Filistinlilere yaptığı kötü muamele sebebiyle çok üzülmüştüm ve bu insanların bir türlü paylaşamadığı kutsal toprakların tarihi ve buradaki dinlerin kökenleri üzerine araştırmalar yapmaya başladım. Bu araştırmalarımı bir yandan da yazıyordum. Araştırma ilerledikçe her şey beni önce Hindistan’a, daha da derinleştiğindeyse Hindistan’ın kuzeyine götürdü. Elimi neye atsam önünde sonunda her şeyin kaynağı olarak karşıma Türkler ve coğrafya olarak da Türkiye ve Orta Asya çıkıyordu. Zira dikkatle incelediğimde Eski Ahit (Kitab-ı Mukaddes’in ilk bölümünü oluşturan, Tevrat ve Zebur’u da kapsayan 39 kitap) ve İncil’de İsrail’den bahsedilmediğini gördüm. Kutsal kitaplarda bahsedilenler aslında Türkiye ile bağdaşıyordu. Nuh’un Gemisi efsanesi, Büyük Tufan… hepsinin kökeni Türkiye ve Türklere dayanıyordu. Bu da bana şunu gösteriyordu:
İnsanlığın başladığı yer
Türkiye idi. Biz insanlar tüm uygarlığın atası olarak Sümer, Yunanistan, Mısır
ve Çin’i görmeye yanlış bir şekilde şartlanmışız.
(Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz - Gene D. Matlock)
(Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz - Gene D. Matlock)
Yukarda
okuduğunuz gibi, arada sırada doğruları söyleyen objektif Amerikalılarda çıkar
Amerikan toplumunda. Her toplumda olduğu gibi. Ne var ki ses varken görüntü
yoktur Amerika’da. Bunun nedeni ise kendi egemen sınıflarının da bütün
hırsızlar, diktatörler ve çapulcular (soyguncu,
talancı) gibi liberal demokrasi yaftasının arkasına saklanmış
olmalarında yatar.
İşte
bu gerekçelerden ötürü ben ve aile bireylerim liberal, demokrasi aldatmacasına
sıcak bakmıyor ve kendimizi demokrat olarak değil; ama daha da kuvvetli bir
Atatürk Cumhuriyetçisi olarak betimliyoruz. Şimdi bu sahte demokratlardan
birileri çıkıp da bizim demokrat olmadığımızı iddia etsinler bakalım. Hiç
sanmıyorum. Çünkü o zaman baltayı taşa vurmuş olurlar. Bu nedenle de esasen
demokrasi işlerini, Amerikalı üfürük demokrasi havarileri ve yandaşlarına
bırakmayı tercih ediyoruz.
Bu
bağlamda Amerikalı, içine düştüğü ikilemin de pekâlâ farkındadır. Yıllardır
dünyayı demokrasi masalı ile uyutarak soyduğu için, dolayısıyla yüzünü
kaybetmemek adına, bu yalanını da sonuna kadar şiddetle savunmak zorundadır. Ne
ki artık, kendi eliyle içine düştüğü açmazdan kurtulmak için, yürümek zorunda
kalacağı tek çıkış yolu ise, şimdilik ihtiraslarından vazgeçmek veya onları
yeni bir bahara ertelemektir. Aklın yolu da budur. Yani bir gözünü yumarak
tipik bir ‘wait and see’ (bekle ve gör) politikasına yatmak olacaktır
yapacağı en doğru iş. Belki yiğitlik(!) adına, göstermelik birkaç patlama
duyulacaktır; ama Suriye kesinlikle ikinci bir Irak olmayacaktır biline.
HEPİMİZİN ZAFER BAYRAMI EBEDİYETE KADAR KUTLU OLSUN…
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder