8 Haziran 2013 Cumartesi

BEKLEYEN TEHLİKE..

            Bizimki, seyahatinden döndü. Misyonerliği nedeniyle, ahlakiyesinde herhangi bir sapma olmaması gerekiyordu. Beklediğim gibi de buldum. Yani Padişah efendimiz, bıraktığı noktadan aynen yola devam mesajını verdi. Hala aranızda, şahsında bir değişiklik olacağına inanan safdil kaldı mı bilemem. Ama onun kişiliğinde yeni bir Erdoğan aramak, eşyanın doğasına aykırı olurdu. Ne var ki, toplumu bir arada tutmak bağlamında, tansiyon düşürücü, gerginliği azaltıcı bir uslup takınmak zorundaydı – malum emir komuta zinciri – ki, bu görevini de başarılı bir aktör edasıyla yerine getirerek, profesyonel bir artist olabileceğine beni bile ikna etti. Bu konuda gerçekten yetenek var adamda.
Değişen devrandan yakasını kurtarırsa, Holivuta gidip meslek değiştirebilir aslında, Obamaya bir çıtlatsa yeter, bunu ciddi olarak bir düşünsün. Çünkü Başbakanlık ona göre değil; ama artistliği iyi yapar doğrusu. Yani Erdoğan, bildiğiniz gibi basit, anti milli, şeriatçı, şirazesinden çıkmış ve patronu olan global faiz tefecilerinin kendisine biçtiği göreve aynen devam ediyor. İtibar edilir, güven veren, her partide bulunması gereken profesyonel bir siyasetçi tipi ise asla değil. Balonu delindi artık, siz salladığına bakmayın. Dedikya, adam sadece iyi bir artist fakat içi kof. Ve birilerinin Başbakanlık dediği; ama aslında yaptığı işin adını siz koyun. Bana göre, böyle bir siyasetçi müsvettesi hakkında, söylenmesi gereken bundan fazla da bir şey olmamalı.

            Hacı Fetullah hazretleri - pardon hacı da olamıyordu sahi o -; ama nasıl olsa Vatikandan alacağı icazetle doktor-hacı(!) bile olabilir, hiç sorun değil. Yüksek(!) makamlarından lütuf buyurup dünyayı bile, yaratıcılığı, espri anlayışı, erdemliliği ve yüksek gururuyla etkileyip, harekete geçiren gençliğimizi, çok şükür ki sadece çürümekle itham etmiş efendilerimiz. Ee doğrudur. Atatürk gençliği kendisinin göbeğini üflediği gençliğe benzemeyecektir hiç şüphesiz.

            Sattığın din iman
            Yat uzan
            Yattığın yerde kazan

            Dönemi bitti artık hoca efendi. Atatürkün bu en çağdaş, Ehli Beyt aynı zamanda da en seküler yeni torunlarını iğfal edebilmek mümkün değildir artık. Çünkü onlar kendilerinden çok emin ve ne istediklerini de herkesden iyi biliyorlar. Ayrıca sizlerin eksik yanlarınız da onların artıları, haberiniz olsun. Dün akşam içlerindeydim. Birbirinden yaratıcı sloganlarını, şarkı ve söylemlerini dinledikçe gözlerim yaşardı. Onlarla gurur duydum. Hatta bugünlere kadar rötar yapan duyarsızlıklarını sorguladığım için de kendime sitem ettim.
        Ne var ki onlara hep güveniyordum ve asla da ümitsiz kalmamıştım. Bu da tarafıma bir artı yazardı belki. Bu çocuklar kimsenin diniyle, imanıyla uğraşmıyorlar sizler gibi. Bütün istedikleri kendilerininkiyle de uğraşılmaması, özgürlüklerinin, vatan müktesebatlarının emperyaliste peşkeş çekilmemesi ve Türk milletine yakışan bağımsız, özgür, kalkınmış bir ülkeyi yaşatabilmenin tek reçetesi olan yüce Atatürk'ün ilkeler mirasına da sonuna kadar sahip çıkılması. Çünkü kendileri de ilkeli, erdemli, ahde vefa sahibi. Tıpkı sevgili anne ve babaları, büyük anneleri ve dedeleri gibi de kuvayi milliyeci.
        Hoca efendi tut Erdoğanın elinden ve onlardan birileri gibi korumasız olarak girin aralarına, korkmayın size zarar vermezler. O çocukların hiç kimseye zararları dokunmaz ki. Ne var ki, artık maneviyatlarını, tanrılarını bile gasp etmeye kalkanlara hiç tahammülleri yok ve siz onları dinlemek zorunda kalırdınız sadece, işte hepsi de bu. Hatta içinizden, kayıpları oynayan kendi özünüzü bile, yedi düvele karşı böylesine bir Atatürk öz güveni ve gururuyla savunan bu güzelim gençlerin, birer birer gözlerinden, o temiz alınlarından, sizde benim gibi öpmek isteyecektiniz belki. Neden olmasın. Mualifte olsanız neticede sizlerde insansınız ve sizinde duygularınız var.

            Erdoğan’ın çapulcuları, Fetullahın çürükleri; ama Türk Milletinin medarı iftiharı olan bu aziz gençliğin göbeğini iyi ki kendisi kesmemiş. O zaman bırakın çürümeyi kokuşurlardı da üstelik. Hele de ilkokul terk Prof. Dr. titri ve yarım aklıyla, bizim çağdaş dünya vatandaşı üniversite gençliğimizi, kendi ruhban okullarında eğitmeye de kalkınca, insanın alnından öpesi(!) geliyor mübareğin.
Bu çocukların, hiç olmazsa tatları var ve günlerdir içinde bulundukları koşturmacadan, terleri de belki biraz ekşi kokuyor, hepsi bu; ama hiç unutulmasın ki, bizim sevgili çürük çapulcularımız, kolkola gelip kafamıza eden Erdoğanla, Fetullah ikilisini, belki de düşman kardeşler olarak; ama yine birlikte yolcu edeceklerdir. Hoca hiç merak etmesin. Demek ki kendileri gibi helal süt emmiş, elleri öpülesi anne ve babaları da varmış bu çocukların ve onları kimse hesaba katmıyor. Erdoğan efendi ve cemaati, oldu olacak evde sakladığı şu yüzde elliyi de sokağa salıverse de, dünya ile birlikte bizler de bir görebilsek Recebin martinisini. Heyulasında ürettiği rakamın gerçek cesametini.
           
            Dünya finansmanını yönettiği söylenen, Bilderberg adlı seçkin tefeciler Mafyasının (para satıcıları klübü), çok saygın(!) elit üyeleri, bugünlerde biraraya geldiler veya gelecekler. Bunların yapacağı müthiş(!) ve bizi de çok yakından ilgilendiren toplantıdan, bir numaralı gündem olan Türkiyemiz konusunda, yeni paradigmal kararlar ve emrivakilerin çıkacağını, her aklı başında gözlemci tahmin edebilir. Erdoğan’a devam vaya tamam kararı da, aralarında oluşturdukları gizli genelgenin tutanağı içinde, hiç kuşkusuz yerini alacaktır.
Ondan sonra da, göstermelik bir ikisinin dışında, başka da siyasiyi bulaştırmadan, yeni kararları uygulamak üzere, artık top kendilerine atılan, CIA, NSA vs. gibi sivil uluslararası tetikçilerinin yanısıra, Pentagon da yine devreye girecektir. Ne yaparsınız onların dünyası böyle işliyor. Yani bütün ince ayarlara rağmen, sonuçta zor kullanmadan ulusların soyulamıyacağı, en iyi bildikleri tek iş oluyor neticede.

            Kendisinin bu konulara fazla akıl erdiremediği bilinen Erdoğan, danışmanlarınca uyarılıp kulağı çekildikten sonra, son gelişmeler üzerine yaptığı ilk konuşmada, kendisini, baştan aşağı fiyasko olan, gülünesi bir havarilikle(!) kucaklayan ön ayarlı motorize robotlarına hitap ederken, bir yandan bizim kaliteli gençliği mumla aratırken, diğer yanda, aslında gelinim sen duy misali, usta bir aktör imajıyla nasıl bir rol üstlendiğini, herhalde hepiniz gördünüz. Yoksa islim üstünde, efkârı burnunda bir Erdoğan külhanının, badi gartlarından aldığı güçle(!), hem de kendi robotlarının önünde nasıl gazlayacağını, tahmin etmek zor değildi. Ne ki, bunu yapamazdı işte.
            Şayet kafasına takılıp bunu yapmaya kalksaydı, global tefeci patronları, hemen ipini çekip B planlarını devreye sokarlardı. Hiç kuşkunuz olmasın. Ama günleri yine sayılıdır. Çünkü son kullanılma tarihini çoktan aşmıştır kendileri. Hem de üstüne oynayanlar, asla daha fazla riske girip, Türk Milletini karşılarına almak istemezler inanın. Ve alternatifi bile hazırdır hiç marak etmeyin.
            Şayet kendi kafasına göre davransaydı, gerçi kendisi ve avenesinden çok daha önce kurtulunmuş olunurdu; amma velakin Türk milleti, oynanan oyunun farkına varamadan, ve sevincinin mahmurluğundan ayılamadan, ustaca hazırlanmış B planına göre, sözde milli bir hükümet programı önünde birdenbire buluverirdi kendisini. Ve timsah gözyaşları döken global tefecilerin sıcak para kapanına bir kere daha düşerek, kurtarıcı sandığı yeni ve başka renkte bir uluslararası sömürü düzeninin bizatihi tetikçisi de olurdu.
Ondan sonra da, total bağımsızlık, Senyoraj hakları, milli ekonomi kavramları vs. hayalleri süsleyen tatlı rüyalar olarak kalırdı. Yine boşuna akacak ve bizi uyutup, Senyoraj hakkımızı gasp edecek, milli emeğimizi hortumlayacak, kalkınmamızı durduracak, boşuna kaybedilecek uzun yıllar olurdu önümüzde. Oysa boşuna harcayacağı ne vakti ne de global tefeci faizine peşkeş çekilecek emeği kalmıştır artık, Türk Ulusunun.

            Su uyur düşman uyumaz gerçeğinden de baktığımızda bu tehlikenin hep  önümüzde durduğunu görüyoruz. O halde mümkün olduğu en acil sürede yapılması gerekenler sırasıyla; tarihi ağaçların ağlayarak yardım çağırdığı ve bu çağrıya koşan gençliğin lideri olduğu milli uyanışı iyi değerlendirmek (ama liberalist faizci perspektifiyle değil), Erdoğan ve hükümetinden, milli bir koalisyonla (ki başka da yolu yoktur) biran evvel kurtulmak, sonra da aceleye getirmeden, geçici bir milli birlik hükümeti Kurmaktır. Ancak bu geçici devlet, anayasa ve bağımsız yargı aracıyla devriklerle eski hesapları kapatıp, manipülasyonsuz seçim güvenliğini sağladıktan sonra da, ortak bir konsensüsle genel seçim terminini oluşturmalıdır.
Bu arada Milli Birlik hükümeti’nin yapacağı en akılcı ve olmazsa olmaz ilk iş, tüm sıcak para musluklarını tıkayarak ve sinsi sömürgeci kapitalinin yolunu kapayarak, bağımsız milli ekonomiye geçmek olacaktır. Bu görev de onurla ifa edildikten sonra ancak, seçimlere gidilmelidir. Şayet milli birlik hükümetinin iktidar süresi uzarsa, devrimin yeniden sulanması(!) tehlikesi de kaçınılmaz olacağından, bu sürenin de çok itidalli planlanması gerekmektedir.

Erdoğan ve hükümetinden kurtulduktan sonra bile, ufukta bizi bekleyen tehlikenin farkında olursak ve hep uyanık kalırsak ancak, güneşimizin parlayacağını da asla unutmamak zorundayız. Gelecek aydınlık günlerimiz hepimize hayırlı olsun. Günün aymazlarına bile, ilerde nasıl olsa onların da akılları başlarına gelecektir. Öyle ya ilgisiz denilen ve ciddiye alınmayan Internet gençliğinin, ne kadar ciddi, ahde vefa sahibi vatan evlatları ve kader takipçileri olduklarını kim tahmin edebilirdi ki. Daha tahmin edemediğimiz nelerimiz de vardır kimbilir. Türk Milleti bu, doğası gereği, önceden ne yapacağı, nereden çakacağı asla kestirilemez.

Serendip Altındal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder