Bizimki, seyahatinden döndü. Misyonerliği
nedeniyle, ahlakiyesinde herhangi bir sapma olmaması gerekiyordu. Beklediğim
gibi de buldum. Yani Padişah efendimiz, bıraktığı noktadan aynen yola devam
mesajını verdi. Hala aranızda, şahsında bir değişiklik olacağına inanan safdil
kaldı mı bilemem. Ama onun kişiliğinde yeni bir Erdoğan aramak, eşyanın
doğasına aykırı olurdu. Ne var ki, toplumu bir arada tutmak bağlamında, tansiyon
düşürücü, gerginliği azaltıcı bir uslup takınmak zorundaydı – malum emir komuta
zinciri – ki, bu görevini de başarılı bir aktör edasıyla yerine getirerek,
profesyonel bir artist olabileceğine beni bile ikna etti. Bu konuda gerçekten
yetenek var adamda.
Değişen devrandan yakasını kurtarırsa, Holivuta gidip meslek
değiştirebilir aslında, Obamaya bir çıtlatsa yeter, bunu ciddi olarak bir
düşünsün. Çünkü Başbakanlık ona göre değil; ama artistliği iyi yapar doğrusu. Yani
Erdoğan, bildiğiniz gibi basit, anti milli, şeriatçı, şirazesinden çıkmış ve patronu
olan global faiz tefecilerinin kendisine biçtiği göreve aynen devam ediyor. İtibar
edilir, güven veren, her partide bulunması gereken profesyonel bir siyasetçi
tipi ise asla değil. Balonu delindi artık, siz salladığına bakmayın. Dedikya,
adam sadece iyi bir artist fakat içi kof. Ve birilerinin Başbakanlık dediği;
ama aslında yaptığı işin adını siz koyun. Bana göre, böyle bir siyasetçi
müsvettesi hakkında, söylenmesi gereken bundan fazla da bir şey olmamalı.
Hacı Fetullah hazretleri - pardon hacı
da olamıyordu sahi o -; ama nasıl olsa Vatikandan alacağı icazetle doktor-hacı(!)
bile olabilir, hiç sorun değil. Yüksek(!) makamlarından lütuf buyurup dünyayı bile,
yaratıcılığı, espri anlayışı, erdemliliği ve yüksek gururuyla etkileyip, harekete
geçiren gençliğimizi, çok şükür ki sadece çürümekle itham etmiş efendilerimiz. Ee
doğrudur. Atatürk gençliği kendisinin göbeğini üflediği gençliğe
benzemeyecektir hiç şüphesiz.
Sattığın
din iman
Yat
uzan
Yattığın
yerde kazan
Dönemi
bitti artık hoca efendi. Atatürkün bu en çağdaş, Ehli Beyt aynı zamanda da en
seküler yeni torunlarını iğfal edebilmek mümkün değildir artık. Çünkü onlar
kendilerinden çok emin ve ne istediklerini de herkesden iyi biliyorlar. Ayrıca
sizlerin eksik yanlarınız da onların artıları, haberiniz olsun. Dün akşam
içlerindeydim. Birbirinden yaratıcı sloganlarını, şarkı ve söylemlerini
dinledikçe gözlerim yaşardı. Onlarla gurur duydum. Hatta bugünlere kadar rötar
yapan duyarsızlıklarını sorguladığım için de kendime sitem ettim.
Ne var ki onlara hep güveniyordum ve
asla da ümitsiz kalmamıştım. Bu da tarafıma bir artı yazardı belki. Bu çocuklar
kimsenin diniyle, imanıyla uğraşmıyorlar sizler gibi. Bütün istedikleri
kendilerininkiyle de uğraşılmaması, özgürlüklerinin, vatan müktesebatlarının
emperyaliste peşkeş çekilmemesi ve Türk milletine yakışan bağımsız, özgür,
kalkınmış bir ülkeyi yaşatabilmenin tek reçetesi olan yüce Atatürk'ün ilkeler
mirasına da sonuna kadar sahip çıkılması. Çünkü kendileri de ilkeli, erdemli,
ahde vefa sahibi. Tıpkı sevgili anne ve babaları, büyük anneleri ve dedeleri
gibi de kuvayi milliyeci.
Hoca efendi tut Erdoğanın elinden ve
onlardan birileri gibi korumasız olarak girin aralarına, korkmayın size zarar
vermezler. O çocukların hiç kimseye zararları dokunmaz ki. Ne var ki, artık
maneviyatlarını, tanrılarını bile gasp etmeye kalkanlara hiç tahammülleri yok
ve siz onları dinlemek zorunda kalırdınız sadece, işte hepsi de bu. Hatta içinizden,
kayıpları oynayan kendi özünüzü bile, yedi düvele karşı böylesine bir Atatürk
öz güveni ve gururuyla savunan bu güzelim gençlerin, birer birer gözlerinden, o
temiz alınlarından, sizde benim gibi öpmek isteyecektiniz belki. Neden olmasın.
Mualifte olsanız neticede sizlerde insansınız ve sizinde duygularınız var.
Erdoğan’ın
çapulcuları, Fetullahın çürükleri; ama Türk Milletinin medarı iftiharı olan bu
aziz gençliğin göbeğini iyi ki kendisi kesmemiş. O zaman bırakın çürümeyi
kokuşurlardı da üstelik. Hele de ilkokul terk Prof. Dr. titri ve yarım aklıyla,
bizim çağdaş dünya vatandaşı üniversite gençliğimizi, kendi ruhban okullarında
eğitmeye de kalkınca, insanın alnından öpesi(!) geliyor mübareğin.
Bu çocukların, hiç olmazsa tatları var ve günlerdir içinde bulundukları
koşturmacadan, terleri de belki biraz ekşi kokuyor, hepsi bu; ama hiç unutulmasın
ki, bizim sevgili çürük çapulcularımız, kolkola gelip kafamıza eden Erdoğanla,
Fetullah ikilisini, belki de düşman kardeşler olarak; ama yine birlikte yolcu
edeceklerdir. Hoca hiç merak etmesin. Demek ki kendileri gibi helal süt emmiş,
elleri öpülesi anne ve babaları da varmış bu çocukların ve onları kimse hesaba
katmıyor. Erdoğan efendi ve cemaati, oldu olacak evde sakladığı şu yüzde elliyi
de sokağa salıverse de, dünya ile birlikte bizler de bir görebilsek Recebin
martinisini. Heyulasında ürettiği rakamın gerçek cesametini.
Dünya finansmanını yönettiği
söylenen, Bilderberg adlı seçkin tefeciler Mafyasının (para satıcıları klübü),
çok saygın(!) elit üyeleri, bugünlerde biraraya geldiler veya gelecekler. Bunların
yapacağı müthiş(!) ve bizi de çok yakından ilgilendiren toplantıdan, bir
numaralı gündem olan Türkiyemiz konusunda, yeni paradigmal kararlar ve
emrivakilerin çıkacağını, her aklı başında gözlemci tahmin edebilir. Erdoğan’a
devam vaya tamam kararı da, aralarında oluşturdukları gizli genelgenin tutanağı
içinde, hiç kuşkusuz yerini alacaktır.
Ondan sonra da, göstermelik bir ikisinin dışında, başka da siyasiyi
bulaştırmadan, yeni kararları uygulamak üzere, artık top kendilerine atılan, CIA,
NSA vs. gibi sivil uluslararası tetikçilerinin yanısıra, Pentagon da yine devreye
girecektir. Ne yaparsınız onların dünyası böyle işliyor. Yani bütün ince
ayarlara rağmen, sonuçta zor kullanmadan ulusların soyulamıyacağı, en iyi
bildikleri tek iş oluyor neticede.
Kendisinin bu konulara fazla akıl
erdiremediği bilinen Erdoğan, danışmanlarınca uyarılıp kulağı çekildikten
sonra, son gelişmeler üzerine yaptığı ilk konuşmada, kendisini, baştan aşağı
fiyasko olan, gülünesi bir havarilikle(!) kucaklayan ön ayarlı motorize
robotlarına hitap ederken, bir yandan bizim kaliteli gençliği mumla aratırken,
diğer yanda, aslında gelinim sen duy misali, usta bir aktör imajıyla nasıl bir
rol üstlendiğini, herhalde hepiniz gördünüz. Yoksa islim üstünde, efkârı
burnunda bir Erdoğan külhanının, badi gartlarından aldığı güçle(!), hem de
kendi robotlarının önünde nasıl gazlayacağını, tahmin etmek zor değildi. Ne ki,
bunu yapamazdı işte.
Şayet
kafasına takılıp bunu yapmaya kalksaydı, global tefeci patronları, hemen ipini
çekip B planlarını devreye sokarlardı. Hiç kuşkunuz olmasın. Ama günleri yine
sayılıdır. Çünkü son kullanılma tarihini çoktan aşmıştır kendileri. Hem de üstüne
oynayanlar, asla daha fazla riske girip, Türk Milletini karşılarına almak
istemezler inanın. Ve alternatifi bile hazırdır hiç marak etmeyin.
Şayet kendi kafasına göre
davransaydı, gerçi kendisi ve avenesinden çok daha önce kurtulunmuş olunurdu;
amma velakin Türk milleti, oynanan oyunun farkına varamadan, ve sevincinin
mahmurluğundan ayılamadan, ustaca hazırlanmış B planına göre, sözde milli bir
hükümet programı önünde birdenbire buluverirdi kendisini. Ve timsah gözyaşları
döken global tefecilerin sıcak para kapanına bir
kere daha düşerek, kurtarıcı sandığı yeni ve başka renkte bir uluslararası
sömürü düzeninin bizatihi tetikçisi de olurdu.
Ondan sonra da, total bağımsızlık, Senyoraj hakları, milli ekonomi
kavramları vs. hayalleri süsleyen tatlı rüyalar olarak kalırdı. Yine boşuna akacak
ve bizi uyutup, Senyoraj hakkımızı gasp edecek, milli emeğimizi hortumlayacak, kalkınmamızı
durduracak, boşuna kaybedilecek uzun yıllar olurdu önümüzde. Oysa boşuna
harcayacağı ne vakti ne de global tefeci faizine peşkeş çekilecek emeği kalmıştır
artık, Türk Ulusunun.
Su uyur düşman uyumaz gerçeğinden de
baktığımızda bu tehlikenin hep önümüzde
durduğunu görüyoruz. O halde mümkün olduğu en acil sürede yapılması gerekenler
sırasıyla; tarihi ağaçların ağlayarak yardım çağırdığı ve bu çağrıya koşan gençliğin
lideri olduğu milli uyanışı iyi değerlendirmek (ama liberalist faizci
perspektifiyle değil), Erdoğan ve hükümetinden, milli bir koalisyonla (ki başka
da yolu yoktur) biran evvel kurtulmak, sonra da aceleye getirmeden, geçici bir milli
birlik hükümeti Kurmaktır. Ancak bu geçici devlet, anayasa ve bağımsız yargı aracıyla
devriklerle eski hesapları kapatıp, manipülasyonsuz seçim güvenliğini
sağladıktan sonra da, ortak bir konsensüsle genel seçim terminini oluşturmalıdır.
Bu arada Milli Birlik hükümeti’nin yapacağı en akılcı ve olmazsa olmaz
ilk iş, tüm sıcak para musluklarını tıkayarak ve sinsi sömürgeci kapitalinin
yolunu kapayarak, bağımsız milli ekonomiye geçmek olacaktır. Bu görev de onurla
ifa edildikten sonra ancak, seçimlere gidilmelidir. Şayet milli birlik
hükümetinin iktidar süresi uzarsa, devrimin yeniden sulanması(!) tehlikesi de kaçınılmaz
olacağından, bu sürenin de çok itidalli planlanması gerekmektedir.
Erdoğan ve hükümetinden kurtulduktan sonra bile, ufukta bizi bekleyen
tehlikenin farkında olursak ve hep uyanık kalırsak ancak, güneşimizin
parlayacağını da asla unutmamak zorundayız. Gelecek aydınlık
günlerimiz hepimize hayırlı olsun. Günün aymazlarına bile, ilerde nasıl
olsa onların da akılları başlarına gelecektir. Öyle ya ilgisiz denilen ve
ciddiye alınmayan Internet gençliğinin, ne kadar ciddi, ahde vefa sahibi vatan
evlatları ve kader takipçileri olduklarını kim tahmin edebilirdi ki. Daha
tahmin edemediğimiz nelerimiz de vardır kimbilir. Türk Milleti bu, doğası
gereği, önceden ne yapacağı, nereden çakacağı asla kestirilemez.
Serendip Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder