Yazışmalara bakıyorum
da; sanki her şey bitti, şimdilerde birde Türkçüler(!) çıktı başımıza diyesim
geliyor. “Türkçü” ne demekse, Türkoğlu Türk isem veya kendimi Türk gibi
hissediyorsam ve bununla da sapıma kadar iftihar ediyorsam, yani kürkçüyüm filan mı demem gerekecek öz vatanımda, bak sen
herifçioğlunun bize yutturmaya kalktığı acılı tavşan yahnisine! Akıllı geçinen
vatan evlatları böyle derse, kendi misak ı vatanınızda birtakım beslemeler de
çıkıp, Kürtçüler diyorlarsa, onlardan ne farkınız kalıyor o zaman. Hele bu
lafları bu günlerde her vesilede kullananlar arasında, orta yaşların üstünde
olanlar var ki, işte kafamı en fazla da onlar bozuyor. Sanki kendi
gençliklerinde bunları söylüyorlarmış, sanki kendi beyinlerini karıştıran ağabeyleri,
ablaları varmış gibi. Ne kadar da balık hafızalıymışlar.
Hey Allahım günahım nedir ki beni,
tam da destanların destanı Çanakkale
güncemizde, şecaat dizeleri döktürmek yerine, merdikıpti ye sirkat soran satırlara
mahkûm ediyorsun. Kendi adıma, kısa pantolonumu kendim giydiğimden beri,
evimizde Türk kimliğimizin dışında, herhangi bir etnisite lafının bile edildiğini
duyduğumu hatırlamıyorum. Bu, bu kadar zor mu? Veya rahatsızlık bunun
neresinde, mutlu ve huzurlu olduktan sonra. Ne ki, içimize ekilmiş sömürgeci güdümlü
birtakım mikroplar, toplumsal birlik huzurunu kaşımaya yeltenmesinler. İşte bu
gerçeğe bigâne kalanlar, tam da sömürgeci jargonunu kullanarak, heriflere nasıl
da bedava maliyetle taşeron olduklarını göremiyorlar veya görmek de istemiyorlar(!).
Yazık ki, ne yazık.
Haydi,
çoluk çocuk bu lafları etse, özürleri zor da olsa kabul edilebilir. Çünkü
başlarında ki koskoca(!) başbakanlarının ağzından; biber süreceğini düşündüğü
Coniden korkusu nedeniyle, bir kere bile bizatihen betimlediği TÜRK adını duyamadıkları için, yaşadıkları toprakların
TÜRKLERİN ANAVATANI olduğunu bilmiyor olabilirler. Üstüne bereket,
milli eğitimleri de gasp edilirken, diğer bağlamda okuma ve araştırma
özürlüdürler de bu çocuklar. Tabii ki TGB'li ve emsalleri gibi aslan parçalarımızı,
helal süt emmiş, ahde vefa sahibi ana babalarımızın gümbür gümbür gelen
çocuklarını ve bu vatanın tüm yeni yiğitlerini tenzih etmemiz kaydıyla.
İşte tam da bu noktada, geri kalan
çocuklarımızda, yeni Damat Feritler hükümetinin oluşturduğu milli eğitim
erozyonunu onarmalarını beklediğimiz, aklı başında abla ve ağabeylerinin,
küreselci çakalların ezberlettiği aynı zırvalarla yol almaları ise,
anlaşılamazdan öte, kabul edilirde değildir.
Bırakınız
çocuklarımızın kafalarını daha da karıştırıp işleri daha da içinden çıkılmaz
hale getirmeyi. Fırlatın bir halta yaramaz egosantrik, benmerkezci
sürtüşmelerinizi. Unutun içi boş, incir çekirdeğini bile doldurmayan ukala
bilgiçliklerinizi. Bir an önce el ele tutuşup sadede veya da imana gelin. Belki
de hiç bir zaman yapmadığınız, düşünmediğiniz kadar bu birliğe ihtiyacınız var
şimdi. Oysa hepinizin sözü, düşüncesi hemen hemen aynı prensiplerde.
O halde nedir derdiniz,
birbirinizden alıp veremediğiniz. Vatanınızla birlikte, yaşam nedeniniz olan
"Milli Kimliğiniz" de – yani birey
olabilme hakkınız - elinizden alınıyor, tıpkı emsalsiz tarihiniz gibi. Tek
yumruk olup hala bunların hesabını sormayı düşünmüyor’musunuz küstahlara! Daha
fazla ortak düşmanınızın oyununa gelmeyin. Unutmayın ki düşmanınız, artık Sevr
döneminin düşmanı değildir. Bugün daha da bilinçlidir ve Türk'ün zaafları
konusunda hayatının keşfini de yapmıştır. Sadece bu nedenlerle bile şimdi, daha
da güncellenmiş yeni bir Atatürk'e ihtiyaç hâsıl olmuşken hem de. Çıkın uyku
tulumlarınızdan, bırakın aymazlığı, uyanın! Şimdi zaman, hak eden suratlara
yumruğu çakma zamanıdır artık. Varmısınız??...
Oturun
da bunları anlatın eksik bırakılmış çocuklarımıza. Bu bağlamda her biriniz bir
taş koysa, kaderleri yapılmaya çalışılan erozyondan eser bile kalmaz. Ergenekon
trajikomedisiyle, bu ülkenin gerçek evlatlarının nasıl tasfiye edilmeye
çalışıldığını; belki de sahte Ergenekonla tahayyül edileni realize edemedikleri
ve uluslarına bu sıkıntılı günleri yaşattıkları için, pisipisine tutuklanmış
olan amcalarının, belki de tanrı tarafından cezalandırılmış olabileceklerini de
anlatın onlara hatta.
Çünkü gerçek ERGENEKON başka nasıl bir destan olurdu ki. Belki de Allah
söyletiyor, ibret alalım diye kullanıyor bu adamları, yenisi ve çok daha
görkemlisi de yoldadır belki. Kim bilebilir ki; ama gururlu başlarımız hep
yukarıda olmak kaydıyla, bekleyelim ve görelim. Çünkü boyunlarımızın bükülmesi
için en küçük bir neden bile yoktur. Çünkü bunları asla hak etmiyoruz ve bize
son satırına kadar şerefle yazılmış, yüce bir tarih mirası bırakan
büyüklerimizin torunları olarak, kendimizi sehven bile aşağılama hakkına sahip
değiliz.
Destanlar
yazmış - ki hangi birini sayalım. Onlar bizden daha fazla biliyorlar nasıl olsa
- ve daha da muhteşemlerini yazacak olan Yüce Türk Ulusu, özünden henüz bir şey
kaybetmiş değil ki. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti bir Yugoslavya, kadim Türk Ulusu
ise Yugoslav kampusu hiç değildir. Nasılsa bunu da yakında bir defa daha anlayacaklardır.
Anlayacaklardır da, nasıl hazmedebilecekleri şüphelidir…
§ Dizeler demiştik ya!
Gönlümüze düştüğü üzre bir iki satır koyalım o halde. Yalnız yukarda ki ve
aşağıda ki arasında oluşan üslup farkı, yukarıdakinin bize özel derin sumen
altı, aşağıdakinin ise fiktif güncelimiz olmasındandır.
VATANSAL
Ağla vatan
Yan vatan
Bugün efkâr günündür
Satılmışlarca
göstermelik kutlanırken
ÇANAKKALEN
Lanetli bulutlardır
Benimse üstüme çöken
Ve beni kahreden
Size ölmeyi emrediyorum
Hattı müdafaa yoktur
Sathı müdafaa vardır
O satıh da vatandır
diyen
Cephede ölmeyen
Ama şimdi emanetçileri
eliyle
O tertemiz alnından
vurulupta yatan
Ve gözyaşlarını sanki
bağrıma döken
Daha ne anlatsam ki sana
vatan
Yeter fazla kahretme
beni
Ümmetten dönme
Sonradan olma
Vatanına eş değerde
birey yaptığı
Ve vatandaşım dediği
Cehennemliklerin yoluna
Boşuna helak olan
yiğitleriyle beraber
Bağrında yatıyorken atan
Yeter fazla kahretme
beni
Sen ondan öğren seni…
Serendip
Altındal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder